Oral Çalışlar

Kıbrıs ah! Kıbrıs…

Şimdi KKTC’de Cumhurbaşkanı seçimi var. İki gün kala, 46 yıldır terk edilmiş ve kapalı tutulan Kıbrıs’ın o tarihteki en önemli turistik merkezi olan Maraş (Varoşa) sahilleri turizme açıldı. Kıbrıs meselesinin önemli konularından olan Maraş yerleşim yerinin açılması konusu yeni tartışmaları da beraberinde getirecek gibi görünüyor.

Adı,’Tam Demokrat’

Atilla, 1946 doğumluydu. Atilla’nın babası bu ortam içinde oğluna “Tam Demokrat” adını vermeyi uygun görmüştü. Aklımda yanlış kalmadıysa Atilla’nın babası terziydi. TKP’nin terziler hücresindendi. O mahkemeden bu yana, neler neler yaşadık.

Ermenistan – Azerbaycan: Farklı bir pencere

Rusya, bir tarafın galibiyetiyle sonuçlanacak bir ortama izin vermeyeceğini gösteriyor. İran’ın ne yapacağı da önemli. İran, kuzeyde Azerbaycan’la yaşadığı sınır sorunları nedeniyle Ermenistan’a yakın bir tutum içinde. Batılı ülkelerin önemli bir çoğunluğu (ABD başta olmak üzere) ateşkes çağrısı yaparken, Ermenistan’ı kolluyorlar.

Kaya Kalaycı: Bakıra can veriyor

Osmanlının yükseliş döneminde zirveye çıkan bu sanatın günümüzde devam etmediğini biliyoruz. Ancak Kaya Kalaycı üstün gayreti ve sabrıyla bu konuda müstesna bir alan açmayı başardı.” Kaya, bakırla ilişkisini şöyle anlatıyor: “Ben gözümü açtım ilk bakırı gördüm. Önce oyuncağım sonra mesleğim oldu. Dedemden, babamdan aldığım ve hatta çocuğuma devrettiğim en güzel mirastır bakırı işlemek.”

HDP’ye operasyon…

HDP’yi siyaset dışı, seçim dışı bırakmak? Diyelim ki, bu gerçekleştirildi. O zaman Kürtler ne yapabilirler? Değişik tahminler yürütebiliriz. Ama hangi tahmini yürütürsek yürütelim, bir toplumun tercihini değiştirmek kolay değildir. Şunu da hatırlayalım: AK Parti’ye iktidar yolunu açan dinamiklerden biri, “Milli Görüş” geleneğinin yıllarca yasaklı görülmesi, partilerinin kapatılması, liderlerinin tutuklanmasıydı.

Büyükada’nın Viranbağ’ında

Tesadüf bu ya, bir Alman’ın aylar önce gazinoda unuttuğu fotoğraf makinesi rafın birinde duruyor. Çalışıp çalışmadığını öğrenmek üzere makineyi önce adanın fotoğrafçısı Mustafa Karaduman’a götürüyor. Karaduman makineyi çalıştırıyor ve bir de film takarak Kadir’e veriyor.

İsrail silahıyla Vietnam sosyalizmi

Rejimin kendine tehdit gördüğü kişilere yaptıkları dile getirilirken, İsrail’in bu rejime silah ve istihbarat teknolojisi desteği vermesi eleştiriliyor. Vietnam rejimi binlerce insana işkence etmek veya binlerce insanı kaçırmak yerine belli başlı kişiler üzerine odaklanarak baskı kuruyor.

Hazreti Ali

Son günlerde, sağcı gelenekten gelen, Ülkücü arka plana sahip Meral Akşener’in “Ali” diye seslenmesi, önemsenmeli. Bu yeni bir anlayış ve zihniyet iklimine dair bir işarettir. Hz. Ali bir toplumsal simge. İslamın kuruluş tarihi açısından bakarsak, ezilenlerin, sesi az çıkanların, haksızlığa uğrayanların temsilcisi, sözcüsü.

Meral Akşener, “Kürt” dedi, “Zaza” dedi, “Ali” dedi…

Ülkücü hareketteki değişimi yakından izleyen “Yeni Ülkücülük” üzerine araştırmalar yapan akademisyen İkbal Vurucu gelişmeyi şöyle özetliyor: “Meral Hanım’ın bu kongredeki konuşmasında gündeme gelen konulardan yola çıkarak, İYİ Parti’nin klasik veya AK Parti söyleminin etkisine giren muhafazakar milliyetçi söylemden açıkça farklılaştığını belirtebilirim.

CHP’den anadilde eğitim formülü

"Mısır’la, İsrail’le, Suriye’yle, Irak’la, İran’la, Yunanistan’la ilişkileri bir an önce düzeltmeliyiz. Biz parti olarak bu konuda ilk adımı atıyoruz. Ünal Çeviköz başkanlığında bir heyeti ekim ayı içinde Mısır’a gönderiyoruz. Başından beri de Şam yönetimiyle diyaloğun kesilmesinin yanlış olduğunu söylüyoruz."

Kaftancıoğlu- Kılıçdaroğlu: Nasıl bir CHP?

CHP’nin sosyalist, liberal veya “Kürtçü” bir partiye dönüştüğünü söylemek pek gerçekçi değil. Ancak şu söylenebilir: Yeni çizgi, katı devletçilikten, sert “laiklik”ten/sert ulusalcılıktan, halkı küçümseyen tek parti zihniyetinden bir ölçüde uzaklaşıyor. Sosyal demokrasinin evrensel değerlerine yönelik bir arayışın ipuçları var.

Yerli ve milli olmak yeter mi?

Milletlerüstü ve sınırlar ötesi bir çalışma hayatı var. Teknolojik gelişmenin yanında ülke nüfusları da çok renkli hale dönüşüyor. Avrupa’da yoğun göç nedeniyle çok büyük bir Müslüman nüfus oluştu. ABD’de “Hispanikler” denen İspanyolca konuşan halklar giderek genişleyen bir kitle.

“Domino teorisi” 12 Eylül’ü tetikledi

Sonuç olarak “domino teorisi” korkusu, ABD ve adamlarını harekete geçirdi. Türkiye kamp değiştirmedi ama militarist bir yönetim kuruldu. Darbenin ardından siyasi partiler kapatıldı. Gazeteler susturuldu. Sivil hayat postallarla ezildi. Onlarca insan idam edildi.

Her derde deva: ‘Dış güçler’

Ülkenin kötü yönetilmesini, ekonomideki çıkmazı dışarıya havale ederek huzur bulabilirsiniz. Ekonomik sıkıntılar mı var, reçete hazır: “Karadeniz bakır madenimiz var, doğa hakları savunucularını yolluyorlar... Gizli sözleşmeler, gizli maddeler var... Birilerini örgütleyip altın madenlerimizi de kapattırdılar... Bor çıkarmamıza engel olmasalar, dünyanın en zengin ülkesi olabiliriz...”

Ecevit 6-7 Eylül’de özür dilemişti

“Fatih Bizi Affet” başlıklı yazı, ırkçılığı, farklı inançlara ve dinlere yönelik düşmanlığı eleştiren satırlarıyla ilgi çekici. O dönem için belki de aykırı sayılabilecek bir yazı. Yazının bazı bölümlerini aktarıyor, bu acı olayın 65. yıldönümünde Rum, Ermeni, Yahudi komşularımızın acılarını paylaşıyoruz. 9 Eylül 1955 tarihli Ulus Gazetesi’ndeki Bülent Ecevit imzalı makaleden satırlar:

Muhalefetin yumuşak karnı Gül mü?

İktidar tarafı, CHP’nin “yumuşak karnı” olarak gördüğü Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu gündemde sıcak tutmaya gayret ediyor. Hatırlayalım: Abdullah Gül, geçen Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu...

Z kuşağı: Türkiye’yi onlar mı değiştirecek?

Bu özellikle farklı kültürler arasında sıkışan muhafazakâr aile çocukları için geçerli. Gençleri geleneksel değerler, otoriteler ve kurumlar vasıtasıyla denetim altında tutma eğilimiyse etkili olmuyor. “İtaat”, “dava adamlığı”, “dünyayı fethetme” gibi yaklaşımlar gençlere aşırı ciddi, sıkıcı, yaşlı geliyor. Ayata’ya göre, genç kesimde modernlik ve laiklik, dindarlık ve muhafazakârlığın önüne geçti.

Dış politikada dostları çoğaltmak…

Şurası çok açık: Bu ülkelerle ilişkileri bozduğunuzda, “arabulucu” vb. gerekçelerle iki süper devlet (ABD ve Rusya) devreye giriyor. Bölge ülkeleriyle sertleşen ilişkiler, içeride de sert-milliyetçi bir siyasi iklim yaratıyor. Hele de denkleme süper devletler girince, iş iyice içinden çıkılmaz hale geliyor. Her şey karmaşıklaşıyor ve sürüncemede kalabiliyor.

Cavid Bey’in idamı

Cavid Bey’e yönelik iddia ağırdı: Atatürk’e karşı girişilen İzmir suikastinde tertipçiler arasında yer aldığı öne sürüldü. Ancak bu iddia için hiçbir kanıt öne sürülemeyince İzmir Suikastı davasından ayırarak yargılamak amacıyla Ankara’ya getirdiler. Yargılama orada yapıldı. İdam kararı orada verildi. Şiar Yalçın’ı, 17 Ekim 2010 tarihinde yitirdik. Şiar Yalçın babasını kaybettiğinde bebekti.

Siyasi meşruiyet ve seçimler

Türkiye’de askeri darbelerin ardından darbecilerin ilk yaptıkları açıklama, “en kısa zamanda demokratik parlamenter rejime dönüleceği” şeklindedir. Çünkü, “kalıcı” bir şekilde onların orada oturmasını sağlayacak bir toplumsal destek hiçbir zaman olmamıştır.

Yüz yıl önce kadınlar… Sanki bir şey değişmedi

Aradan geçen yüz yıla rağmen kadın-erkek ilişkisindeki sorunların birçoğu aynı. Erkek egemen söylem de kadınların hak arama hedefleri ve uğradıkları baskı da çok değişmemiş. Prof. Dr. Serpil Çakır’ın “Osmanlı Kadın Hareketi” (Metis Yayınları) isimli kitabını okuyorum. Yüzyıl öncesinin satırlarını aktarıyorum:

AK Partili kadınlar, AK Partili erkekler

AK Partili kadınlar, Abdurrahman Dilipak hakkında 81 ilde dava açmaya başlayınca, onlar da üç ismi seçip hedef haline getirmek istiyorlar. Amaçları İstanbul Sözleşmesi’ni kadük etmek. Bütün kadınlar -AK Partililer de dahil, sözleşmenin erkek egemen düzene karşı önemli bir kazanım olduğunda hemfikirler.

Kılıçdaroğlu’nu sağcılıkla suçlayanlar…

Birinci olarak iktidar olabilmek için. Yüzde 25-30’luk oy oranıyla yüzde 50 artı 1’e ulaşmak ancak ittifakla mümkün. Öncelikle bu yüzden diğer partilerle işbirliğine ihtiyaç duyuyor. İkinci olarak, CHP’nin başından beri itiraz ettiği “Başkanlık Sistemi”ni değiştirebilmek için böyle bir ortaklık zorunlu.

Çaresiz erkekler!

Düzenlerinin bozulmasından, ev içindeki egemenliklerinin, korkutucu üstünlüklerinin sarsılmasından endişe ediyorlar. “Kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla kadınları susturmaya çalışıyorlar.

Kimlik siyaseti gücünü kaybediyor

Davutoğlu ve Babacan, kimlik siyaseti yapan geleneğin içinden çıkıp, “demokrasi”, “özgürlükler” vurgusuyla yeni bir dil oluşturuyorlar. Babacan “iktidar olsam ilk iş olarak hapisteki düşünceleri nedeniyle tutuklananları serbest bırakırım” diyor. Davutoğlu, Kürt meselesini bir demokrasi meselesi olarak gördüğünü ifade ediyor.

Bahçeli’nin Akşener’e çağrısı… Muharrem İnce’nin imkansızlığı…

CHP’nin girişimiyle muhalefet ortak hareket ederek büyük şehirlerin tamamına yakınını iktidardan aldı. Şimdi en geç üç yıl içinde bir genel seçim yapılacak. CHP’nin omurgasını oluşturduğu muhalefet büyük olasılıkla genel seçimde de birlikte hareket edecek. Muhalefetin birlikte hareket etme ihtimalinin aynı zamanda iktidarı değiştirme beklentisini de içinde taşıdığı söylenebilir.

‘Seküler erkekler’ şaşırmadı mı?

Oral Çalışlar’dan, Alper Görmüş’ün Serbestiyet’te çıkan “Dindar kadınların direnişine seküler kadınlar da çok şaşırmış olmalı” başlıklı yazısına ilişkin değerlendirme.

Demokrasi aklına bile gelmiyor… Ama tam bağımsızlıkçı!!!

İçeride, ekonomi, sosyal sorunlar, iç gerilim yükselince bir dış mesele patlatmak, geleneksel bir siyaset oyunu. Zayıf demokrasilere sahip olan ülkelerin iktidarları, rakiplerini dış mihraklarla irtibatlı göstermek konusunda epeyce tecrübelidir. Muhalefet kolayca emperyalizmin oyuncağı ilan edilebilir, özel olarak dışarıdan hazırlanıp yönlendirilen bir güç gibi gösterilebilir.

Murtaza Çelikel’i kaybettik

Yazı masasına oturduğumda Murtaza Çelikel’in ölüm haberini aldım. Çok üzüldüm, kitaplığımızın rafındaki Benim Küçük İmparatorluğum, Murtaza Çelikel Kitabı’nın (Kırmızı Kedi Yayınevi) sayfalarını çevirmeye başladım.

Yerli mi? Milli mi? Evrensel mi?

Hangi coğrafyanın hangi birikime ne oranda emeğinin geçtiği tartışılabilir. Ancak sanat (tıpkı bilim ve spor gibi) insanlığın ortak öyküsüdür. Spartaküs filmindeki köle isyancısı rolündeki Kirk Douglas benim de kahramanım. Benim hikayemin de bir parçası.