Oral Çalışlar

Bahçeli’nin yaklaşımına ihtiyaç var

Kürt sözünün bile yeniden yadırganır hale geldiğini düşündüğümüz bir ortamda, Bahçeli ortaya çıktı ve ezberleri bozarak yeni bir siyasi iklimin öncüsü oldu. Kürt tarafı böyle bir çağrıya hazırdı. Bölgeden güçlü destek geldi. “Öcalan’ı dinlemezler” teorileri, boş çıktı. Umut havası doğunca, bunun zıddı da kaçınılmaz olarak ortaya çıktı. Yeni duruma alışmakta zorlananları da anlayışla karşılayabiliriz. DEM adına ilişkileri yürüten ekibin ikinci İmralı ziyareti sonrası, beklenen açıklama gelmedi. Öcalan, beklenen açıklamayı yapmadı. İmralı heyetinin adada onunla geçirdiği 4 saat konusunda, değişik yorumlar ortalığı kapladı.

Barışı Trump’a kalmış dünya

Dünyanın en kuvvetli adamı… En zengin devletinin başkanı… En çok askeri olan ordunun komutanı… “Amerika’nın parasını kimseye yedirmem” diyen ABD milliyetçisi… Dostları, düşmanları ne söyleyeceğini...

Rusya’dan: PYD’nin geleceğine ilişkin bir analiz

“Mevcut Yeni Suriye’de, Türkiye, gerçek bir hami gibi davranıyor. Türkiye, ülkedeki iktidar değişikliğinden asıl yararlananın kendisi olduğunu doğrulamaya çalışıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a göre, Fransa, Almanya, İtalya ve diğer ülkelerden meslektaşlarının son dönemdeki tüm ziyaretleri, Türkiye’nin arabuluculuğu sayesinde gerçekleşti. Türkiye, yaptırımların kaldırılması ve Arap Cumhuriyeti’nin yeniden kurulması için Riyad’da düzenlenen son zirvede ve benzeri uluslararası toplantılarda lobi faaliyetleri yürütüyor.”

Büyük imkân çıkmaza mı sokuluyor?

Bahçeli’nin ön ayak olduğu yeni açılımda, devlete egemen akıl, daha büyük bir ağırlıkla açılım istiyor. Laik çevrelerdeki psikolojik iklim ise çok değişken ve dengesiz. “Olmaz kardeşim bu milletle olmaz” karamsarlığı, bir entelektüel duruş gibi sunulabiliyor. “Bu işten de iktidar kazançlı çıkar, biz açıkta kalırız” ruh hali de belirgin. Topluma güvenmeyen, halka güvenmeyen muhaliflik, alttan alta etkili.

Cevat Şakir’in annesiyle vedalaşması…

Uzun, sıcak ve tozlu bir yolculuktan sonra İstanbul’a, hastaneye gelir. Doktor, annesinin iyi olmadığını söyler. Odanın kapısını açtığında annesinin başında dört kız kardeşini bulur. Gözyaşlarını içlerine akıtarak dualar mırıldanıyorlardı. Annesi gözleri kapalı, yanakları al al olmuş nefes almakta güçlük çekiyor. Kardeşleri annelerinin başındadır. İki taraflı bir gerilim yaşanır. Hakiye ile Ayşe, babalarının öldürülme olayından sonra 24 yıldır Cevat’ı ne görmüş ne de onunla konuşmuşlardır.

Mandela’yı gizlice adadan şehre getirmişlerdi

Süreci yürüten dönemin Adalet Bakanı Rolf Meyer’le çeşitli uluslararası toplantılarda bir araya gelmiş ve dost olmuştuk. Kendi tecrübelerini, çatışma halinde olan ülkelere gidip anlatıyordu. Mandela’yı adadan alıp karaya getirdiklerinde korku ve heyecan içindeymişler. “Bir duyulsa, yaptığımız her şey berbat olabilirdi.” Neyse ki herkes ketum davranmış ve bu büyük operasyon başarıyla yürütülebilmişti.

Hüseyin Cahit’ten bu yana gazetecilik…

31 Mart (1909) ayaklanmasında isyancıların baş hedefi o idi. Kendisi, o günü şöyle anlatır: “31 Mart günü evimden çıkmış Laleli Yokuşu’na tırmanıyordum. Meçhul bir adam yolumu kesti. ‘Buralarda dolaşma. Dua et ki seni burada tanıyan yok. Yoksa şimdi parçalarlardı’… Bu arada yokuştan inen bir araba ile karşılaştım. Süleyman Fehmi ve Hakkı Behiç arabadan heyecanla indi. ‘Dön, Cahit şimdi seni de parçalayacaklar’ dediler.

Sayın Özgür Özel’e ilişkin düşüncelerim

İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya gibi büyük merkezlerde Kürtlerin oyu seçim sonuçlarını belirledi. PKK’nın silah bırakmasını gündeme taşıyan Bahçeli’nin çağrısı konusunda belli ki CHP’de kafalar karışık. Kritik dönemde kesin kararlılık olmazsa parti, enerjisini kaybeder. 2023 ve 2024 seçimlerinde yakalanan ivmenin sürdürülmesi gerekirken, toplumun ilerici, demokrat, çoğulcu yönelimlerini sahiplenmek gerekirken, CHP’nin eskimiş kalıplara dönme sinyalleri vermesi akıl kârı değildir. Çok mümkün de değildir.

Kürt köyünde Bafra pidesi yiyebilmek

Türkiye bu sorunun çözümü yolunda attığı adımlarla orantılı şekilde demokrasiye doğru hamle yapabilir mi? Meclis’in iki ucundaki partiler birlik ve barış konusunda çözüme yürüyebilir mi? Bu alışılmadık durumun ne gibi getirileri olabilir? Ne olursa olsun, açılım çabasının bu noktaya gelmesi ve siyasetin artık bir çözüm üretmeye karar vermesi umut verici. Çözüm çabasının güçlenmesi, bu ülkenin, yaşadığı zorlukları aşabilecek birikime sahip olduğunu gösteriyor.

Öcalan ile 31 yıl önce neler konuşmuştuk?

Öcalan’la o konuşmayı yaptığımızda ikimiz de 40’lı yaşların başındaydık. MHP’nin böyle bir çıkış yapabileceği aklımızdan bile geçmezdi. Söyleşiyi yaptığımız geceyi Bar Elias’taki apartman dairesinde geçirdim. Bir genç grubu da bizim söyleşiyi izliyordu. Farklı gerekçelerle dağa çıkmışlardı. Ortalama 6 ay ömürleri oluyordu. Bunu bile bile örgüte katılıyorlardı. Bu sorunun barışçı çözümünün Türkiye’yi başka bir aşamaya taşıyacağını o zamandan beri düşünüyorum.

Suriye’nin geleceği… Ötekiler

İlk gelen haberlerin önemli bir kısmı olumlu görünüyor. Hıristiyanların Noel Bayramı’nda okulların tatil edilmesi, insanı umutlandıran bir örnek. Yine aynı şekilde Esad’ı deviren yeni rejmin şimdiki lideri olan Ahmet El Şarra’nın gerilla kıyafetlerini çıkarıp daha diplomatik bir giyime geçmesi de kayda değer bir adım. Aynı şekilde yeni iktidar sözcülerinin değişik kimliklere yönelik dostça yaklaşımları da olumlu bir örnek olarak alınabilir.

Erdoğan: Bizleri dışarda bıraktılar

Bu ülkede hiçbir zaman basın özgür olmadı. Her dönemde düşünce ve ifade özgürlüğü bir sorun olarak görüldü. Yaşadığım bir tarihi anıyı bu vesileyle paylaşmak istiyorum. 2001 Kasım seçimleri öncesi. Trabzon’da dönemin belediye başkanı Asım Aykan’la sahilde sohbet ediyorduk. Asım Bey’in telefonu çaldı. AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan telefondaydı. Ne var ne yok derken sohbete ben de dahil oldum. Söz benim Öcalan röportajı nedeniyle hüküm giymeme geldi. O sırada cezası kesinleşen Tayyip Erdoğan, serzenişte bulundu: “Düşünce özgürlüğünü savunan partiler sizin için bir kanun çıkardılar, bizleri de kasıtlı olarak bu kanunun dışında bıraktılar.”

Tarsus Eski Hamam’da Şahmaran’ın izleri

Eski Hamam diye de anılan hamamın bir adı da Şahmaran Hamamı’dır. Bu hamamın hâlâ uzun yıllardır aynı aile tarafından işletildiğini biliyorum. Tarihi kayıtlara göre bu hamam Selçuklular döneminden kalma olup halen hizmet vermeye devam ediyor. Eski Hamam’ın girişinde, mermerlerin üzerinde, kırmızı çizgiler vardır. Bunların Şahmaran’ın kanı olduğu söylenir. Peki bu Şahmaran öyküsü nedir?

Türkiye’nin Trump sorunsalı

ABD ile stratejiyi “daha fazla kavga” değil çözüm ve denge, yani bölgenin ve insanlığın toplam faydası üzerine kurgulayabilmek esas olmalı. Tabii süper devletlerin de kendilerine göre hesapları, zaafları, üstünlükleri, psikolojik inişçıkışları olabilir. Anlık tepkileri, dürtüsel davranışları olabilir. Siyasi atmosferi ABD aleyhine zorlamak ve ilişkileri iyice bozabilecek bir tempoya geçmek, sağlıklı değildir. Bu tür “emperyalizme karşı yüksek sesli retorik”ler şimdiye kadar pek kimseye fayda getirmedi.

Yeni Suriye’de etkili olabilmek

HTŞ lideri Colani’nin “Kürtler Suriye’nin asli unsurudur” demesi, yeni yönetimle YPG arasında bir uzlaşmayı mı ifade ediyor? Bundan sonra Kürtler de Suriye devleti içinde temsil edilecek mi? Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Meclis’te DEM Partilelerle tartışırken kullandığı “Suriyeli Kürtler” ifadesi, geçmişten farklı yeni bir yol anlamına geliyor. Belli ki Türkiye, PKK’nın Suriye’deki varlığını bir müzakere konusu haline getirecek.

Suriye’den Cenevre’ye Ortadoğu’yu anlamak…

Esad’ın devreden çıkmasıyla Ortadoğu’daki denklemin nasıl bir şekil alacağını kestirmenin çok zor olduğu da konuşuldu. Düne kadar, 60 yıla yakın bir zamandır Şam’a, Şii-Nusayri bir aile egemendi. Şimdi bu aile, yakın çevresi ve en önemlisi de merkezi idarenin her yanına yayılmış Nusayri’ler, Şam’da etkisizleştirildi. Onların yerine gelen yeni güç ise Sünniler. Üstelik dini kimlikleri ön planda tutan grupların koalisyonu. Önümüzdeki günlerde bu alanda ağır saldırganlıklara tanık olma ihtimalimiz fazla. Dünyayı bu konuda uyarmak gerekiyor.

Batı’da iki farklı Türkiye tahlili

Son 2-3 gündür batının önde gelen gazetelerinde sıklıkla gördüğümüz bir değerlendirme şöyle: “Erdoğan hükümeti, yıllardır İslamcı grupları desteklemesinin semeresini, Suriye’de yeni kurulacak İslamcı bir iktidarla alabilir.” Herkesin üzerinde hemfikir olduğu noktalardan biri, Rusya ve İran’ın iki kaybeden olduğu.

Baas bitti. Ve yeniden dirilmeyecek…

Avcıoğlu’nun, İlhan Selçuk’un, Uğur Mumcu’nun ve tanınmış birçok aydının yazarlık yaptığı Yön Dergisi’nde yayımlanan yazılar "Kemalist-Sosyalizm" anlayışını savunuyordu. Baasçılığın ya da benzeri akımların o tarihlerde maddi bir temeli vardı. 1950’lerin sonu, 1960’ların başında, sömürgeciliğe karşı Afrika’da ve Asya’da gelişen milliyetçi ayaklanmalar, devrim ateşini dünyaya yayıyordu. Genç Afrikalıların başını çektiği güçlü bir antiemperyalist akım yeni umutların kapısını açıyordu. Bağımsızlık talebi ve milliyetçilik, bir arada yürüyordu. Lumumbalar, Cemal Abdülnasır’lar, Hafız Esatlar, simgeler haline gelmişlerdi.

Yassıada ve Sivriada neden Demokrasi Adası olamadı

Adaya koca koca, yıkılası beton yapılar yapıldı. Vatandaşın giremediği bir takım yapay beton kaleler inşa edildi. Siluet ve doğal yapı yok edilerek ada bir post-modern gecekondu mahallesine dönüştürüldü. Yazın nefes almak ve denize girmek isteyen yüz binlerce İstanbullu, yanı başlarındaki bu adalardan faydalanamıyor.

Milliyetçilik sadece silah kuşanmak mı?

“Milliyetçiler, aşırı sağcılar, ülkücüler asla çözüm istemez, o kesim asla değişmez” diyenlere de bu köşede çokça değindim. Bir örneği yeniden paylaşmak isterim. İngiltere Başbakanı Tony Blair’le Kuzey İrlanda’da barışın sağlanma sürecindeki en etkili isimlerden biri olan dönemin İrlanda Başbakanı Bertie Ahern, “Neden çözüm için uğraştın?” sorusuna şu karşılığı vermişti: “Ben İrlanda milliyetçisiyim, onun için çözüm ve barış istiyorum.”

Suriye’nin toprak bütünlüğü ve Türkiye

Suriye dört bölgeye bölünmüş durumda. Kuzey Batı Suriye’nin geniş topraklarına hakim olan güçlerden biri, ABD desteğiyle YPG. ABD’nin bu örgütle çok sıkı bağları var. Washington’un YPG’yi desteklemekten vazgeçmesi şu noktada pek mümkün görünmüyor. Fırat’ın doğusu ise Türkiye, Cihatçılar ve rejim arasında paylaşılmış durumda. Ülkenin güneyi de Esad yönetiminin kontrolünde.

Siyasi hayatımızda aleviler

Alevilerin Atatürkçülüğü her ne kadar bazı solcular tarafından eleştirilse de Alevilerin bu tercihinin maddi bir temeli var. Türkiye’de merkeze egemen Sünni- Hanefi eğilimini frenleyecek gücün modernizm olduğu düşünülür.Bu nedenle Aleviler, kurucu iradenin otoriter yanını kabullenip laiklik vurgusunu da önemser. Öte yandan, bu kamplaşma, Anadolu’da sürüp giden Alevi katliamlarının da arka planını oluşturur. Türkiye’yi kim yönetecek? Otoriter modernistler mi, muhafazakar Müslümanlar mı? Aleviler bugüne kadar modernizmin saflarında yer aldı.

Ahmet Türk ve yakın Kürt tarihi

Ahmet Türk, en zor koşullarda bile sükûnetini koruyan, esprili, onca tehdide gülümseyerek bakabilen örnek bir siyasetçi portresi çizdi. Samsun’da düzenlenen mitingde bir saldırgan onun burnunu kırdı. Kürt hareketi içinde kadınlar başkaldırdı. Eşbaşkanlık siyasetinin ilk denemelerinde Ahmet Türk’ün nasıl zorlandığını espriyle karışık çok dinledim. “Yahu Oral, gerçekten kolay değil yaşamadan anlayamazsın…” der, sonra gülerek devam ederdi. “Bakma çok iyi oldu, kadınlar Kürt hareketinin en önemli gücü haline geldi.

Benim Kürt meselem…

Ankara’da SBF öğrencisi iken Kırşehirli akrabalarım beni köye götürdü. Simo Amca, dedemin amca çocuğuydu. Yaşlıydı, ölmeden bizleri görmek istemişti. Dedemi anlattı. Dedemin o günlerde bir kıza sevdalandığını, onu kaçırmaya kalktığını, silahların patladığını ve birisini vurduğunu sanıp köyü ebediyen terk ettiğini öğrendik. Simo Amca, Kürtçe bilmediğime üzülmüştü. “Kimliğinizi unutmayın” diye nasihatler etmişti. O gece ilk kez akraba çocuklarından bazı Kürtçe kelimeler öğrendim. O köye bir daha gitmek nasip olmadı.

MHP’den ’Hilal’e doğru’ Öcalan toplantıları

MHP çözüme yönelen her siyasi aktör gibi bölgenin ve ülkenin gerçeklerini hesaba katan bir yerden konuşuyor... Kürtler ve Aleviler, bu ülkenin iki büyük 'öteki'si olarak değişimin anahtarını da ellerinde tutuyor. MHP, bu kez çözüm arayışının mimarı olmaya aday.

Türkiye’yi kapsayan proje: Devlet Bahçeli’den Ufuk Uras’a

Bahçeli’nin başlattığı proje, ciddi siyasi gelişmelerin kapısını açıyor. Devlet Bahçeli-Ufuk Uras görüşmesi, bize ülkedeki güç dengelerinin aydınlık bir yöne doğru değiştiğini gösteriyor. Soru işaretleri yönünde değil, soru işaretlerini aşma yönünde ilerliyoruz. Türkiye artık birlikte çay içmek için bahane aranan bir yere dönüşebilir.

Kan topluyorlar, ilaç deniyorlar…

“Siyasi mahkumlar üzerinde yapılan bir deney. Özellikle Amerikan menşeli, 'Komünizm bir hastalıktır, dolayısıyla hastalık pekala tedavi edilebilir' diye başlayan bir proje bu. Türkiye'de Turan İtil yürütüyor bu projeyi, komünistleri tedavi etmek için. Bunun birçok suç duyurusunu yaptık. Daha sonradan hastanelere götürdüler, incelediler, tahliller yaptılar. Herhangi bir şey çıkmadı. Sanırım zaten yanlış bir ilaçmış herhalde ki, komünist düşünce tedavi olmuyormuş. O dönemde direniş içerisinde olan, dolayısıyla hücreye giden, tek tip elbise giymeyen hemen hemen herkes o iğnelerden yedi.”

‘Türk teröristleri geri zekalıdır’ diyen araştırmacı!!!

HZİ Vakfı, iki ünlü isim Muazzez İlmiye Çığ ve Turan İtil’in annelerinin baş harflerinden oluşturulmuş (Hafize Zekeriya İtil). Akademik hayatının önemli bir bölümünü Amerika’da geçiren Turan İtil, araştırmalarını, çeşitli uluslararası toplantılarda sunuyordu. Onun bir konferastaki konuşmasından gazeteci Orhan Duru’nun yapığı alıntı 13.10.1983 tarihli Miliyet’te yayımlanmış. Hem de epey çarpıcı bir başlıkla…Haberinin başlığı: “Türk teröristlerin zeka derecesi düşük” diyen yani hak hukuk çiğneyerek zorla denek olarak kullandıkları siyasi tutuklulara bir de geri zekalı etiketini de kullanmışlar. Tabii, bu vakfın ve bu vakfı destekleyen kurumların terörist tanımlarının nerede başlayıp nerede bittiğini tahmin etmek hiç de zor değil.

Elisa Zonaro’nun İstanbul’u

Elisa Zonaro’nun fotoğraf sergisini dolaşırken, kendi kendime hayıflandım. “Neden bizim de köydeki hayatımızdan, örneğin babaannemden bir fotoğraf yok” diye söylendim. Fausto Zanaro’yu biliyoruz. “Elisa Zonaro...

Bahçeli ‘farklı bir eğilim’ mi?

Şimdiye dek “Son terörist temizleninceye” kadar formülünü savunan iradenin yerine yeni bir çizgi mi gelişiyor? Bu çizgi Devlet Bahçeli’nin ifadesiyle “terörün sıfırlandığı” gerçeğinden hareket ediyor ve içeride barış amacını taşıyor. Bu çizgi meşru muhatabını da hesaba katan bir çizgi. Bahçeli’nin çözüm teklifine, AK Parti, “Hayır olmaz” demedi. “Evet olur” da demedi. Ancak bundan sonra Kürt meselesinin çözümüne ilişkin söylenecek her sözün, ortaya atılan her önerinin Bahçeli’nin çağrısını hesaba katacağı öngörülebilir.