Yıldıray Oğur

41 yaşında bir yazara Türkiye’nin hissettirdikleri…

“Bugün bu memlekette hüküm yürütenler bizi sevmiyorlar. Eh, cümle alem gördü ki, biz de kendimizi onlara sevdirmeye uğraşmadık.”

Buyurun sosis imalatı üzerine konuşalım…

Nasıl bu haberleri ve açıklamaları bugün insanların aleyhine kullanmak ahlaken ve siyaseten yanlışsa, çözüm sürecindeki o görüşmeleri ve çekilmiş fotoğrafları kullanmak da öyle... Dün Meclis’te konuşan HDP Eş başkanı Pervin Buldan da haklı olarak Kandil’e ve İmralı’ya neden gittiklerini hatırlattı:

Aniden bağlayıcılığı tutan…

Eğer bir haber linkini paylaşmak terör örgütü propagandası oluyorsa, Karayılan’ın Kandil’deki basın toplantısını ana haberlerde uzun uzun göstermek; Öcalan’ın Nevruz mitinglerindeki mektuplarını canlı olarak yayımlamak; Dolmabahçe Zirvesi’nde Öcalan’ın çağrısının okumak ve TRT’de canlı yayımlamak; nihayet Öcalan’ın HDP’ye tarafsız kalma mektubunu gece yarısı son dakika gelişmesi olarak haber yapmak ne oluyor acaba?

Angelina Jolie ve Sting’in Türkiye ile derdi ne?

Türkiye çok uzun süredir dünyada demokrasi, hukuk ve medyada en geriye doğru giden ülke. Türkiye’den dünyanın okuduğu hikayelerin çoğu otoriterleşme, askeri operasyonlar, hapse atılan gazeteciler, entelektüeller, siyasetçiler hatta yabancılar hakkında. Bu geri gidiş uzun zaman önce Batı’da Türkiye’nin tezlerini savunan, “bir dinleyin dediğiniz gibi değil” diyen insanların da havlu atmasına neden oldu.

Narsisizm ve empati kaybı…

Bu operasyon dün Meclis’te İçişleri Bakanı Soylu’nun başka bir vesileyle söylediği gibi herhalde PKK’nın ahlakına, vicdanına, yani rehine öldürmeyeceğine güvenilerek yapılmadı. Ankara’nın ortasında otobüs durağına bir tonluk patlayıcı taşıyan araçla saldırmış, bunu yapan canlı bombasına da Doğa Yaşam adını takmış bir örgütten bahsediyoruz. PKK’nın böyle bir operasyonda yenilmiş duruma düşmemek için bu infazı yapabileceği en başından hesaplanmış olması gerekirdi.

“Değiştirilmesi teklif dahi edilemez”i kim teklif etmişti?

Mevcut iktidarın niyetlerinden şüphe edilmesi artık anlaşılır. Ama o iktidarın ifade hürriyetini kısıtlamasından şikayet edenlerin, insan yapımı Anayasa’nın ilk dört maddesi üzerine konuşulma ihtimaline karşı bile gösterdikleri bu tahammülsüzlük, üzerine konuşulmayı hak ediyor. Öyle görünüyor ki bazıları Anayasa’nın ilk dört maddesini bizzat Atatürk’ün yazdığını zannediyor.

Belki de yeni bir ‘beyanname’yi tartışma vakti gelmiştir

Pek çok insan iktidarın demokratik yollarla devredilmeyeceğine inanıyor. Cumhurbaşkanı’nın çıkıp bunun garantisini vermesi bile şu anda anayasa ya da reform paketlerinden daha önemli bir kazanım olabilir.

“Bineceğim üstüne, vuracağım kırbacı!”

Karşımızda sosyal mobilizasyonu engelleyen elitizme, oligarşiye, statükoya karşı verilen demokratik bir mücadele yok. Popülist, narodnik, halkın iktidarı için verilen bir mücadele bile değil bu. En küçük bağımsız alanı bile kontrol etmeye çalışan, gözünü ulaşamadığı bir başarıya dikmiş, onu ele geçirmek, vasata çekmek isteyen yeni elit sınıfın, iktidarın nomenklaturasının istilacılığıyla karşı karşıyayız.

Büyüklük ‘küçük’lerde mi kalacak?

Günlerce çarşaf çarşaf haber yapılan, en üst makamlar tarafından dillendirilen terör iddiaları, emniyet, savcılık dosyalarına konmayacak, mahkeme önüne getirilmeyecek kadar mesnetsiz bulundu. Peki devlet büyükleri, çoğu torunları yaşında olan bu gençlerden özür dileyecek mi?

O görüntü neden insanların ağrına gitti?

Caddede sessizce yürüyen en fazla 20’lerinin başındaki gençlere yaşlı bir komiserin “Terbiyesizler” diye bağırması, durup dururken birinin üzerine yürüyüp “Aşağıdan yürü” diyerek itip kakması, sonra adamlarını çağırıp palas pandıras gözaltına aldırması izleyen herkesin çok ağrına gitmiş olmalı.

‘Halkı kin ve nefrete tahrik’ karşısında duyulan heyecan…

Sosyal medyada başlayan, klasik medyaya taşınan linç, büyük tepki alan rektör ataması meselesinde zor durumda kalan iktidar cenahının haklılık saldırısına dönüştü. İçişleri Bakanı, “4 LGBT sapkınının gözaltına alındığını” açıklayarak yine polis gözaltısıyla yürek soğutma faaliyetine girişildi.

‘Olsun, ben yeni duydum’

Esenyurt HDP’nin de bu partilerin de 30 yıldır ne oldukları malum. Ama bunu her gün yeniden duymuş gibi davranıp şaşırmak, istediğin zaman görmezden gelip, istediğin zaman siyaseten kullanmak, suça çevirmek siyaseten faydalı olsa da pek güzel ahlak olmuyor.

Bazılarını hiçbir şey bağlamaz…

Bu tarihi birikim ve deneyimi yaşamış birinin, buradan normal olarak hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı için mücadele etme dersini çıkarması beklenirdi. Ama geriye, "Organik lider", "Milli Demokratik Halk Devrimi", "Halk düşmanları" gibi eski komünist günlerden sloganlarla meşrulaştırmaya çalıştığı, ülkedeki eksik demokrasinin, hukuk devletinin de sonunu getiren dünyada benzersiz bir hükümet sisteminin mucidi olmak kaldı.

‘Şimdi Sibirya soğuktur’ demeden…

Cumartesi günü sokağa çıkanların “Navalny’ye özgürlük” ile birlikte “Hırsız Putin” diye bağırmalarının sebebi, Navalny'nin belgeselinde iki saat boyunca esprili, cesur üslubuyla, belgeler, bağlantılar ve fotoğraflarla ortaya koyduğu Putin hikayesi.

İbo Show’a katılan sanatçılara yönelik linç üzerine…

Geçen hafta İbo Show’a katıldıkları için linçe uğrayan sanatçılara geçmiş olsun diliyorum. Cumhurbaşkanının bile sessiz kalamadığı bu olayda faillerin yakalanması yetmez; mutlaka azmettirenlerin ve talimat verenlerin de bir an önce bulunması gerekir.

Ne kadar pragmatik o kadar anakronik

İktidarın anakronizmi gayet pragmatik çalışıyor. Eğer son olarak iktidarı destekliyorsanız, eski günahlarınız affedilir. Destek vermiyorsanız, son nefesteki bu ekberü'l-kebâir, bütün eski hayır ve hasenatınızı siler. Geçmiş önünüze suç olarak çıkarılır.

Şiddetle aranıza mesafe koyacak mısınız?

24 saat içinde bir partiye yönelik siyasi eleştiriler yüzünden bir avukat İstanbul’da, bir partinin genel başkan yardımcısı ve 70 yaşında deneyimli bir gazeteci de öğlen vakti Ankara’da saldırıya uğradı. Bütün bunların tesadüf olduğunu, bunun organize bir saldırı olmadığını herhalde kimse iddia etmeyecek.

Çıkmaz demeyin, şansınızı deneyin

82 milyona yetecek aşıyı, yaza kalmadan bulmak hiç kolay görünmüyor. Elde var Çin’den gelen 3 milyon CoronaVac aşısı. Neyse ki şanslıyız! Brezilyalıların üzerinde yüzde 50.4, Endonezyalıların üzerinde yüzde 65 etkili olan aşı Türklerin üzerinde yüzde 92 etkili çıktı. En azından bu aşıdan olacak 1.5 milyon şanslı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için iyi haber bu.

Özel yazışmalarınızı kimin okumasını tercih edersiniz?

Cumhurbaşkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı artık yerli ve milli mesajlaşma programı Bip’i kullanacaklarını açıkladı. Zaten Bip de kullanıcılarına yerlilik ve millilik dışında herhangi bir güvenlik ve mahremiyet vaadinde bulunmuyor. Devletimizden ve devlet büyüklerimizden saklayacak bir fikri ve sözü olmayanlar için Bip çok uygun olabilir.

Türkiye ‘Küçük Amerika’ olur mu?

Küçük Amerika’ya benzemediğimiz kısım ise iktidardaki Cumhuriyetçi siyasetçilerin ve ana akım Cumhuriyetçi medyanın başta Başkan Yardımcısı olmak üzere bu popülist dalgaya geç de kalsalar bir noktada karşı çıkmaları, Başkan’a değil, hukuka, demokrasiye, anayasaya sadakat göstermeyi tercih etmeleri oldu.

Elinde kelepçe olan…

Döndüğü Türkiye, yine yüzlerce öğretim üyesinin fikirleri yüzünden üniversiteden atıldığı, siyasi intikam için bir üniversitenin kapatıldığı, en iyi üniversitesine kimsenin istemediği bir rektörün atandığı bir Türkiye’ydi. Entelektüellerinin üzerine kolluk gönderen, karşılaştığı her sorunu kelepçeyle çözmeye çalışan bir devlet olduğu sürece bu kısırdöngü böyle sürüp gidecek.

Bırakın ‘elitist’ kalsın…

İstinye ve Haliç gibi yeni kurulmuş otoban kenarı üniversitelerde rektörlük yapmış olmak, herhalde Türkiye’nin dünya çapındaki bir kaç üniversitesinden biri olan Boğaziçi’ne rektör olarak atanmak için yeterli bir kariyer kabul edilemez.

Uygur sessizliğinin tuhaf tarihi

Ne oldu da beş yıl öncesine kadar “asimilasyon” veya “adeta soykırım” sayılan Uygurlara yönelik baskılardan bahsetmek bir anda “istismar”a döndü? Sorunlar mı çözüldü? Çin bir anda çok kültürlülüğü mü benimsedi?

Dün Ankara’da iki binada yaşananlar…

DEVA’nın muhafazakâr kitlelerle duygudaşlık kurması, genel muhalefetin de lehine. Ama iktidar gibi laik muhalefet de tek tipçi. Muhafazakâr bir siyasetçiden mazisini unutmasını beklemek pek demokratik bir beklenti olmasa gerek.

Yılbaşı bizim neyimiz olur?

Süslü çam ağaçları, ışıklar, geyikli arabasıyla hediye getiren ihtiyar pofuduk bir dedenin cazibesi ve takvimlerde bir yılın geride kalmasının yarattığı kutlama isteğiyle kavga etmek çok zor. O yüzden 100 yıl sonra artık bunu bir gerilim vesilesi yapmayı bırakmak gerek.

Orada, bir mahkeme var uzakta…

Bugün, 60 yıl önce verilmiş sözlere, anayasanın açık hükmüne rağmen AİHM’in kararını tanımamak milli haysiyetimizi sarsıyor ve itibarımızı düşürüyor. Bırakın, AİHM’in Türkiye hikâyesinde de görülebileceği gibi dengelerin hızla değiştiği bir ülkede, o kapı açık kalsın.

‘Beşinci kol faaliyeti’ diye diye…

Bir ülkede “beşinci kol” tabiri kol geziyorsa, o ülkede muhalifler, sivil toplumcular, gazeteciler için hayat zor, ortam zehirlenmiş demektir. Vatandaşlar ve sivil toplum, her geçen gün devlet karşısında zayıflıyor. Bir zamanlar el üstünde tutulan sivil toplum örgütleri de her şeye hakim ve her konunun içinde bir devlet karşısında anlamsızlaşıyor.

Fırtına nesil gelmedi ama…

Kürt gençleri Türkiye’ye daha fazla entegre; radikalliğe ve şiddete verdikleri onay azalıyor -- ama Kürt kimliği yükseliyor, ayrımcılık hissi sürüyor. Bu bir fırtına nesil manzarası değil; aksine, diyaloğa açık bir nesil görüntüsü. Ama ne yazık ki Türkiye’yi bunu fırsat sayıp değerlendirebilecek bir anlayış yönetmiyor.

Neden onlarla yeterince gurur duymadık?

Balkan şampiyonlarında madalya alan sporcuları bile arayan, tebrik mesajları atan, Türkün Türke propagandasına bayılan, pop şarkıcılarına saatlerini ayırabilen yöneticilerimiz bu kez sahiden de göğüsleri kabartan, insanlığı kurtaracak bir başarıya imza atmış, buralı, yerli iki bilim insanına karşı neden bu kadar mesafeli ve soğuk davranmayı tercih etti?

Bu hava savunma sisteminin bizi koruduğuna emin misiniz?

Türkiye, 36 askerini bir ders vermek için jetleriyle vurmaktan çekinmemiş Rusya’dan, ancak böyle bir saldırıya karşı kullanılacak bir hava savunma sistemi aldı. S-400 ve benzeri hava savunma sistemlerine verilen paraların değeceği, belki ilk ve son defa amacına uygun olarak kullanılacağı saldırı 10 ay önce yaşandı, fakat S-400 ısrarı bitmedi.