Yıldıray Oğur

16.587 kilometre uzakta değil…

Eğer katil teröristin hapishanede bütün bunlardan haberi olduysa, yaptığı terör eyleminin 16.587 kilometre ötede bulduğu yüksek mevkili muhataplardan, yarattığı tepkilerden, tam da manifestosunda yazdığı gibi kutuplaşmayı artırmasından büyük memnuniyet duymuş olmalı.

“Hristiyan terörü” diyerek rövanşı almış olur muyuz?

Batılı şehirlerdeki IŞİD katliamlarından sonra, Trump, Murdoch ve benzer aşırı sağ çevrelerin bizi çok rahatsız eden “İslami terörizm” adlandırmasına karşı nazire yaparak bu saldırıya “Hristiyan terörizmi” demek de aynı tuzağa düşmek, onlarla aynı yerde buluşmak anlamına gelir.

Medya özgürlüğünün ekonomiyle ne ilgisi olabilir?

Her eleştiriye tahammülsüzlük, aşırı güvenlik kaygıları, bazen gerçekten de aktivistleşen yabancı medyayla sorunları da devletin tunç sopasıyla çözme denemesi Türkiye’nin hem ekonomisine, hem turizmine hem de imajına zarar vermiş oldu.

1.36 saniyelik bir videonun bize yaptığı…

Ezanı protesto gibi bu toplumun en dinden uzak kesimlerinin bile omuzunda taşımak istemeyeceği böylesine ağır bir suçlamayı, bu kadar kolay dolaşıma soktuktan sonra bu videonun varsa kesilmemiş halini bulup yayınlamak, protestoların ezanla birlikte ve ezana karşı başladığını ispatlamak.

Marc isimli şahısla irtibatlı olmak…

 Çocuklar için Adalet Projesi, 2012-2014 yılları arasında Avrupa Birliği’nin mali destek, UNICEF’in eğitim desteği verdiği Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Hakimler ve...

Hayır, öyle anlaşılmamaktadır

 Önce 2014 yılından bir haber okuyalım:“Gezi Parkı gösterilerini 'Otpor' adlı Sırp gençlik hareketinin organize ettiği iddiasıyla bir soruşturma açıldığı ortaya çıktı. Emniyet'ten gönderilen yazıda;...

Belki de sıra sizde…

Son 15 yılda yapılan seçimlerin muhakkak birinde sizin de terör örgütlerinin desteklediği, içinde yer aldığı, dış güçlerin arkasında olduğu bir partiye, adaya ve ya ittifaka oy vermiş olma ihtimaliniz hayli yüksek.

411 el kimin elleriydi?

Ertesi günkü Hürriyet’in meşhur “411 el kaosa kalktı” manşetinin devamındaki haberde DTP’li bazı vekillerin de AK Parti ve MHP’li vekiller birlikte evet oyu verdiği özel olarak vurgulanmıştı. “Meclis Türban Taktı" manşetiyle çıkan Sözcü gazetesi ise "AKP-MHP-DTP ittifakı tüm uyarı ve eleştirilere kulak tıkadı ve Cumhuriyet rejimi ağır bir yara aldı” diyerek DTP’yi ittifaka eklemişti.

Hayatın en eski kanunu işlerken…

Klasik siyasi pozisyonlar, geleneksel partiler yeni taleplere ve yeni sorulara cevap veremiyor. Eski, kullanışsız, ulaşılmaz, bürokratik ve kibirli kalıyorlar. Bu taleplere ve zamana ayak uyduramayan eski siyasetler, eski sağ ve sol partiler, yeni kuşak siyasetçiler ve söylemlerin meydan okumalarıyla karşılaşıyor.

2019 yılında bu delillerle hapse giriliyor

 Artık kimsenin şaşırmadığı yargı haberlerinden biri: Cumhuriyet gazetesi eski yazar ve yöneticilerinin yargılandıkları davada verilen mahkumiyet kararları istinaf mahkemesi tarafından  onaylandı. Yasalara göre beş yılın...

Devletin hikmetinden kim sual edecek?

Ankara’da polis tarafından gözaltına alınırken taciz edilen bir kadın göstericiyle ilgili Ankara Emniyeti’nin yaptığı resmi açıklama. Geçiştirmek için bile olsa “Konuyu inceliyoruz” demek yerine, genç kızın babasının FETÖ’cülüğünden, kardeşinin DHKP-C’liğine kadar bir devlete yakışmayan ancak bir troll hesabının üslubu olabilecek bir savunma yapmayı tercih etmeleri devletin bu kibrinin ve hesap sorulamazlık özgüveninin bir sonucu.

Halkımız koyun mu? Emin misiniz?

Türkiye toplumuna sabit fikirli de diyemeyiz. Yeni fikirlere, yüzlere, tercihlere hatta maceralara açık olduğunu seçimlerde göstermiş bir seçmenle karşı karşıyayız.

20 yıl sonra hala bilmiyoruz…

Peki eğer Öcalan Suriye’den devletle yürüttüğü görüşmeler sonucunda, Ortadoğu’dan ve Esad rejiminin baskısından kurtarılıp, PKK’yı silahsızlandırmak için Avrupa’ya çıkarıldıysa, nasıl oldu da altı ay sonra İmralı’da kendisini buldu?

Devlet tezgâhın arkasına geçtiğinde…

 “Mücadeleyi kazandık diyen Vali’ye esnaf hala meydan okuyor. Manav ve kabzımallara göre karaborsayı bizzat belediye yaratıyor. Vali ise ‘Suyu bulandırmak istiyorlar fakat yakında aldığımız...

Onlar meğer öyleymiş…

Bir seçime doğru giderken, siyasi dilin sertleşmesi normal, HDP’yle ittifak üzerinden suçlamalar siyaseten iş yapabilir, HDP’nin zımni görmezlikten gelme anlaşmasını ihlal edip, PKK’yla ilişkisini alenileştirdiği anlarda devlet tarafından dürtülmesi de anlaşılır ama 5 milyon 866 bin 309 kişinin oy verdiği ve vermeye devam edeceği görünen legal bir partiye bir güvenlik sorunu gibi bakmak, onu örgütle eşitlemek, bir ülkeyi güvenli yapmaz.

Beka mı? Belediye mi? Cevap: Belediye…

Büyük yıkımlara neden olabilecek depremlere hazırlık, pek çok sorunun kökeni olan göçe karşı şehirlerin yaşanılır hale getirilmesi, toplumun fiziki ve ruhi sağlığını doğrudan ilgilendiren su, ulaşım, yeşil alan gibi meselelerin çözülmesi, kamunun sınırlı kaynaklarının akraba, dost, yandaş, yoldaşa dağıtılmadan verimli kullanılması bir ülke için elbette beka meseleleridir. Hem de afaki, hamasi değil, sahici beka meseleleri bunlar.

Bir “teyit yanlılığı” deneyi…

Peygamberimizin Veda Hutbesi’nde Müslümanlara vasiyet ettiği sayılı prensiplerden biriydi bu. Ama tartışmalar ve itirazlar gösteriyor ki bu cahiliye adeti, Veda Hutbesi’ne rağmen,1400 yıl sonra hala terk edilebilmiş değil. Peygamber’in vasiyeti, bir yerel seçimde kaç kişiye tesir edeceği meçhul bir polemik malzemesi uğruna kolayca da çiğnenebiliyor. Çünkü geçmiş hala bugünün bir parçası. Kan davaları hala sürüyor ve siyaseten iş görüyor. Normlar, pragmatik ihtiyaçlar karşısında kolayca yenik düşüyor.

Emperyalist kış oyunları…

Devletler arası güç mücadeleleri işimize geldiğinde ahlaki tavır, işimize gelmediğinde “emperyalistlerin oyunu”, ABD yaptığında “kötü”, Rusya yaptığında “iyi” ya da biz yaptığımızda “zafer” ve “büyük devlet refleksi”, başkası yaptığında “küresel güçlerin operasyonu” oluyorsa ortada başka sorunlar var demektir.

Evinin balkonundan kendisini bekleyenlere konuşma suçu…

Evinin önünde toplanan kalabalığa balkonuna çıkıp bir teşekkür konuşması yapmak istedi. Kuytul’un kendine yönelik operasyonu eleştirdiği konuşmasını polis sirenlerini açarak bastırmaya çalıştı. Gerginlikler yaşandı. Ve bu sessizliği bozma hatasının sonucu, tahliye kararı üzerinden 24 saat geçmeden savcının itirazını başka bir mahkemenin kabul edip, Alparslan Kuytul hakkında yeniden tutuklama kararı çıkması oldu.

Hepimiz -neyse ki- Maduro değiliz

9725 kilometre ötemizde olan bitenin kaba bir özeti böyle. Bu hikayede kim sandıktan çıkmış, kim darbe yapıyor sorularının cevabı Türkiye’de verilen cevaplara pek benzemiyor. Ülkedeki çalkantıyı başlatan ABD olmadığı gibi, ABD deyince de iktidar değişmiyor.

Erkek erkeğe yerel seçimlere giderken…

Hepsi çirkinlikte birbirine benzeyen şehirlerimize önümüzdeki beş yılda da kadın eli değmeyecek. Partiler yine kazanma şansları olmayan yerlere kadın adaylar koyarak kadın aday istatistiklerini yükseltmeye çalışacaklar. Ama bunun sebebi artık Nebile Hanım görevden alınırken gerekçe gösterildiği gibi belediyeciliğin toz toprak içinde yapılan ağır bir iş olması değil, belediyelerin sert rant kavgalarının merkezinde olması.

Meclis’te gece yarısı eski filmler kuşağı…

Fakat eski sistemin pek de demokratik olmayan yasama kurnazlığında bile bu kadar ayrıntılı maddenin sahibi olarak vekiller karşılarında Maliye Bakanı’nı buluyor ve ona hesap sorabiliyorlardı. Şimdi ise bakanlıklarla ilgili ayrıntılı maddelerin yer aldığı torba kanunu savunma işi, altında imzaları olsa da kendi hazırlamadıkları konuya hakimiyetlerinden belli olan vekillere düşüyor. Halbuki vekillerin esas işi yürütmenin icraatlarını savunmak değil, denetlemek.

Bir pazar gecesi konser çıkışı cafe’de otururken…

Türkiye, değişiyor, şehirleşiyor, melezleşiyor, karşılaşmalar artıyor. Ama bu karşılaşmalara henüz ne siyaseten ne de kültürel olarak hazır değiliz. Ama artık bu Türkiye’de hoşunuza gitse de gitmese de pazar gecesi konser çıkışı Vakkorama’da kahve içen sekizi başörtülü dokuz üniversiteli kız da var. Katı sekülerlerin ve gelenekçi dindarların bu sosyal değişime karşı direnmesi sonucu değiştirmeyecek.

Emin misiniz Leyla Hanım?

Acaba 10 yıl önce devletin ve AİHM’in karşısında Leyla Hanım’ın yanında dururken abesle iştigal etmeyen Uluslararası Af Örgütü, Mazlumder, İHD ve liberal demokrat isimler, 2019 yılında Türkiye’de insan hakları ihlalleri üzerine kalın raporlar yayınlayıp, hukuksuzluklardan şikayet ederken abesle mi iştigal etmiş oluyorlar? Türkiye’de bugün hınç ve rövanş duygularına neden olacak çok acı tecrübeler yaşandı. Bugün hala başörtüsü meselesinde eline güç geçse eski günlere dönmek isteyecek büyük bir kalabalık var. Ama herkes kendi hikayesini yazar.

Bir büstün başına gelenler…

Halide Edip’in büstünün kaderi de uğruna çok mücadele ettiği Türkiye’nin demokrasisine benzedi. 100 yıl önce sesiyle inlettiği Sultanahmet’in bir kenarında öylesine duruyor. Sanki bizden ümidini kesmiş, gelip kıymetini bilecek, tozunu silecek yeni turistleri bekliyor...

İngilizce bir makaleden görünen Türkiye…

Bu makaleden Ankara’nın aslında o farkın farkında olduğunu, dışarıdaki muhataplarıyla pragmatik ve gerçekçi ilişkiler kurduğunu anlıyoruz. Ama yine aynı makale, Ankara’nın dünyayla konuşurken kullandığı gerçekçi ve hakkaniyetli dille iç siyasette kullanılan hamasi dilin arasındaki makasın ne kadar açıldığını da ortaya koyuyor.

“Bizim bilmediğimiz şeyler olabilir”

Kitaptaki dönemin gazete haberlerini okurken insanın aklına ister istemez birkaç ay öncesine kadar “Afrin kahramanı” olarak anılan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde apoletlerinin sökülmesi tartışmasıyla gündeme oturmuş İkinci Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Metin Temel’in neden ve nasıl pasif bir görev olan Genelkurmay Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı'na atandığıyla ilgili gazetelerde çıkan kırık dökük haberler, resmi pozisyonu açıklamaya çalışan yazılar geliyor.

Bir katilden hakim adayı yaratan karanlık…

Cumhuriyetin en değerli kazanımı olarak Türkiye’de sınıf atlamanın yolu para ya da soy olmadı. “Okumak” diye özetlenen sınıf atlama yolunun nihai sonu üniversite oldu. Üniversiteyi bitiren sınıf atladı. Bu yüzden herkes üniversiteye gitmek istiyor. Bu yüzden her yere plansız üniversiteler açıldı. Şimdi bu üniversiteler mezunlarını veriyorlar. Üniversite bitirmiş işsiz gençler ordusu her yıl artıyor. Bunlar diğer işsiz gençler gibi de değiller.

Başkasının mutluluğundan mutsuzluk duymak…

Yedi yıldır gün görmemiş Suriyelilerin, yılın bir günü bir kaç dakikalık mutluluğu da hasetle karşılanabiliyor. Halbuki o kutlamaları izleyip, bunu bir entegrasyon işaret olarak görmek, Türkiye’nin herkes için güvenli ve mutlu bir liman olduğunu hissetmek ve bundan gurur duymak da mümkündü. Tabii bunun için bu ülkenin vatandaşlarının da mutlu ve güvenli hissetmesini sağlamak gerekir.

Mehmet Akif, 2018 Türkiye’sinde yaşayabilir miydi?

Abdülhamit, İttihat ve Terakki ve Cumhuriyet devirlerinde tutunamamış bir isimdi Mehmet Akif. Hep saygı görmüş ama bu saygıyı kaybetmemek için kendi doğrularından da taviz vermemişti. Tam olarak kimsenin adamı olmamış, yeri geldiğinde haksızlıklara itiraz etmiş, ona bahşedilen imkanları geri çevirmiş hatta zorunlu olmasa da ülkesini gönüllü olarak terk etmeyi bile göze almıştı.