“Seçim yenilgisi bir siyasi partinin, bir stratejinin, programın başarısızlığından çok bir şahsın, Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığı olarak lanse edildi. Değişim elbette önemlidir. Neyin değişimi? Nasıl değişim? Nasıl bir CHP? Nasıl bir liderlik? Bu soruların hiçbirinin cevabı yok. Yani, “Kılıçdaroğlu yaşlandı, eskidi, başarısız oldu. Daha enerjik bir kişi iktidara gelirse başarılı olabilir” iddiası dışında ortada bir şey yok. Bu siyasi partinin belli ilkeler içerisinde, belli yapılanmalar içinde, belli bir istikamette değişmesi gerekir, değişim yaşanacaksa. Yönetimi dahil. Kılıçdaroğlu da meseleye biraz böyle bakıyor.
“Bu iktidar nasıl iktidara geldiyse öyle gider, gidecektir. Bu konuda benim bir endişem yok. Seçimleri kaybettikleri takdirde bir fiziki direnç, iktidar gücüne dayanan bir direnç göstereceklerini sanmıyorum. Buna ihtimal vermiyorum. Aslında ben bunun bir tehditten çok bir panik, bir endişe hali olarak açıklanması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'de uzun bir siyasi itiraz dönemi yaşandı. Bu siyasi itiraz sandıkta kendisini ifade etmek üzere. Umarım kuvvetli bir şekilde eder. Umarım birkaç puanın üstünde bir farkla muhalefet kazanır. Böylece bu son tartışmalar da kadük olur.”
“Kimlik bir veridir. Hepimiz bir kimlik içinde doğuyoruz ama kimlik bir ana yönlendirici, insan tabiatını belirleyici bir unsur değildir. Bir kimlikten olup sahtekâr da olabilirsiniz dürüst de… Kılıçdaroğlu'nun verdiği mesajın en güçlü taraflarından bir tanesi, kimlik özelliklerinin kişilik özellikleriyle karşılaştırıldığında geri planda tutulması. Bireysel nitelikleri, bireysel erdemleri; adaletli olmak, vicdanlı olmak, sağduyulu olmak gibi pek çok hususları ise öne çıkarıyor.”
"Kılıçdaroğlu’nun arkasında yavaş yavaş bir kümelenme başlıyor. Adaylığına gelen çeşitli itirazların anlamını kaybetmeye başladığını ya da etkilerinin çok azaldığını görüyoruz. Bunu daha önce de konuşmuştuk, benim çok uzun süredir öngördüğüm bir şeydi. Konjonktür değişince, aday tek kalınca, karşıdaki adayla yarış başlayınca muhalefetin o adayın etrafında toplanması eğilimi her zaman daha güçlü olur diyordum. Oldu."
“İnce'nin oy dokusuna baktığımız zaman, varsayıldığı gibi tümüyle CHP'den gelen seçmenlerin desteğini aldığını söyleyemeyiz. Kamuoyu araştırmalarına göre adeta eşit bir dağılım var. Üçte bir önceki seçimde AK Parti'ye, üçte bir CHP'ye oy vermiş kişiler ve üçte biri de ilk kez oy verecek seçmenler. Yani İnce'nin seçmeni sadece Kılıçdaroğlu'nun aday olmasına ya da İmamoğlu ve Yavaş'ın aday olmamasına itiraz edenlerden oluşmuyor. Demek ki sistemik bir memnuniyetsizliğin, bir rahatsızlığın merkezi durumunda İnce. Ortada bu sistemik memnuniyetsizliği temsil eden, özellikle genç kuşağın bir kısmını çeken bir siyasi parti varsa burada bir durup düşünmek gerekir.”