Ana SayfaManşetFikri Sağlar’ın görüşlerine katılmıyorum ama...

Fikri Sağlar’ın görüşlerine katılmıyorum ama…

Katı laik anlayış, geçmişte, dinin toplumla ilişkisini kendi istediği doğrultuda tanzim edebileceğini sandı. Başörtülü, türbanlı kadınları, ‘şeriat tehlikesi’nin birer unsuru gibi gördü. Mahkemeler bu amaçla görev yaptı. Günümüze gelince; şimdi savcılar bir başka zeminde sahnede.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fikri Sağlar hakkında “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” gerekçesiyle soruşturma başlattı. Sağlar şöyle demişti: “Türbanlı hakim karşısına gittiğimde adaleti savunacağı konusunda kuşkum var.” Bu görüşe katılmam mümkün değil. Ancak sonuç olarak bir görüştür.

Toplumun belli bir kesimi böyle düşünüyor. Bu yaklaşımı yıllardır eleştiriyorum. Ancak bunu yargılama konusu yapmayı da tehlikeli görüyorum. Toplumdaki kutuplaşmayı kışkırtan, kutuplaşmayı kadınların başörtüsü üzerinden yürüten geçmiş tartışmaları geride bırakmadık mı? Kılıçdaroğlu, Sağlar’a tepkisini “Hangi çağda yaşıyoruz?” diyerek gösterdi.

Ülkemizdeki hakimlerin ve savcıların yüzde 75.2’si erkek iken başörtülü kadın hakimleri tehlike olarak görmek de bir başka sorun. Başörtüsüz erkeklerin yarattığı yargısal kaos orta yerde dururken Sağlar’ın bunca siyasi deneyiminin ardından bu şekilde konuşması garip. Geçmişe göre epeyce değişmiş olsa da, CHP yönetiminde etkisini yitirse de, Türkiye’de laik kesimin bir bölümü topluma yukarıdan bakma, ‘başörtüsü’nü tehlike olarak görme alışkanlığını sürdürüyor. Türkiye’nin demokrasiye gerçek anlamda ulaşması laik-dindar çatışmasını çözebilmesiyle mümkündür.

Yaşadığımız son yüzyıl bu çatışmanın toplumsal ilerlemeyi, demokratikleşmeyi yaraladığını kanıtladı. Ne dindarların egemenliği, ne de laiklerin egemenliği sorunları çözemedi; tam tersine kangrenleşti. Şimdi yeni bir aşamadayız. Laiklerin içinde de dindarların içinde de ‘birlikte yaşama’ iradesi gelişiyor.

Geçmişte birbirini tehlike olarak gören bu sosyolojik yapılar, şimdi birbirini anlamaya, farklılıklarını bir zenginlik olarak görmeye daha yatkın haldeler. Siyasilerin hatalarına rağmen süreç bu yönde işliyor. Fikri Sağlar gibi isimlerin, toplumdaki bu eğilime destek olmaları gerekirken, yarayı kaşımaları anlaşılır gibi değil. Çok da yanlış. Türbanlı hakimi, evine geri yollamak ve toplumun dışına itmek kime ne kazandıracak? Dindar kadınların toplumsal hayatın içinde yer almaları, kadın meselesinin çözümü için de hayati bir anlam taşıyor.

Siyasi tartışmayı yargı konusu yapmak

Katı laik anlayış, geçmişte, dinin toplumla ilişkisini kendi istediği doğrultuda tanzim edebileceğini sandı. Başörtülü, türbanlı kadınları, ‘şeriat tehlikesi’nin birer unsuru gibi gördü. Mahkemeler bu amaçla görev yaptı. Günümüze gelince; şimdi savcılar bir başka zeminde sahnede.

Fikri Sağlar hakkında soruşturma açmak, yargılama yapmak, siyasi tartışmayı yargı konusu yapıp, düşünceyi cezalandırmaktır. Bu konu yargının değil siyasetin konusudur. Hattâ siyaset üstü bir insan hakları meselesidir. Geçmişten ders çıkaralım…

- Advertisment -