Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Bugün meselenin sıkıştığı yer Rojava. YPG'ye, Kürt aktörlerine bir alan açılması ve bunu Türkiye’nin kabul etmesi esas mesele. Ama işte bu hususta işler gergin. Hakan Fidan, Türkiye'nin PKK oradan çekilmedikçe Amerika'ya rağmen müdahaleye kararlı olduğunu söylüyor. Amerika ve Türkiye arasında görüşmeler, pazarlıklar devam ediyor. Özetle işin açılış kısmındayız hala ve bir belirsizlik sürüyor.
Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Türkiye, kendi arzu ettiği çerçevede etrafında bir barış ve denge olması, bir “Osmanlı Barışı” gerçekleşmesi arayışında. Bu, şu şekilde tanımlanabilir: PKK, Kürt hareketleri tarafından dışlansın; bölgeden Suriyeli Kürtler, olmadığı gerekçesiyle dışarı atılsın. Geriye kalan Kürt gruplar, Suriye ordusuna ve sistemine entegre olarak ya da uyum sağlayarak o bölgedeki PKK tehdidini ortadan kaldırsın. Bu politikalar izleniyor ve sonuçları, bir barışa yol açar mı, tartışılıyor. Esasen Suriye'de izlenen siyaset, güvenlik odaklı bir yaklaşımdır.
Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem direnmek hem de alternatif politikalar üreterek kurucu bir siyaset inşa etmek üzere bu iki eksende hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece eleştirel siyaset yapmak, muhalefeti dar bir alana hapsedebilir. Örneğin Kürt meselesinde kayyumlara, tutuklamalara itiraz etmek elbette önemlidir. Ancak bu itirazların ötesinde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kürt meselesinde bir çıkış yolu göstermesi gerekmektedir. Bu, partiyi bağımlı bir değişken olmaktan çıkarıp tamamen bağımsız bir aktör hâline getirebilir.
Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Yıllar geçti. İşkence görenler, artık benim yaşıma geldiler. O dönemde üniversite öğrencisiydik. Arkadaşlarım, yaşıtlarım yavaş yavaş bu dünyadan göçüyorlar. Gençler, bu insanlık suçları hakkında çok az şey biliyor. Bu nedenle, bu olayları hatırlatmak, toplumun bunlarla yüzleşmesini sağlamak çok önemli. Bu sadece siyasal bir suç değil, toplumsal boyutları olan bir suçtur. 12 Eylül düzeniyle yüzleşmeyen, hatta bunun bir parçası olan bir grup, 12 Eylül 2010 referandumunda yetmez ama evet diyenleri bugün hâlâ demokrasi karşıtı ilan ediyor.”
Ali Bayramoğlu: Tuncay Özkan terbiye eksikliğini bir kez daha dışa vurmuş. Ama eleştiri, hatta ağır eleştiri demokratik düzenlerin ruhunu oluşturur. Peki, demokratik kültür yerinde yeller esiyorsa! İşte o zaman, örneğin, züppe kelimesinden suç üretmeye kalkılırsa, objektifi, o sözü söyleyene değil, sözden suç çıkarmaya çalışana çevirmek gerekir. Zira zihniyet sorunu burada başlar. Bu sözleri Tuncay Özkan hadisesi üzerinden söylemek zorunda kalmak da pek hazin…