Oral Çalışlar
Ruslar Trump’ı çok sevdi
Trump, Moskova’da liberal düzeni sona erdiren bir figür olarak resmediliyor. RIA Novosti yazarı Yakovenko'ya göre, Trump liderliğindeki muhafazakâr “sağduyu devrimi”, Sovyet perestroykasının Amerikan versiyonu.
Çözüm yaklaştıkça direnç artacak
Siyasi topluluklar açısından bakıldığında tablo daha net okunabiliyor. MHP’nin temsil ettiği ülkücü milliyetçilik, yakın zamana kadar meseleye tamamen karşı bir noktadan yaklaşıyordu, bugün bu değişiyor. AK Parti içinde çözüme yatkın isimler yeniden görünür hale geliyor. CHP içindeki katı ulusalcı çizgide bile tereddüt yaşayan, eski kesinliğini kaybeden bir hava hissediliyor. Partilerin komisyona sunduğu raporlara bakıldığında, farklı tonlarda da olsa bir çözüm arzusunun hepsinde bulunduğu görülüyor. Yasal çerçevenin bir demokratikleşme paketini içermesi kaçınılmaz görünüyor. Zaman içinde af ve infaz düzenlemeleri gündeme gelecek. Örneğin Selahattin Demirtaş’ın serbest kalıp yeniden siyaset yapabilmesi, yeni bir dönemin sembolik başlangıçlarından biri olabilir.
Partilerin komisyon raporları: Umut da var, temkin de
CHP’ye yönelik yürütülen operasyonların Kürt meselesinin çözümünü zorlaştırdığını da vurguluyor. Böyle bir siyasi iklimde kalıcı barışa ulaşmanın güç olacağını belirtiyor. Buna rağmen çözüm sürecine desteğini sürdüren CHP, erken seçimin hâlâ ülkenin en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu da not düşüyor. Raporların ortak paydası şu: Kimse çözüme karşı çıkmıyor. Bu da ilk eşiğin aşıldığını gösteriyor. Şimdi ikinci eşik var: İcraat. Yani devlet adına somut adımların atılması. Süreci bekleyen risk ise raporlardaki şart dilinin bir noktada sigorta olmaktan çıkıp el frenine dönüşmesi.
Bir önder kadın Nermin Abadan Unat
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin ilk kadın öğretim üyesi olarak akademik hayata adımını atmıştı. Senatörlük yapmış, kadın haklarını kararlılıkla savunmayı hayatının bir parçası hâline getirmişti. Nermin Abadan, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken hocamdı. 68 olaylarının heyecanıyla, Nermin Hoca’nın Siyasal’ın tek kadın akademisyeni olduğunu fark etmedik. “Mülkiye” diye birçok değişime öncülük etmiş okulumuzun ilk kadın akademisyeni, 1960’larda hâlâ yalnızca Nermin Hoca’ydı.
Ahmet Özer, Devlet Bahçeli ve değişim
MHP değişmeye başladı. MHP, yalnızca Kürt meselesi bağlamında değil, Türkiye’nin genel demokrasi tartışmaları açısından da daha aktif ve dönüşen bir role büründü. Bahçeli–Ahmet Özer görüşmesi, bu demokratikleşme ve değişim sürecinin geldiği noktanın bir göstergesi. Ahmet Özer’in serbest bırakılması için neredeyse mensubu olduğu Cumhuriyet Halk Partisi kadar ses çıkartan parti Milliyetçi Hareket Partisi oldu.
Çözüm: Etnik kimlikleri desteklemeliydik
Etnik kimlikleri bastırma ve ulus devleti tek bir etnik kimliğe bağımlı hale getirme hırsı, bir varolma kavgasına yol açtı. Güney Afrika’daki kanlı tecrübeyi yakından yaşamış bir insan hakları savunucusu olan Avukat Bhabha şöyle diyor: “Etnik kimlikleri bastırmakla hata ettik. Tam tersine onların da sesinin duyulabildiği yeni bir ulus-devlet fikrini kurmalıydık.”
Tülay Hatimoğulları: ‘Kadını görmeyen bütçe bizim bütçemiz olamaz’
Okumuş yeni kuşak kadın siyasetçiler, toplumun her alanında etkilerini hissettirdi. Meclis kürsüsünde özgüveni yüksek kadın konuşmacılar toplumun takdirini kazandı; Meclis’te adeta “kadın aşısı” oldular. Tülay Hatimoğulları, bu zorlukları göğüslemiş genç kuşak kadın siyasetçiler topluluğunun bir üyesi. Hatimoğulları, TBMM kürsüsünden şöyle sesleniyor: “Sevgili kadınlar… Toplumsal eşitsizlikler, erkek şiddeti, kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri hızla artıyor; yargı erkeği korumaya devam ediyor..."
‘Şimdi değilse bile bir gün mümkün olacak’
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) düzenlediği Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı hafta sonu İstanbul’da toplandı. Dünyanın değişik yörelerinden, çatışma çözümünde rol oynamış isimler tecrübelerini aktardılar. Barış süreçleri, öylesine zor etaplarla karşılaşır ki, önce kendinizi böyle bir projenin içindeyseniz, sakin olmaya ve sabretmeye alıştırın.
Bir geceliğine fanatik oldum
Bu kez yenmek umudu içindeyiz. Fenerbahçe bu maçı kazanır, kazanmalı. Maç başlıyor. Takım her zamankinden farklı bir taktikle oynuyor. Topu Fener kalesiyle orta saha arasına getiriyorlar. Oradan Galatasaray kalesine şişiriyorlar. Rakip takımın savunması daha uzun boylu. Rahatça o topları kesiyor. Halbuki Fener’in oyuncularının top hakimiyeti daha yüksek, yerden ilerleme olanakları daha fazla. Fener taraftarı tedirgin. Oynanan oyundan memnun değil. Seyirci, öfkesini GS tribünlerine yöneltiyor. Örneğin maç dışında bir yerde görseniz “salon beyefendisi” diye adlandırabileceğiniz bir Fener taraftarı ayağa kalkıyor ve saydırmaya başlıyor. Ben bu üslup karşısında şaşkın şaşkın bakıyorum.
CHP gitse miydi, gitmese miydi?
Bugün bile çözümün anahtar partisi olarak görülebilir. Devlet içinde etkili. Türkiye’nin batısının sürece ikna edilmesi açısından bir ağırlık. CHP’nin süreçte kalması gerekli ve işlerin sağlam yürümesi bakımından bir teminat. CHP’nin İmralı’ya gitmemesiyse bir siyasi tercih. Bunu bir felaket senaryosuna dönüştürmek yanlış. Sonuçta CHP toplumdaki bir eğilimi yansıtıyor. Heyete katılmamaları, gerilim konusu yapılmamalı. Ancak CHP’nin süreçte kalması olmazsa olmazdır.
Korku Avrupa’yı felç mi ediyor?
Ukrayna’da savaş ortamı sürdükçe, Avrupa’daki korku psikolojisi de derinleşerek devam edecek. Bu psikoloji, Avrupa ülkelerinde yeni analizleri, yeni çözüm ve yüzleşme arayışlarını beraberinde getiriyor. Zayıflık psikolojisinin, Avrupa’daki siyasi cesareti kırdığı, bu nedenle de Avrupa’nın Ukrayna krizi konusunda net bir hamle yapamadığı açık.
Demokrasinin dinamik gücü kadınlar
25 Kasım günü İstanbul’da İstiklal Caddesi yürüyüşe kapatıldı. Kadınlar barikatları aştılar. İstiklal’e çıktılar ve yürüdüler. Kadınlar, neredeyse ülkemizin bütün şehirlerinde gösteriler yaptılar, erkek şiddetini protesto ettiler. Ankara’da Yüksel Caddesi’nden Meşrutiyet Caddesi’ne yürüdüler. İzmir’de Penguen Kitabevi önünde toplandılar. Cadde üzerinden sloganlar eşliğinde Türkan Saylan Kültür Merkezi’ne yürüdüler.
Bahçeli’yi anlamak…
Devlet Bahçeli, Meclis grubunda dikkatle incelenmesi gereken bir konuşma yaptı. Dünyada ve bölgemizde meydana gelen gelişmelerin Türkiye’yi dikkatli olmaya zorladığını anlattı. Bugünkü yazımı hep birlikte düşünmek amacıyla onun sözlerine ayırıyorum.
Barışa demokrasi aşısı yapabilsek
Kürt meselesi gibi toplumun derinliklerine kadar etkili olmuş bir sorunun kısa sürede çözümünü beklemek, gerçekçi değil. Sorunun daha demokratik bir ortamda çözülmesi için, muhalefetin de mutlaka sürece katılması gerekiyor. Komisyonda CHP’nin varlığı hala önemli. Türkiye’deki şu anki kamplaşma, sürecin sağlıklı yürümesini tehdit ediyor. Doğuda Kürtler ile yeni barış adımları atılırken, İBB’nin kritik kadroları, cezaevine atılabiliyor. Onlarca belediye başkanı ve yöneticisi, ağır polis operasyonlarından geçirilebiliyor. Ancak, son tahlilde, CHP, bunca operasyona maruz kalırken, çözüm sürecine desteği sürdürebiliyor.
Demirtaş davasında ‘makul süre’ ‘keyfi süre’
“Yerel kanunlarla (aynı konuda) bir milletlerarası andlaşmanın hükmü çatıştığında, andlaşma hükmü esas alınır” şeklinde bir öncelik kuralı Anayasa’da bulunmaktadır. Bu kural “temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalar” için düzenlenmiştir. Hakkında karar verilmiş kişi, yani Selahattin Demirtaş, hapiste. Kararın uygulanması aşamasına gelinmiş durumda. Son zamanlarda bazı hukuk çevrelerinde bu kural tartışılsa bile Anayasa’nın 90. maddesi net. Feti Yıldız’ın dikkat çektiği gibi makul süre, çoktan aşılmış durumda. Dosya, makul süre içinde bitirilip tahliye sağlanmaz ise artık keyfi süre devreye girer. Hukuk keyfiliğe açık bir enstrüman değildir.
‘Hayata dönüş’ dediler, 30 kişiyi öldürdüler
Bir süredir harekete geçmek isteyen jandarma güçleri hükümeti de ikna ederek operasyona başladı. 30 kişi öldü. Üzerlerine gaz dökülen tutuklular yandı. Görevliler hakkında sözde soruşturma açıldı. Dosyalar gitti geldi. Tanıklar dinlendi. Peki 25 senenin sonunda ne oldu? Hiçbir şey. Böylece bir suç daha örtbas edilmiş oldu. O dönemin gazeteleri açısından, yapılan haberler, bir meslek ayıbıdır.
Lefter’in ailesi: Filmi çok beğendik
Lefter Filmi’nin Netflix’te yayınlanmasıyla, büyük oyuncunun hayatı belgelenmiş oldu. Torunu Özcan Katmer’le filmin gerçekleri yansıttığı konusunda hemfikir olduk. Ada’da Lefter’le komşu olduk. Lefter’in matematik zekasından haberim yoktu. Filmin bir yerinde, öğretmeninin, “Verdiğim problemin cevabını doğru olarak buluyor ama nasıl bir işlem yaptığını anlatamıyor.” demesi, bana çok tanıdık geldi.
Barışın kaybedeni olmaz
Barış dilinin oluşması mümkün. Bunun için liderlerin ve liderlik mekanizmasının da diline özen göstermesi gerekiyor. Bu konuda Türkiye başarılı bir örnek sayılmaz. Öte yandan, yeniden çözüm sürecinin başlamasından bu yana, medyanın geçmişe göre daha olumlu, daha ihtiyatlı olduğunu görüyoruz. İrlanda deneyimi “ne aldık ne verdik” üzerine kurulmamıştı. Barışa ulaşmak, çatışmaları sonlandırmak zaten asıl kazançtı. Bir başka nokta ise barışın sürekliliği için dilin önemi.
Dünya sağa kayıyor’ diyenlere New York’tan mesaj
Mamdani yeni bir sayfa açtı. Trump, denge ve denetim mekanizmalarını yok sayan bir çizgi tutturmuştu. Geleneksel dengeler içinde bir anlam taşıyan ‘başkanlık sistemi’ni, ‘başkan sistemi’ne dönüştürmeye yatkın bir ruh halindeydi. Sokaktaki vatandaşın cebini değil borsanın yükselmesini öncelik olarak görüyor, bunun için para arzını genişletiyordu. Kapitalizm çılgınlığına, başta New York olmak üzere birkaç önemli şehir başkaldırdı. Demokratların yerel seçim zaferinin içerdiği mesajlardan biri de yargıya dair. Yürütmenin yetkileri şimdi yeniden yargıçlar arasında tartışma konusu.
Ankara-İmralı trafiği
TBMM Kardeşlik Komisyonu’nun çalışmaları önümüzdeki günlerde sona eriyor. Artık somut adım atma zamanının geldiği görülüyor. Çözüm için onca adım atılırken, bazı insanların özel rolleri de oluyor. Örneğin Ahmet Türk. Yaşadığı onca haksızlığa ve baskıya karşı sitem etmeyen, çözüme destek vermek için her türlü uzlaşmaya açık davranan Ahmet Türk, sürecin bilge insanlarından biri. İmralı ziyaretini bir de onun gözünden değerlendirmek mümkün. Ahmet Türk’ün Bahçeli’ye yönelik övgü dolu sözleri, iki zıt siyaseti birbirine yaklaştırıyor.
29 Ekim Tanzanya seçimleri
65 yaşındaki Başkan Samia, havalı ve karizmatik bir kadın. Dört yıldır ülkenin başında. Ancak kendisinin sıcak ve sevimli görünümüne, parlak ve şık kıyafetlerine, partisinin renklerini yansıtan yeşil ve sarı giysilerine kanmamak gerekiyor. Samia, en büyük rakibini hapse atmış ve diğer önemli rakibinin seçime girmesini engellemiş. Samia, iktidardaki partinin yani CCM’nin lideri. Partinin iktidardaki kökleri 48 yıldan da eskilere uzanıyor.
102 yıl önce Cumhuriyet nasıl ilan edilmişti
29 Ekim sabahı, saat 10’a doğru, üyeler oturuma çağrıldılar. Parti grup toplantısını Ali Fethi (Okyar), açtı. Oturum başladı. Söz alan çıkıp konuşuyordu. Mırıltılar artıyordu: “Mustafa Kemal neden Meclis’e gelmiyor? Bu konuyu ondan dinlemek istiyoruz” diyorlardı. O, diş ağrısı ve nezleyle baş etmeye çalışıyordu. Kalktı, giyindi. İstiklal madalyasını taktı. Öğleden sonra Meclis’e geldi ve kürsüye çıktı. Sorulan sorulara cevap vermek üzere meseleyi bir saat kadar gözden geçirdi, hazırlık uzayınca kızdı.
Numan Kurtulmuş’un umutları ve kaygılar
TBMM Başkanı’nın, umut verici, heyecanlı saptamaları, ülkemizin bir gerçeğini, yani barışçı döneme girmekte olduğumuz gerçeğini ifade ediyor. Numan Kurtulmuş’un sözlerini önemsememek mümkün mü? Silah ve çatışma döneminin sona ermesine sevinmemek mümkün mü? “Ankara’da hava nasıl?” diye, barış konusunda en çok çaba sarf eden DEM Parti milletvekillerine sordum. CHP’lilere sordum. CHP’liler, belediye operasyonlarının, onların seçmenlerinde öfkeye yol açtığını dile getirdiler.
Arşivimden: 1990 tarihli bildiri ‘Doğuda savaşa son’
... Kürt ve Türk sosyalistlerinin tanınmış isimleri ortak bir metnin çevresinde ortak bir mesaj verdi... Türk solu için o zamanlar Kürt meselesi tabuydu. Bugün ise TBMM’nin komisyon kurarak çözüm aradığı bir dönemden geçiyoruz. TBMM’de kurulan “Kardeşlik Komisyonu”, çok değişik çevreleri bir araya getirdi. Milliyetçisi, dindarı, solcusu, sağcısı, demokratı, Alevisi, Sünnisi, silahların sustuğu, adaletin egemen olduğu bir Türkiye’de yaşamak istiyor.
Yargıtay Başkanı: Anayasa mahkemesi kararlarına uymalıyız
Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez’in tarihi çağrısı, yargıç ve hukukçuların ortak duruşuna dönüşürse, Türkiye demokratikleşme konusunda ciddi bir ilerleme adımı atabilir. Eğer şu anda AYM kararları uygulanırsa, Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Figen Yüksekdağ, Çiğdem Mater, Mine Özerden’in ve birçok tutuklunun hemen tahliye edilmeleri gerekir.
“Kıbrıs Türklüğü” diye bir gerçek var
Kıbrıs’ta yaşayanlar Türk’tür, ama aynı zamanda Kıbrıslıdır. Bizimle ortak bir tarihleri vardır. Kıbrıs’ta var olabilmek açısından Türkiye ile kader birliği etmişlerdir. Bununla birlikte, aynı zamanda kendilerine ait bir tarihleri de bulunuyor. O geçmişi de önemsiyorlar. Anglo-Sakson kültürünü, Kıbrıs Rumlarıyla yüzlerce yıl bir arada yaşamış olmanın getirdiği acı tatlı hatıraları unutmuyorlar.
İran neden zirvede yoktu?
Trump ise pazartesi İsrail Meclisi’nde yaptığı konuşmada, ABD’nin Tahran ne zaman isterse İran’la anlaşmaya hazır olduğunu söyledi. İran’a dostluk ve işbirliği eli uzatacağından da söz etti. İran’daki son analizler, İran’ın artık bölgenin yeni gerçeklerine uyum sağlaması gerektiğini belirtiyor. Reformcu yorumcu Amir Hüseyin Musalla, İran’ın Şarm el Şeyh’e gitmeyişini, bir fırsatın kaçırılması olarak nitelendirerek; böyle tercihlerin, İran’ı bölgesel güç paylaşımından soyutlayıcı etki yaptığını söylüyor.
Şarm el-Şeyh’te Trump barışın kartalı mı?
İsrail, ABD’nin silahları ve askeri desteğiyle Ortadoğu’yu yerle yeksan etti. Aynı Amerika, sanki bunları yapan başkasıymış gibi, Filistin’de “barışın kartalı” rolünü üstlendi. Zafer şarkıları söyleyen Trump büyük bir gösteri yapıyordu. Şarm el-Şeyh’teki o gecenin manzarası ayrı bir analize muhtaç. Filistin-Gazze katliamında yenilen, o halktan çok, insanlığın yılların birikimiyle oluşturmaya çalıştığı adalet düzeniydi.
Güney Afrika’daki çatışmayı Mandela nasıl bitirdi
Bu konuda iki örnek vermek isterim: İlki Güney Afrika örneği. Güney Afrika’da gerillaları ikna etmekte hükûmet zorluk çekiyor, Mandela o sırada Robben adasında tutuklu. “Ne yapalım?” diyorlar, Mandela diyor ki: “Beni adadan alıp Cape Town’a götürün ben bunları ikna ederim. Eğer o sırada Mandela’nın adadan çıkarılıp müzakereleri yürüttüğü duyulsa bütün proje çökecek. Mandela ile gerilla liderleri silahları bırakma konusunda anlaşıyorlar. Bertie Ahern dönemin İrlanda başbakanı. Yine bir tıkanma yaşanıyor.
TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunda
Kürt meselesi ilk Türkiye’de gündeme geldiğinde o zaman “Böyle bir mesele yoktur, Kürt yoktur” üzerinden bir politika yürütüldü. Kürtlerin olmadığı üzerine doktora tezleri yazıldı, üniversitelerde akademik çalışmalar yapıldı ama bütün bu çalışmalar gösterdi ki “Kürt yoktur” tezinin hiçbir geçerliliği yok.

