Halil Berktay
Davutoğlu’nun 1915 mesajı ve ‘âdil hafıza’ arayışı
Papa I. Fransiskus’un 1915-16’da Osmanlı Ermenilerinin başına gelenleri “20. yüzyılın ilk soykırımı” diye nitelemesi, hükümette hâlâ nedenlerini tam anlamadığım bir asabiyete yol açtı.
Taziye’nin özgürlüğü Papa’yı kapsamıyor mu?
[15 Nisan 2015] Dünkü yazımda sözünü ettiğim, sisler içinde sendeleme ve yolunu bulamama hali, azalacağına arttı gibi. Öyle yerler vardır ki, ancak zarif bir şekilde susulabilir. Bazı devlet ve hükümet yetkilileri bir türlü bunu yapmasını bilmiyor.
Eski yanlışlar sökün etti
Türkiye’nin benim gibi özgür ve eleştirel tarihçileri -- tarihsel gerçeği, 1915’te tam ne olduğunu bulmaya ve Türkiye halkına sabırla anlatmaya, anlatırken de araştırma ve tartışma ortamını giderek genişletmeye ve rahatlatmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla sorun, “soykırım mıydı, değil miydi”den ibaret değil; çok daha büyük. Ve bu anlama-anlatma çabasında, soykırım deyimi yer yer olumsuz bir rol de oynayabiliyor. Çünkü bu bir tür aşırı-özet, bir formül, korkunç ve muazzam bir tarihsel gerçekliği tek bir sözcüğe indirgeyen bir klişe.
‘Amaç barışsa, evet, her şey mübah’ mıdır?
Hayır, bugünkü barış ve çözüm süreciyle ilgili değil bu cümle. Çok farklı bir döneme, elli altmış yıl öncesine ait. Yaşlandıkça ve yaşlandığımı hissettikçe gitgide daha otobiyografik yazıyor; çünkü her şeyi, bütün yaşadıklarım ve bildiklerimi, geçmiş inançlarımı, 20. yüzyıl tarihinin tümünü gözden geçirmek ihtiyacını duyuyorum.
Bebek, katil, karanlık
Bundan sekiz yıl önce, Hrant’ın cenazesinde Rakel Dink müthiş bir cümle sarf etmiş; herkesi “bir bebekten bir katil yaratan karanlığı” sorgulamaya çağırmıştı. DHKP-C gökten zembille mi indi? Bizim masum bebekliklerinden alıp devrimci katillere dönüştürdüklerimiz? Bizim yalancılığımız, ahlâksızlığımız? Bizim karanlığımız nerede?
Fenerbahçe saldırısının ardından DHKP-C çıksa?
Size, dün önüme şöyle bir metin geldi desem… “Emperyalizmin ülkemizdeki işbirlikçileri, en başta da kendini firavun sanan Recep Tayyip Erdoğan’ın başını çektiği neo-liberal ve İslamofaşist AKP diktatörlüğü, işçi ve emekçi sınıflarını amansızca ezip sömürmenin yanı sıra, bütün halkımızı uyuşturup bilincini köreltmeye de çalışıyor. Bu amaçla başvurdukları yöntemlerden en önemlisi din ise, ikincisi de futboldur..."
Dün Hıristiyanlık ve komünizm; bugün İran
Lozan’daki ön anlaşmanın ardından, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin ülkesine hitaben yaptığı televizyon konuşmasının kritik bölümlerini çeşitli ajanslarda buldum. Serbestiyet de “Haberler” bölümünde vermiş; Ruhani, karşı taraf da sözünü tuttuğu ve anlaşma hükümlerine uyduğu takdirde kendilerinin de anlaşmaya sadık kalacağına yemin ediyor. Mesele sırf nükleer enerji ve silâh yapımı da değil; daha kapsamlı bir zihinsel değişim söz konusu.
Affedersiniz, sizin IŞİD’den nedir farkınız?
Evet, bugün 1 Nisan ama benim yukarıdaki sorum değil, 1 Nisan şakası olan. Asıl 1 Nisan şakası, sizin kendinizi devrimci, halktan yana, adalet peşinde diye sunuyor olmanız. Hem de çok kötü, çok rezil, çok berbat bir şaka, gerek (illüzyonlarınız ve sizi afyonlayıp uyutan sahte bilinciniz nedeniyle) kendi kendinize, gerekse zarar verdiğiniz ve habis bir çıbanından başka bir şey olmadığınız bütün insanlığa oynanmış.
Batı ve Müslümanlık; Gürbüz Özaltınlı ve Murat Belge
Batı ve Müslümanlık; Gürbüz Özaltınlı ve Murat Belge
Amerikan futbolunun ‘ruhsuz beyaz’ oyun kurucuları
Amerikan futbolunun ‘ruhsuz beyaz’ oyun kurucuları
İsrail’in Madam Nhu’ları, Kemalist Aysun’ları, Yeni Akit muadilleri
İsrail’in Madam Nhu’ları, Kemalist Aysun’ları, Yeni Akit muadilleri
Bir mektup vesilesiyle, Türkiyeli Yahudilerin endişeleri
Bir mektup vesilesiyle, Türkiyeli Yahudilerin endişeleri
İktidar İsrail’leşse, PKK Hamas’laşsa çok mu sevineceksiniz?
İktidar İsrail’leşse, PKK Hamas’laşsa çok mu sevineceksiniz?