Yıldız Ramazanoğlu
Gerçekten sonrası barış mı tufan mı?
Elimizdeki gerçeklerin hepsini yan yana koyup ortak bir adalet paylaşma ve hakkaniyet duygusu için emek veremezsek iyimserlikten, umuttan söz edemeyiz.
Semra Çekmegil tefsiri
Günümüzde Kur’anı doğru biçimde anlamak öyle hayati bir hale geldi ki, bu hak ve görevi ihmal etmek büyük vebal olur. Bu yönde şifahi çalışmalar yapan insanlar bunu yazılı metne de dönüştürebilirler, tıpkı Malatya’nın önde gelen kadın öncülerinden Semra Çekmegil’in yaptığı gibi.
Ülkesini yazarak müdafaa eden adam
Meriç’e göre sanatçının tek bir vazifesi vardır: İnsanları birbirine sevdirmek, iki insanı veya üç milyar insanı. Sanat bir heyecan seyyalesiyle kilometrelerin, sınırların, asırların ayırdığı kalpleri birleştiren büyüdür.
Halep ve Şam yeşerecek yeniden
Halep kesinlikle ayağa kalkacaktır. Diyar-ı Şam medeniyeti yerde kalacak değil, bütün dünyaya kurtuluşun yolunu gösterecek bir birikime sahip çünkü.
Bana git de
Filmde Leyal’in hikayesi Ali onu ararken insanların dönen gözlerine, vücut dillerine değdikçe, dokundukça mekanların ezgilerin türkülerin içinden geçerek açılıyor, tıpkı mevsimlerin geçişiyle bir yaprağın açışı gibi.
Cebir olmayan istismar
Cebir ve şiddete giden en küçük aralıkları bile kapatmamız lazım. Sanırım bir akıl tutulması oldu. Bu konuda önemli adımlar atmış bir ekibin istismarlara kapı aralaması kendine haksızlık.
Bizim klasiklerimiz var mı yok mu?
Kendi masallarını küçümseyip Batı’nın masallarına kaçan, hikmet ve irfan gibi nice kelimelerden arındırılmış dil yüzünden felsefesini bihakkın inşa edemeyen, musikisini neredeyse yasaklamaya kalkışan, klasik eserlerinin varlığını inkar edip gençliğin erişiminden uzaklaştıran bir kültür ortamı. Bu ortamdan bütün insanlığı kuşatacak kurucu fikirler doğar mıydı, doğmadı da zaten, ancak günü kurtarabiliyoruz.
Yeni insanın inancı
Adaletin başlangıcı Yaratıcı Tanrı ile kendisi arasındaki farkı idrak etmek ve evrenin hakkaniyetli akışına ahengine teslim olmaktır. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ayırt etme istidadı verilmiş olan insan özgür bırakılmış durumda. Teknolojik gelişmeler göz alıcı hatta göz kamaştırıcı evet ama bu durum insanın sorumluluğunu hiçbir şekilde ortadan kaldırmaya güç yetiremez.
Kayda değer bir hikâyemiz var
Necip Tosun değerli bir kaynak kitaba imza atmış. Bunu yüzlerce kitabı okuyarak ve süzgeçten geçirerek yapmış ki bu emeğini takdirle karşılamamak ne mümkün. Anladığım kadarıyla son on yılda tebarüz etmiş değerli genç öykü yazarlarımızı daha özel bir dosya düşündüğü için kitaba almamış.
Birbirimizi yeterince tanımıyoruz
Amerika ve Avrupa Müslümanlarından, Endonezya, Açe ve Çin’e kadar bir belgesel ve kurgusal sinema hattı hayal ediyor insan. Tecrübelerin, gündelik yaşamların, mekanların, duygu ve düşüncelerin görsel dilin imkanlarıyla dünyanın her yerine ulaşabildiği bir iyilik ve insanlık zinciri. Karanlığa kızmaktansa mum yakmanın bir parçası olur bu çabalar.
Müslümanların meselelerinde çare mümkün
İslam dünyasını yeniden tanımlamak ve çoğulculuğa alışmak lazım. ‘İslam en iyisi, herkesin hakkını teslim etmiştir’ diyerek işin içinden çıkmak mümkün değil. İslamın edebine ve prensiplerine uygun olan ulusal çıkarları değil adaleti önceleyerek küresel manada da örneklikler oluşturmak.
Vesayet ve insaniyet arasında Suriye
Bu savaşı sonlandırmak için yabancıların insafını beklemeden kendimiz bölge halkları ve ülkeleriyle barış masasını kurabilirdik belki, kim bilir belki hala bir yerden başlamak mümkün.
Şehitlerin kıymetini bilme muamması
15 Temmuz hadisesi bütün açıklığıyla, oluş biçimiyle, mücadele vermiş kişilerin derlenip toparlanmış hikayeleriyle halkın elinde olmalı.
Kadınlara vahşetle medeniyet kuranlar
Birine yapılan herkese yapılmış sayılmadıkça ilerleme olmayacak. En çok can yakan da bu meselelere kısmen de olsa, sadece kadın yazarların eğilmesi. Erkeklerin kalemleri neden kahreden bir sessizlikle susup kalıyor acaba?
Birlikte varoluş tasavvuru yitirilirse…
İslam dünyasının kendi arasında sağlam bir kültürel etkileşim oluşturamaması üzerine tebliğ hazırlarken gördüm ki edebiyatımızdaki kopukluklar resim, sinema, müzik ve sanatın her dalında hüküm sürüyor.
‘Bırakma beni, yaşıyorum’
Bırakma Beni Yaşıyorum videosundaki kadın benim için Suriye’nin ve insanlık onurunun yerle bir edildiği bütün şehirlerin simgesi. Acının halden hale giren görünümleri içinde varlığını yaşama azmini güçlü bir şekilde duyurmaya çalışıyor. Yaralı ama hayatta, el verilirse küllerinden doğacak.
Kutlu hikayesinde insan iyiye meyyal
Nurettin Topçu’nun Anadolu sosyalizmi ve İslamcılık iki önemli damar Kutlu’da. Muhafazakarlaşmadan düşük yoğunluklu sürekli devrimi mümkün kılar okurda. Derin eleştiriye rağmen hiçlik ve beyhudelikten eser yok hikayelerinde. Beslenilen ana kaynak hiç kurumuyor çünkü.
Yurtsuzlaşmış parçalanmış kimlikler
Zorunlu göç ve sürgünün doğurduğu mültecilik meselesine eğilen sanatçılar çok önemli ayrıntılara eğilmiş. Aidiyet duyguları zedelenen, kimlikleri parçalanan insanların yoksunluğu ele alınmış.
Aylan bebeğin bir yılı
Kobanili Aylan’ın yüzü kumlara gömüldüğünden görmüyorduk. Yüzükoyun yatıyordu kırmızı tişörtü, minicik ayakkabılarıyla. O bir medya ikonuydu, imajdı, gerçeğin ta kendisiyken, acının tüketim nesnesine dönüşmüş elden ele dolaşan suretiydi aynı zamanda.
Kim Ki Duk’un Ağır Mevsimleri
Masumiyetini kaybetmesine yol açacağını bilemeden suda rastladığı bir yılan, bir balık ve bir kaplumbağaya küçük taşlar bağlayıp bırakıyor eğlenceli çığlıklar atarak. Her şeyin tomurcuğa çiçeğe durduğu bir mevsimde balığın ve yılanın kendi eliyle ölümüne şahit oldu. Sadece kurbağa kurtulmuştu bu çocukluk oyunundan. Bu daha ilkbaharı insanoğlunun.
Komşumuz, kardeşimiz, teyze çocukları
Bu ülkenin yurttaşları hak ve batıl ayrışmasının netliğini gördüğü anda kimlik politikası, kırgınlık, ayrışma diye bir şey kalmıyor, canını birlikte siper ediyor.
15-Temmuz darbelere hayır forumu (Üsküdar)
3 Ağustos 2016 Çarşamba akşamı Hakimiyeti Milliye Caddesi, Balıkçılar Çarşısı yanı, Havuzlu Meydan’da farklı eğilimlerden kadınlar( Üniversite hocası, öğrenci, serbest meslek sahibi, ev hanımı)erkeklerin de katıldığı, hatta yoldan geçenlerin bile mikrofonu alıp konuşabildiği bir forum düzenlediler. Yorum yapmadan tuttuğum notları aktarmak istedim. Bazı isimleri hatırlayamadım. Birlikten beraberlikten söz edeceksek konuşmamız ve dinlememiz lazım. Emeği geçenlere teşekkür ederim kendi adıma.
Gençlerin dünyasına nüfuz etmek
Gönül ister ki gençlerimiz Gönenli Mehmet Efendi, Ali Ulvi Kurucu ve daha nice büyüklerimizle rabıtalar kursun. Onları ve dünyanın birikimini gençlerin diline, semboller dünyasına aktarma kaygısını yabana atmamak lazım.
Avrupa’ya göçüp kalanların fotoğrafı
Almanya’nın kendi yurttaşlarını politik ve ekonomik olarak birbirinden ayıran ötekileştiren acımasız duvarın bir tarafında kalmak ayrımcılık. Türk olmanın aynı yakada olmanın ortak ruhuyla da örtüşmeyen ikinci kat ötekiliği ise üstüne üstlük bir durum. Hangi duvar daha çok yaralıyor dersek açık ki görünmeyen ama çok daha yüksek olan bariyerler zihinlerde oluşan insani hiyerarşiler.
Popüler Müslüman alimler
İslamcı dilin modern zamanların bütün problemlerini, ilerlemelerini ve zafiyetlerini birlikte ele alıp söz söyleyecek şekilde genişlemesi lazım. Gençlerin haşyet ve biatla değil, göz hizası içtenliğiyle takip edebilecekleri alimlere olan ihtiyacını artık göz ardı edemeyiz.
Dünyada tek bir çocuk bile gülüyorsa umut vardır
Filmin hip hop müzikleri gerçekten çok güzel. Şarkıya göre “Kaybetse de yenilmezdir bu takım.”Kirpiklerindeki kaşlarındaki meşakkat tortularına rağmen illa bir gün mutlu olacak olan çocuklar.
Asım’ın nesli derken söz vücut buldu
Ülkesini korumak ve gelecek kuşaklara özgür bir vatan bırakmak için ölmeye çıkan insanların Allah’ın büyüklüğünden güç almasından doğal ne olabilir. Evrensel bir kelime olan tekbir, Allah’tan başka hiçbir güce ve insana boyun eğilmeyeceğinin nişanesi.
Kurbanla kuzu arasında aforizmalar
Terkedilmiş bir Ermeni köyünde çekilmiş olan Kuzu, manzaraların gücüyle büyülüyor. Doğrudan mesaj olmasa da karlı günlerde dağların arasındaki zorlu bir coğrafyada çekilen filmde sert bir erkeklik teması var. Çocuk oyuncuların başarısı gerilimi dağıtsa da zihin manzaraya kültürün ağırlığını yüklemekten alıkoyamıyor kendini.
Peygamber’e iltica günleri
Meclis’e bombalar yağarken aşağıdaki insanların kimliğine bakılmıyordu, bütün insanlığı kendi iktidar ve güç zaviyesinden bir sürü olarak gören zihniyetle karşı karşıyayız.
Halkın ferasetinden deneyimler
Milletimiz fedakar cefakar davrandı, onuruna siyasal ve toplumsal iradesine evlatlarının ülkesinin geleceğine sahip çıkmada tereddüt göstermedi. Şimdi sıra yön veren temsil eden kesimlerde. Bu eşsiz enerji hukukun üstünlüğünün, katılımcı ileri bir demokrasinin, toplumsal talepler arasında kurulacak adaletin inşasına kanalize edilmeli.