Şehide Zehra Keleş

Ezilenin şiddeti ve Butler’ın Bir Arap Mahallesinde taşlanma ihtimali üzerine

Judith Butler İsrail şiddetine sürekli geçmiş dönemin ve tarihin bir günahı olarak referans veriyor fakat işgal hala sürüyor. İsrail’in işgali henüz tarihe karışmış bir günah değil. Dolayısıyla, Filistin’den yönelen şiddet geçmişin intikamı değil, hala devam eden bir işgalle mücadele yöntemi. Tam da bu nedenle, geçmişin ezilenlerinin ellerine ezme gücü geldiğinde aynı hataları yapmaması gerektiği gibi nasihatler Filistin halkı için geçerli değil çünkü güç ilişkileri hala yerinde duruyor. Peki, şiddet ezilenler için meşru bir mücadele yöntemi olabilir mi? Butler “şiddetsiz dünya” hayalini anlatırken İsrail’in Filistin’deki işgalinin de, Hamas gibi militan yapılanmaların da tarihe karışmasını dilediğini söylüyor. Hamas’ı yaratan şeyin işgalin ta kendisi olduğunu reddederek, birbirine şiddet uygulayan iki eşit aktörden bahsediyor. Kısacası, Butler, ezilenlerin şiddetinden azade bir dünyanın ancak eşitlendiğimizde mümkün olduğunu göremiyor. Şiddete uğrama korkusundan azade bir hayatın bir grubun ayrıcalığı olduğu gerçeğine gözlerini kapıyor.

Dindar seçmen için bir tuzak: Yaşam tarzı siyaseti

Sağ popülizm, bilhassa kaybedeceğini anlayanlar ve kaybedecek fazlaca şeyi olanlar için seçimlerde çok sık başvurulan bir alet çantası. Öyleyse, tarihi bir eşiğe bu denli yaklaşmışken, manipülasyonlar karşısında kararsız kalan ve bu seçimin farklı yaşam tarzlarının çarpıştığı bir kültürel sermaye savaşı olduğu yanılsamasına kapılan dindarların kalplerini genişletecek birkaç hatırlatma yapmayı borç biliyorum.