Oral Çalışlar

Demokrasi birikimi, şaka mı?

Yanıbaşımızdaki, çevremizdeki Ortadoğu rejimleriyle karşılaştırıldığında Türkiye çok partili rejimiyle ve serbest seçimleriyle daha ileri bir yerdedir. Zaafların olması, otoriterleşme eğiliminin siyaset sahnesinde sık sık boy göstermesi gibi gerçeklere rağmen; İran, Mısır, Suudi Arabistan, Suriye, Irak vb. ülkelerdeki rejimlerle karşılaştırıldığında, Türkiye, mukayese bile kabul edilemeyecek düzeyde üstünlüğe sahip.

Konuşma zemini yok olmasın

Konumuz, meslektaşlarımızın ve siyasetçilerin tutumu. Son derece zor bir süreçten geçtiğimiz için, dilimizi, üslubumuzu “kışkırtıcı olmayan” bir hale getirmemizde yarar var… “İhanet” suçlamaları ve "vatanseverlik" yarışları da, böyle dönemlerde, yükselişe geçiyor. Öyle konuşmalar dinliyorum, öyle yazılar okuyorum ki, “Bu havada susup oturmak en iyisi” demek geliyor içimden. Yaşadığımız bunca olayı, bunca demokrasi deneyimini düşünüp, hayıflanıyorum.

Tek sebep emperyalizm mi?

Türkiye’nin Kürt meselesini çözmesini Batılı güçler istememiş olabilir mi? PKK’ya “Dayan arkandayız” mesajı verilmiş midir? Bunu ciddi bir ihtimal olarak görebilir miyiz? Öyle bile olsa bölgedeki kargaşanın,vahşetin tüm faturasını batıya/süper devletlere yıkarak işin içinden çıkmaya çalışmak yanlış…

Silahlar konuşunca…

Ortadoğu sahnesinin en etkili iki oyuncusu, hiç şüphesiz, hala iki süper devlet. Tabii, bölge ülkesi olmadıkları için, meseleye bir askeri ve siyasi kazanç hesabı olarak bakıyorlar… Türkiye için durum farklı. Bölgedeki savaş, içeriye şiddet potansiyeli olarak yansıyor. Ayrıca, milyonlarca mültecinin yarattığı ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlarla boğuşuyoruz. Gelişmeleri farklı gözlerle değerlendirsek bile, sonuç olarak, Türkiye’nin, bölgedeki sıcak çatışmanın içine aktif olarak girdiğini görüyoruz. Artık silahlar konuşuyor.

Hrant’ın yokluğunda 11 yıl

Sonraki yıllarda Gülencilerin ön ayak olduğu 17-15 Aralık (2013) ve 15 Temmuz (2016), siyasetin kimyasını alt üst etti. Geleneksel otoriter devlet alışkanlığı, yeni iktidar içinde filizlenerek büyüdü ve kazanılmış birçok mevzinin kaybını beraberinde getirdi. Gazetecilere yeniden hapishane yolu göründü. “Fetih ruhu” ayaklandı. Batı düşmanlığı yeniden devlet diline egemen oldu. Çözüm çöpe atıldı. Özgürlüklerin tehlikeli görüldüğü, “devlet her şeydir” diyen kültür yeniden üstünlük kurdu.

Bahçeli’nin uyarısı: Yargıyı çatıştırmayın

Yargı kurumlarını birbiriyle çatıştırıcı bir yola girildiğini ve bunun yargıyı itibarsızlaştırıcı etkisini dile getiriyorlar. Hukukun olmadığı yerde, siyasete de, demokrasiye de yer kalmayacağı açıktır.

Sinemanın kadınları isyanda

Hollywood’lu kadınların başını çektiği “tecavüze karşı” kampanya, büyük bir birikimin patlaması. Binlerce yıldır erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz. Bu baskıcı mantık, cinselliği öldürüyor, erkekliği de tacizci hale getiriyor. Eşit imkanlar dünyasında seksin de, cinselliğin de daha değerli olacağına şüphem yok._x000D_ _x000D_

Hadise’ye kesilen ceza…

RTÜK'e ve de memleketimiz bürokrasisine egemen olan erkek mantığının bu tabloyu içine sindirmesi ve kabullenmesi kolay değil. Hadise de çok yerinde bir saptamayla yasağın arkasındaki erkek egemenliğini görüyor ve dikkat çekiyor: "Erkektir yapar, kadındır susar" zihniyetine sonuna kadar karşı çıkıyorum!"_x000D_ _x000D_

Abdullah Gül … Zamanı mı?

Gül'ün her çıkışı, her açıklaması bir olay? Neden? Çünkü, bunun AK Parti saflarında belli ki bir karşılığı var. AK Parti kuruluş felsefesiyle, kuruluş ilkeleri ve programıyla çelişen bir görüntü içinde. AB'ye uyum yasaları, askeri ve bürokratik vesayetin kırılması gibi adımlar, geride kalmış durumda. Programına sivilleşmeyi hedef olarak koymuş olan AK Parti; giderek, OHAL'in süreklileştiği, Meclis'in etkisizleştiği bir dönemle özdeşleşiyor._x000D_ _x000D_

Osman Kavala’dan açıklama

"Hayatı boyunca darbelere karşı olmuş ve yıllardan beri Gülen cemaatinin devlet içerisindeki yapılanmasının olumsuzlukları konusunda kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışmış biri olduğum ortadayken, böyle bir suç iddiasının üzerime atılmasını büyük bir hayretle karşılıyorum."

İran: Ne kadar statükocu olmuşuz

Tepkinin nedenlerine ve hedeflerine dair farklı yorumlar yapılabilir. Gözden kaçırdığımız noktalar olabilir. Batının rolüne dair analizler ve karşılaştırmalar üretilebilir.Halktan yükselen tepkiyi anlamak yerine, meseleye statükoya sarılan bir yerden bakanların amacı ne? Baskı rejimlerine bahane üretmek yerine, halkın psikolojisi üstüne düşünmek ve çözümün demokraside olduğunu kabul etmek…_x000D_ _x000D_

Nazlı Ilıcak’tan mektup

Cezaevinden gelen mektuplara alışık olduğumuz halde, cezaevlerinden yıllarca mektup yazmanın sıkıntısını yaşamış olmamıza rağmen heyecanlandık, duygulandık. Bir buçuk yıla yakın bir süredir haberleşmelerine yasak konulmuştu. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri döneminde, zaman zaman bir disiplin cezası olarak uygulanan mektuplaşma yasağı bu kez "terör örgütü" suçlamasıyla tutuklanan gazetecilere uygulanıyor. Tecrit, ancak iddianamenin yazılması ve mahkemenin vereceği karar ile son bulabiliyor._x000D_ _x000D_

2018 öncekilerden daha iyi olacak

“Memleketimiz için, ummadığımız anda bir barış, birlikte yaşama umudunu yeniden yaşatabileceğimiz bir dinamizm istiyorum, bekliyorum. (...) Farklılık, çoğulculuk ve eleştiri hakkı, ülkemizin geleceği açısından demokrasimizin en büyük besin kaynağıdır. Bunların (…) toplumun tüm kesimlerince desteklenmesi gerektiğine yürekten inanıyorum. 2018’de sadece cezaevindeki düşünce suçlularına özgürlük değil, tüm ülkem ve tüm yurttaşlarımız için barış, demokrasi ve kardeşlik bekliyorum.”_x000D_ _x000D_

Hâlâ içerdeler

Hayatımın yedi yılbaşını demir parmaklıklar arkasında geçirdim. Ömrümün yedi yılı daracık bir odanın içinde geçip gitti. Şimdi de meslektaşlarım, arkadaşlarım, dostlarım cezaevinde. Çocukları, eşleri, yakınları hapishane kapılarında. Bunun ne anlama geldiğini acı şekilde hissediyorum…_x000D_ _x000D_

Ürküten kararname ve tek tip elbise

Olağanüstü Hal süresince” ifadeleri, idare ve yargı tarafından değişik şekilde yorumlanabilir. Ayrıca, Herhangi bir gösteri, “darbecilerle ilişkili” olduğu gerekçesiyle sivil milislerin hedefi haline gelirse yargı bunu nasıl yorumlayacak? Doğrusu Abdullah Gül’ün önerisi uyarınca ve Adalet Bakanı Gül’ün söylediği gibi metnin yeniden yazılmasıdır.

Fatih Portakal: ‘Tek başına dizi değerinde’

Böyle bir ortamda yorum yapmak, hem düşündüklerini söyleyip, hem de sürdürülebilir bir dili bulmak, kolay değil. Birçok gazeteci meslektaşımız tutukluyken, yargılanırken, haberciler, yorumcular zorlanıyorlar. Fatih Portakal'ı popülist bulanlar var. Farklı kesimlerden farklı nedenlerle eleştiriler alıyor. Geçenlerde ölüm tehdidi de aldı.

Yılbaşını afişlerle tehdit…

Baştaki afişe dönersek: Afiş afiş olarak kalmıyor. Şiddeti davet edebiliyor. Bazı terör örgütleri, yılbaşı kutlamalarını hedef alabiliyor. Yaşadığımız acı tecrübelerden ders çıkararak başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere bütün kurumların özen göstermesi gerekiyor.

Araplar ve Kudüs

Türkiye'de laik-seküler kesim içinde geleneksel olarak Arap dünyasının bütününü küçümseyen; gericiliğin, dini yobazlığın oradan geldiğini düşünenler vardır. “Muhafazakar”lar, Araplara yönelik bu yargıyı genelde eleştirmiştir. Son günlerde Kudüs nedeniyle ortaya çıkan yeni siyasi ortamda; muhafazakarlar da, geleneksel ulusalcı-modernist-sekülerist yaklaşıma benzer bir hava içine girmiş durumda.

Kudüs, sadece Müslümanların meselesi değil

Rusya, Çin ve Fransa gibi ülkelerin desteğinin sürmesini sağlamak, özellikle önemli. Şimdiye kadar Filistin'i tanımış ve çoğunluğu Hıristiyan olan bu tür ülkelerin kilit bir konumu var. Onların duyarlıklarını gözardı eden stratejilerden uzak durmak gerek.

Yahudileri toptan düşman görmek

Yahudiler, ırkçılıktan en çok zarar görmüş halkların başında gelir. Son olarak İkinci Dünya Savaşı'nda faşizmin zulmüne uğradılar. Milyonlarca Yahudi büyük bir katliamın kurbanı oldu. Ancak kaderin cilvesi, bir gün onları da başkalarına baskı yapan bir devletin kurucusu haline getirdi.

İsa’nın son yemeği…

Filistin Kurtuluş Örgütü yöneticisi avukat Hanan Ashrawi, New York Times'taki makalesinde Trump'ın “iki devletli çözüm” iddiasını ve çıkmazını şöyle tanımlıyor: “Eğer Kudüs İsrail'inse, Doğu Kudüs, Filistin'in başkenti olamayacak demektir. Bu da barış içinde bir arada yaşayacak iki devletli çözümü imkansız hale getiriyor.”

Kudüs’te Cuma namazı

İsrail egemenliğinin güçlü hissedildiği Kudüs’teki Filistinliler, belli ki yorgun ve sokaklara dökülmeye pek eğilimli değil. Batı Şeria’daki Filistinliler kapılar kapalı olduğu için gelemediler. Yarın biz onlara gideceğiz. O zaman daha ayrıntılı bir analiz yapabilirz.

Kudüs’ten notlar

Havaalanında bekliyoruz. Kudüs’e doğru bir türlü yola çıkamadık. ABD’nin Kudüs’le ilgili kararının gündelik hayat üzerinde, ilk bakışta görünen bir etkisi olduğunu söylemek zor. Kudüs’e doğru yola koyulduk. Şehirde protesto gösterileri olduğunu, dağılan kalabalıklardan anladık._x000D_ _x000D_

Oğlan kızı kaçırınca…

Erkek egemen alışkanlık asıl neden: Oğlan kızı istediğine, beğendiğine göre, kızı almak “hakkı”dır. Her yolu deneyerek bu amacına ulaşabilir. Kızın oğlanı isteyip istememesinin bir önemi yoktur._x000D_ _x000D_

‘Vatan hainliği’

Vatan sevgisi, yurt sevgisi gibi kavramlar, metre ile ölçülebilir kavramlar değil. İyi niyetli, fedakar bir insan da, bir katil, bir hırsız da; vatanını “çok” sevebilir. İnsan, yaşadığı, doğup büyüdüğü toprakların hamuruyla, siyasi, sosyal ve psikolojik bir şekillenme içine girer. Aynı topraklarda yaşıyor olmak, kimseye başkası karşısında üstünlük sağlamaz. Bir ülkeye bağlı olmak(veya olduğunu iddia etmek), doğal bir insani reflekstir, kimseye fazla puan getirmez._x000D_ _x000D_

Man adası ve Zarrab davası

AK Parti iktidarının zor zamanlardan geçtiğini görebiliyoruz. Zarrab davasının etkileri ve sonuçları ne olacak? Bunun ekonomik sonuçlarının Türkiye’yi zora sokabileceği iddiaları giderek artıyor. Siyasi sonuçları içeride ve dışarıda nasıl etkiler yapabilir kestirmek o kadar kolay değil._x000D_ _x000D_

ABD, YPG’den vazgeçer mi?

ABD’nin Kürtlerden (ya da daha açıkça: YPG’den) vazgeçmesi, bölgedeki askeri gücü açısından bir zaaf oluşturacak. ABD için “Hem YPG, hem Türkiye” formülü mümkün mü? Türkiye, bazı ödünler karşılığında, böyle bir formüle evet diyebilir mi? Derse, bölgedeki dengeler yeni baştan şekillenebilir mi?

Avrasyacı mı oluyoruz?

Batı ile ilişkilerin bozulmasında ise, Türkiye'de insan hakları ihlallerinin, demokratikleşmenin zaafa uğramasının etkisini inkar edemeyiz. Türkiye, Osmanlı'dan bu yana, yüzü Batı'ya dönük bir ülke. Zaten, “Batı’nın değerleri” olarak düşünülen değerler, tüm insanlığın ortak birikimi._x000D_ _x000D_

‘Kuşatma’yı kırabilmek…

Arka planını henüz tam olarak bilmediğimiz bir şekilde Rıza Zarrab ABD’ye gitti ve tutuklandı. Bir iddiaya göre; Türkiye'de kendini güvende hissetmiyordu. Aynı şekilde Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı da ABD’ye gitti ve tutuklandı... 17-25 Aralık operasyonuyla başlayan sürecin asıl mimarı, anlıyoruz ki ABD’ydi. Nedeni de, ambargonun delinmesiydi._x000D_ _x000D_

Zareh Penyamin’in iki halısı

Güneşli bir havada Sultanahmet’e doğru yürüyoruz. Pargalı İbrahim Paşa Sarayının (İslam Eserleri Müzesi) önündeyiz. “Kumkapı Halıları Sergisi” merakımızı çekiyor, içeriye giriyoruz. Büyüleniyoruz. Şimdiye dek gördüğümüz halıların hiçbirine benzemeyen sıra dışı yapıtlarla karşı karşıyayız. Önlerinde dakikalarca durup seyrediyoruz. Filler, ejderhalar, kaplanlar rengarenk halılardan bize bakıyor. İpek, altın ve gümüş ipliklerle dokunmuşlar._x000D_ _x000D_