Oral Çalışlar

Kılıçdaroğlu’nu sağcılıkla suçlayanlar…

Birinci olarak iktidar olabilmek için. Yüzde 25-30’luk oy oranıyla yüzde 50 artı 1’e ulaşmak ancak ittifakla mümkün. Öncelikle bu yüzden diğer partilerle işbirliğine ihtiyaç duyuyor. İkinci olarak, CHP’nin başından beri itiraz ettiği “Başkanlık Sistemi”ni değiştirebilmek için böyle bir ortaklık zorunlu.

Çaresiz erkekler!

Düzenlerinin bozulmasından, ev içindeki egemenliklerinin, korkutucu üstünlüklerinin sarsılmasından endişe ediyorlar. “Kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla kadınları susturmaya çalışıyorlar.

Kimlik siyaseti gücünü kaybediyor

Davutoğlu ve Babacan, kimlik siyaseti yapan geleneğin içinden çıkıp, “demokrasi”, “özgürlükler” vurgusuyla yeni bir dil oluşturuyorlar. Babacan “iktidar olsam ilk iş olarak hapisteki düşünceleri nedeniyle tutuklananları serbest bırakırım” diyor. Davutoğlu, Kürt meselesini bir demokrasi meselesi olarak gördüğünü ifade ediyor.

Bahçeli’nin Akşener’e çağrısı… Muharrem İnce’nin imkansızlığı…

CHP’nin girişimiyle muhalefet ortak hareket ederek büyük şehirlerin tamamına yakınını iktidardan aldı. Şimdi en geç üç yıl içinde bir genel seçim yapılacak. CHP’nin omurgasını oluşturduğu muhalefet büyük olasılıkla genel seçimde de birlikte hareket edecek. Muhalefetin birlikte hareket etme ihtimalinin aynı zamanda iktidarı değiştirme beklentisini de içinde taşıdığı söylenebilir.

‘Seküler erkekler’ şaşırmadı mı?

Oral Çalışlar’dan, Alper Görmüş’ün Serbestiyet’te çıkan “Dindar kadınların direnişine seküler kadınlar da çok şaşırmış olmalı” başlıklı yazısına ilişkin değerlendirme.

Demokrasi aklına bile gelmiyor… Ama tam bağımsızlıkçı!!!

İçeride, ekonomi, sosyal sorunlar, iç gerilim yükselince bir dış mesele patlatmak, geleneksel bir siyaset oyunu. Zayıf demokrasilere sahip olan ülkelerin iktidarları, rakiplerini dış mihraklarla irtibatlı göstermek konusunda epeyce tecrübelidir. Muhalefet kolayca emperyalizmin oyuncağı ilan edilebilir, özel olarak dışarıdan hazırlanıp yönlendirilen bir güç gibi gösterilebilir.

Murtaza Çelikel’i kaybettik

Yazı masasına oturduğumda Murtaza Çelikel’in ölüm haberini aldım. Çok üzüldüm, kitaplığımızın rafındaki Benim Küçük İmparatorluğum, Murtaza Çelikel Kitabı’nın (Kırmızı Kedi Yayınevi) sayfalarını çevirmeye başladım.

Yerli mi? Milli mi? Evrensel mi?

Hangi coğrafyanın hangi birikime ne oranda emeğinin geçtiği tartışılabilir. Ancak sanat (tıpkı bilim ve spor gibi) insanlığın ortak öyküsüdür. Spartaküs filmindeki köle isyancısı rolündeki Kirk Douglas benim de kahramanım. Benim hikayemin de bir parçası.

Ayasofya tartışması

İslamcıların siyaset alanına çıkıp etkili bir aktör haline dönüşmeleri çoğulculuk adına bir kazanımdı. Ancak laik kesimin kaygılarına daha çok özen gösterilmeli. “Öteki”nin tepkileri umursanmalı. Yeni bir toplumsal uzlaşma ancak gerçek demokrasi ve fikir özgürlüğü temelinde sağlanabilir.

Eşcinselle ne alıp veremediğiniz var…

Tüm cinsel kimlik ve yönelimlere eşit yaklaşım en temel insan hakkı değil mi? İnsanlığın en eski tarihlerinden beri eşcinsellik bir gerçeklik. Bazı toplumlar ve bazı dönemlerde bu yönelim, tarihin bazı dönemlerinde ağır baskılara maruz kaldı.

Suç seçmende mi? Yoksa!…

Yenilmez sanılan çokça parti, çokça lider halkın oylarıyla tarihe karışıp gitmiştir. Geçen yıl yapılan 30 Mart yerel seçimleri, iktidar partisine ciddi bir ihtar oldu. Özellikle, tekrarlanan İstanbul seçimlerinden sonra, bu halkın, bu seçmenin “adalet”, “hakkaniyet” duygularının ne kadar güçlü olduğunu görebildik.

CHP Kurultayı neden önemli?

CHP, yüzde 25-30 bandındaki oylarıyla tek başına iktidar olabilir mi? Ancak bir muhalefet cephesi içinde en büyük ortak olarak bir rol oynayabilir. Muhalefet cephesini iktidara taşıyacak bir cephe oluşturmanın sorumluluğu en başta CHP yönetiminin omuzlarında.

‘Özgürlükçü’ değil ‘güvenlikçi’

İktidar partisi devlete egemen olurken, “devletçi zihniyet” de aynı oranda iktidar partisine sirayet etti. “Devletçilik” kapsamlı ve birçok yöne “çekilebilecek” soyut bir kavram. Bizim meselemiz ise devlet-toplum ilişkisinde nasıl bir tavır izlendiği/izleneceği.

Özgürlükçü söylemden yasak savunuculuğuna…

AK Parti iktidarı öncesi dönemlerde; işkence ve hak ihlalleri nedeniyle Türkiye’yi eleştiren ülkelere, dönemin iktidarları benzer tepkiler gösterirdi. “İç işlerimize karışamazsınız, başlarım sizin insan haklarınızdan” diye kestirip atarlardı. AK Parti iktidara gelirken, içe kapanmacı, hak ihlallerini savunan zihniyete karşı olduğunu belirtmişti.

Renklerden ‘tehlike’ üretmek

Bir ülke, demokrasiden ne ölçüde uzaksa, LGBT konusunda da o kadar baskıcıdır. Bunu dünya ölçeğinde yapılmış araştırmalar gösteriyor. Bir iktidar partisi yetkilisi olarak Hamza Dağ’ın, bu kesime yönelik dışlayıcı tavrı, kendince bir siyasi çıkış. Bu konuda toplumdaki önyargılara hitap ederek siyasi destek sağlamayı umuyor gibi görünüyor.

Neden ilerleyemiyoruz neden patinaj yapıyoruz?

Laiklerle dindarlar arasında, umulan oranda uzlaşma gerçekleşmedi, iletişim kanalları umulan oranda açılmadı. Kimlikler üstünden kutuplaşma arttı. Bununla birlikte, şu anki ana eğilim, laik-dindar çekişmesinin tırmanmasından yana değil. Son dönemde, bir yandan kimlik siyaseti pompalanırken, tam tersini savunan kişilerin de ilgi gördüğü, hatta yükselişe geçtiği söylenebilir.

Adalet Ağaoğlu

Ön yargılara, mahalle baskısına aldırmaz, inandığını söylemekten çekinmezdi. Başörtüsü yasağına da karşıydı, anadilde eğitimin engellenmesine de... Son dönemde yaşanan baskıları da eleştiriyordu. Çifte standartlı değildi.

15 Temmuz’dan ders çıkarmak…

Hepimizin iyi bildiği gibi; darbe, demokrasisi gelişmiş ülkelerde değil, demokrasiyle despotizm arasında sıkışıp kalmış ülkelerde ortaya çıkan bir olgu. Ordusu, polisi, yargısı siyasallaşmış ülkelerde, yani özürlü demokrasilerde, darbeciler her zaman daha avantajlılar.

Ayasofya dünya kültürüdür

Türkiye’nin egemen bir devlet olduğunu kanıtlamaya ihtiyacının olduğunu düşünmüyorum. Çoğunluğu Hıristiyan olan Batı dünyasıyla (ve ayrıca Ortodoks Rusya’yla) gerilim içine girmeye ihtiyacımız yok. Ayasofya, bir mahkeme kararıyla çözümlenip geride bırakılabilecek kadar sıradan bir mesele değil. 1934’te Ayasofya’yı müze yapan irade siyasiydi.

Seçim ortamına girdik mi?

Barolar Kanunu değişiyor. İstanbul Sözleşmesi kaldırılmak isteniyor. Kadınların şiddete karşı korunması noktasında elde edilen yasal kazanımlardan geri dönülüyor. Ayasofya’nın ibadete açılmasına hazırlık yapılıyor. Seçim...

Erkekler bu sözleşmeyi hiç sevmedi

Türkiye’nin kadın cinayetleri konusundaki karnesi korkunç. Sadece geçtiğimiz Haziran’da 27 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. 2019 yılında 474 kadını cinayete kurban verdik. 2018 yılında yasaya dayanarak 83 bin kadın başvurdu, 11 bin kadının başvurusu reddedildi. Koruma kararlarının bile kadınları koruyamadığını biliyoruz. Ancak yasanın varlığı, kadınlar için bir dayanak.

Z kuşağı geliyor

Hemen her kuşak, sonraki kuşak için kötü şeyler söyler. Beğenmez. “Ah bizim gençliğimiz yok muydu? O zor yoksulluk koşullarında neler yaptık. Günümüzdeki gençliğe bak....

Aleviler…

2 Temmuz 1993 Sivas katliamı ağır bir travma yarattı. 24 saat boyunca Pir Sultan Şenlikleri için şehre gelen insanların bir otelde yangından zehirlenerek yaşamlarını yitirmelerini acı içinde izledik. Bu katliam, Alevi kimliği üzerinde bir isyan ruhu oluşturdu, bir rönesans etkisi yaptı.

Emre Belözoğlu meselesi

Önümüzdeki sezonda büyük olasılıkla teknik yönetici olarak sahalarda olacak. Buraya kadar hoş-güzel ama bir de Emre’nin öteki yönü var... Sinirlerine hakim olamayıp, birçok kez takımını bir eksik bırakmaya neden olacak olaylara yol açmışlığı var. Takımın ceza almasına neden olacak hırçın tavırlar sergilemişliği var. Onun oynadığı maçlarda ikili bir ruh haline giriyoruz.

Dünya salgınla baş ediyor

Yetersiz su nedeniyle el yıkamak mümkün olmuyor. İnsanlar günlük ekmek paralarını kazanabilmek için virüsle hep yüz yüze çalışıyorlar. Meksika, vaka sayısının yüksekliğindeki oran, New York’taki veya en korkunç günlerindeki Kuzey İtalya’dan daha yüksek.

Uzun aradan sonra HDP ziyareti…

Meclis’teki sandalyelere göre; AK Parti-MHP ittifakı barolar konusundaki kanunu çıkarmaya yetecek çoğunluğa sahip. İsteseler kanunu bir günde çıkarabilirler. Ancak daha önce pek tanık olmadığımız bir yaklaşım söz konusu. “Çoklu baro” sistemine baro başkanlarının gösterdiği tepki, iktidar saflarında da kafa karışıklığı yarattı.

İstanbul’un taksileri…

Taksi meselesi İstanbulluların temel dertlerinden biri. Bu konunun çözülmesi, öncelikle belediyenin görevi olmakla birlikte, iktidarın da sorumluluğu. Bu sistem eninde sonunda değişecek.

Baroların meselesi bir savunma meselesidir

Hukuk alanındaki her türlü gelişme onları ilgilendirir. Bir anlamda “siyasetin hukuk alanında denetimi” görevini üstlenirler. Bu yazıyı yazdığım sırada protesto yürüyüşündeki 80 ilin baro başkanı Ankara girişinde durdurulmuştu. Hoş olmayan görüntüler medyaya yansıyordu.

7 kere gidip-gelen Demirel

Telefonum çaldı. Telefondaki ses “9. Cumhurbaşkanı arıyor” dediğinde önce “Acaba hangi Cumhurbaşkanı?” diye bir düşündüm. Süleyman Demirel’in sesiydi. “Başınız sağolsun Oral Bey. Bugün annenizle...

Elif ve Deniz LGS kapısında

Salgın günlerinde doktor anne ve babanın yokluğunu yaşadı. Çalışmasının karşılığını alamayacağı endişesi var. Çok seçenek var, başarırsın diyoruz.