Nuh Arslantaş

Trump’ın Gazze Planı: İsrail’in tezlerini kamufle eden sözde barış planı

ABD Başkanı Donald Trump, 29 Eylül 2025’te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da düzenlediği ortak basın toplantısında 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı kamuoyuna duyurdu. Trump’a göre bu planın kabul edilmesi halinde savaş derhal sona erecek, İsrail kademeli olarak Gazze’den çekilecek, tüm esirler en fazla 72 saat içinde serbest bırakılacak ve Hamas’ın dâhil olmadığı yeni bir yönetim süreci başlayacaktır.

Dünya beşten, Tevrat’taki kadim değerler siyonizmden büyüktür

Netanyahu’nun özellikle Mesihçi Siyonizm’in din kisvesine bürünmüş politik söylem ve uygulamaları, Tevrat’ın adalet, merhamet ve mazlumu koruma ilkeleri açısından değerlendirildiğinde, insanlığa peygamberler aracılığıyla tebliğ edilen kadim değerlerle apaçık bir tezat teşkil etmektedir.

İsrail arkeolojisi: Geçmişi kazarak geleceği kurgulama ideolojisi 

Silvan Kitâbesi olayı, İsrail’in arkeolojiyi bilimsel bir disiplin olmasının ötesinde, gasp ve işgali meşrulaştıran siyasal bir enstrüman olarak konumlandırdığının en çarpıcı örneklerinden biri. Kudüs ve çevresinde yürütülen kazılar, Siyonizm’in “kadim Yahudi başkenti” anlatısını güçlendirmeyi hedeflerken, kentin çok yönlü ve çok kültürlü tarihsel gerçekliklerini görünmez kılmayı, daha doğrusu yok saymayı amaçlamaktadır.

Silvan (Siloam/Şiloah) kitâbesi ve Netanyahu’nun Kudüs söyleminin düşündürdükleri

Netanyahu’nun istediği 2700 yıllık Silvan Kitâbesi, 1880 yılında tüneli gezen 16 yaşındaki bir öğrenci tarafından tesadüfen bulundu. 1890’da bir Yunanlı aracılığıyla tünelden sökülerek satılmak istendi. Bu sırada taş altı yedi parçaya ayrıldı. Kudüs mutasarrıfı İbrahim Hakkı Paşa tarafından İstanbul’a gönderildi. Bir süre sarayda teşhir edildikten sonra Müze-yi Hümâyûn’a, yani bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne, nakledildi. Altı satırlık kitâbede, kazma sesleri, işçilerin birbirine bağrışmaları ve nihayetinde suların akmaya başladığı, iki yönden kazılan tünellerin kavuşma anı dramatik bir üslupla tasvir edilmektedir. Yahudilerin Kudüs üzerindeki toplam fiilî hâkimiyet süresi 521 yıldır.  Kudüs, tarihi boyunca en uzun süre ise Müslümanların; Müslüman hâkimiyetinde ise 752 yıl Türklerin idaresinde kalmıştır.

Türk Musevi Cemaati yeni Hahambaşısını belirliyor

Her ne kadar yazımızın başlığı yeni hahambaşının seçimine işaret etse de, gerçekte bu makamın kime tevdi edileceği büyük ölçüde kesinleşmiş görünmektedir. Beş asrı aşkın bir geçmişe sahip Hahambaşılık kurumu için 2002 yılından bu yana üç dönemdir uygulanan seçim prosedürü ise bu kez daha çok şeklen işletilecek gibi gözükmektedir.

Sumûd: İsrail İşgaline Karşı Filistinlilerin Direniş, Kararlılık ve Onur Mücadelesi

Sumûd” kavramını Türkçeye “sebatkârlık”, “sâbitkademlik”, “direniş” veya “direnişçilik” şeklinde aktarmak mümkündür. Ancak “sumûd”, Filistinlilerin hayatında yalnızca sözlüklerdeki karşılığıyla sınırlı kalan bir kelime değildir. Lüğavî anlamının ötesine geçerek, İsrail’in işgal ve yıldırma politikalarına karşı hem gündelik direnişin hem de tarihsel bir duruşun simgesine dönüşmüştür.

“Nehirden denize”: Gazze işgalinde sloganların savaşı ya da savaşın sloganları

Netanyahu, “Büyük İsrail” vizyonuna bağlı olduğunu ilan etti. Kökleri Revizyonist Siyonizm’e dayanan, fiilî sınırları işgal ve yerleşim politikaları yoluyla genişletmeyi hedefleyen bu ideolojik ve siyasi devlet projesinin sloganı da Filistin protestolarından aşina olduğumuz “Nehirden Denize” sloganıydı. 1977’de Likud Partisi’nin seçim manifestosunda “[Ak]deniz ile Ürdün Nehri arasında yalnızca İsrail egemenliği olacaktır” biçiminde resmî bir parti politikası olarak yer alan slogan, Menachem Begin’den Benjamin Netanyahu’ya kadar pek çok İsrailli siyasetçi tarafından sıkça kullanıldı.

Kadim vicdanın sınandığı bu en kritik tarihî dönüm noktasında İsrail yetkililerine ve halkına açık mektup

Önümüzdeki hafta, Tişʿa be-Av gününü idrak edeceksiniz. Bu yas günü vesilesiyle, geçmişte atalarınızın yaşadığı felaketleri şu satırlarla anımsayacaksınız: “Gözlerim yaşla tükeniyor, içim yanıyor, yıkım karşısında bağrım parçalanıyor. Çocuklar ve bebekler şehirlerin meydanlarında bayılıyor. Annelerine şöyle diyorlar: ‘Yiyecek yok mu, su yok mu?’ Kentin sokaklarında yaralılar gibi bayılırken, annelerinin koynunda can veriyorlar.” (Ağıtlar 2:11–12) Yahudi tarihinde acı ve felaketin sembolü hâline gelmiş bu hazin dizeleri, siz ey yöneticiler, bu yıl Gazze’de bir dilim ekmeğe, bir damla suya muhtaç bırakılmış masum bebeklerin sessiz feryatlarıyla birlikte okuyun ve tefekkür edin. Zira Gazze, tarih adeta tekerrür edercesine, iki bin yıl önce atalarınızın yaşadığı ve Kutsal Kitabınızda betimlenen o derin acıları yeniden yaşıyor bugün.

İsrail-İran savaşında hahamlar cephesi

İsrail, İran’a yönelik son operasyonuna “Mivtza ʿAm ke-Lavi” adını verdi. Bu ifadenin tam karşılığı “Aslan Halkın Operasyonu”dur aslında. Ancak operasyonun İngilizce çevirisi, özgün anlamını tam da yansıtmayan bir şekilde “Rising Lion” (Yükselen Aslan Operasyonu) olarak duyuruldu. Operasyon ismini, Tevrat’ın Sayılar kitabındaki 23:24 pasajında geçen “İşte, aslan gibi yükselen bir halk” ifadesinden almakta. Bu ifade, geleneksel Tevrat yorumlarında İsrail halkının gücünü, dirilişini, direnişini ve savaşçı karakterini simgeler. Dolayısıyla operasyon ismi, yalnızca bir tehdit mesajı değil, aynı zamanda güçlü bir dini ve millî kimlik vurgusu da taşımaktadır.

Pelzman Raporu: Gazze’de etnik temizliğin ekonomik kılıfı

Pelzman Raporu’na göre, 7 Ekim 2023’te başlayan savaşın ardından Gazze’deki yıkım o kadar büyük ki, mevcut koşullarda hiçbir özel yatırımcının veya uluslararası kuruluşun bölgeye yatırım yapması mümkün değil. Pelzman’a göre, Gazze’nin tamamen sıfırdan inşa edilmesi gerekiyor. Bunun için de bölgenin tamamen boşaltılması, altyapının yeniden oluşturulması ve yeni bir ekonomik modelin kurulması elzem.

Trump’ın Gazze’de etnik temizlik planı: Amaçları ve gerçekleşme olasılığı

Gazze’yi Filistinlilerden arındırma fikri, İsrail’in aşırı sağcıları ve dincileri için artık bir hayalden öte, ulaşılması gereken bir hedef haline gelmiştir. Trump’ın bu söylemleri desteklediğini duyurması, bu grupların bu hedefin gerçekleştirilebileceğine dair inancını güçlendirecektir. Bundan sonraki dönemlerde İsrail’de hükümetleri, sayıları her geçen gün artan savaş çığırtkanı radikal kesimler belirleyeceği için, bu, bölgede daha fazla kan akacağı anlamına da geliyor.

Lev Tahor: Din, devlet ve modern hayat üçgeninde sıkışmış gizemli bir Yahudi cemaati

Guatemala polisi ve Interpol, İsrail’de "Yahudi Talibanı" olarak nitelendirilen ultra-Ortodoks Lev Tahor cemaatinin liderlerinden Yoel Alter’i, insan kaçakçılığı ve çocuk istismarı suçlamalarıyla tutukladığını açıkladı. İsrail Devleti’ni gayri meşru ilan eden, sık sık İsrail karşıtı ve Filistin yanlısı gösterilerde görünen grup, 1991’de Hamas’la ilişkili oldukları iddia edilince İsrail’den ABD, Guetamala ve Avrupa ülkelerine yerleşt. Bir ara Hamaney’e bağlılıklarını ilan edip İran’a sığınan grup İsrail’de “terör örgütlerinden bile tehlikeli” bulunuyor. Teknolojiden uzakta Yahudi şeriatının katı bir yorumunu benimseyen grubun kadınları çarşaf giyiyor.