Ana SayfaAli Bayramoğlu'yla Bugünler“Muhalefette 2019’dakine benzer bir ittifak mümkün gözükmüyor”

“Muhalefette 2019’dakine benzer bir ittifak mümkün gözükmüyor”

“Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu 2019’daki seçimlerde açık bir şekilde masaya oturtmamakla birlikte bir koltuğuna İYİ Parti’yi diğer koltuğuna HDP’yi alarak bir kampanya yürütmüştü. Bugün İYİ Parti’de bu gittikçe zorlaşıyor. İYİ Parti özellikle seçim başarısızlığı sonrasındaki operasyonlarıyla, ittifakları reddetmesiyle, bunun parti içerisinde yarattığı kargaşalarla, Akşener’in daha sert lider, tek karar verici istikamette yürümesiyle büyük bir kan kaybı yaşıyor. Parti düzeyinde yaşanan bu kan kaybı seçmene nasıl tekabül edecektir bilmiyorum. Son araştırmaları da henüz görmedim. Acaba seçmen düzeyinde de bir kan kaybı var mı? Bu soru ortada duruyor.”

2023 seçimlerinin ardından HDP’de de -yeni adıyla DEM- CHP’de de değişimler oldu. İki partinin de yönetimi değişti. Yerel seçimler yaklaşırken CHP lideri Özgür Özel’in Kürt meselesi konusunda ve DEM Partisi ile temas konusunda önceki yönetimden birkaç tık daha cesur davrandığını görüyoruz. Diğer yandan ise İYİ Parti’de büyük bir kriz var. Siz yerel seçimlere giderken bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önce CHP’den başlayalım. Özgür Özel belki içerik olarak CHP söylemine ve iddialarına henüz yeni bir şey getirmiş değil. Ama bununla beraber bir dinamizm getirdiği şüphesiz. Bu dinamizm cesaretle birlikte gidiyor. Bugüne kadar Kılıçdaroğlu’nun çekindiği, biraz da iktidarın su yolundan gitmeyi tercih ettiği DEM gibi siyasi partilerle ilişki konusunda daha rahat davranıyor. Bu tabii önemli bir şey. CHP bakımından da önemli bir şey. Ama aynı zamanda bu seçimlere giderken yapılan bir temas. Organik olarak kurulan bir temas değil. Yani Kürt meselesi hakkında ya da DEM ve CHP arasında yeni bir alışveriş olarak değerlendirilmek için çok erken. Ama bununla birlikte Özel’in birkaç tık daha cesur davranıp DEM’i ziyaret etmesi önemli.

İkinci önemli faktör İmamoğlu. Bütün tartışmalara rağmen Türk siyasetinde belirgin bir aktör artık. CHP’nin ikili liderinden bir tanesi. Önümüzdeki yıllarda İmamoğlu olmadan bir CHP konuşmak çok mümkün olmayacak. Seçimleri kazandı bir önceki seçimlerde, daha sonra -doğru ya da yanlış- çeşitli siyasi hamlelerde bulundu ve Kılıçdaroğlu’nun gitmesinde oldukça etkin ve belirleyici oldu. Dolayısıyla bir gücü ifade ediyor. Ama bunun ötesinde de bir gücü ifade ediyor ki bu güç İmamoğlu’nun CHP dışındaki muhalif oyları da alabilme kapasitesi. Dolayısıyla kazanma ihtimali bu seçimlerde elbette en az AK Parti kadar var.

Seçimleri kazanmasının tabii çeşitli koşulları var. Bu koşullar nedir diye baktığımız zaman en başta ittifaklar geliyor. İttifakların en önemlisi de Kürt seçmenler. İki tür Kürt seçmenden bahsetmek mümkün: Biri DEM’den, partiden daha bağımsız hareket edebilecek bir seçmen kitlesi, diğeri ise bir ittifak söz konusu olursa parti politikaları istikametinde CHP’ye doğru gidecek DEM seçmeni.

Şunun da altını çizmek lazım: 2023 seçimlerinde muhalefet ağır bir yenilgi aldı ve siyasi partiler karıştı. İYİ Parti’nin bugün neredeyse dağılma noktasına geldiğini görüyoruz. DEM içerisindeki tartışmalar belli. CHP’de bir yönetim değişikliği oldu. Toparlanmayı bir seçim başarısı sağlayacaktır. En azından İstanbul ve Ankara’yı kazanması halinde muhalefetteki yenilmişlik ve yılgınlık hali geri plana itilecektir.

Bir seçim başarısı muhalefette toparlanmaya sebep olabilir dediniz. Peki bir toparlanma olmadan girilen bir seçimde muhalefet başarılı olabilir mi?

Tabii olabilir. Seçimlerin iki boyutu var. Biri söylem ve içerik, ikincisi ise sandık başında kişiler arasında yapılan tercihler. Fena bir hatip değil Ekrem İmamoğlu, bir iklim yaratacaktır. Tabii bu İmamoğlu’nun yükünü artıracaktır ama seçim başarısı halinde muhalefetin kısmen toparlanmasına imkan verecektir.

Diğer taraftan sorunun diğer ayağına gelecek olursak… DEM Partisi, görece olarak seçim başarısızlığı yaşadıktan sonra partinin içi karıştı. Bu partinin birkaç ayağı var. En başta PKK var, kim ne derse desin etkili parti üzerinde. Adayları belirliyorlar, söylemi belirliyorlar, kendi adamları var vs.  Öbür tarafta ise Sancar ve Buldan’ın işaret ettikleri bir demokratik Türkiye ile eklemlenme projesi vardı. Uzun süre bu politikalar götürüldü. Fakat sonuç seçim başarısızlığı ile bitince bu politikalar da tartışılmaya başlandı. Farklı aktörler parti içerisinde farklı ağırlıklar çıkartmaya başladı.

Benim kanaatim odur ki DEM Partisi biraz başıboş bir parti konumunda bugün. Başıboş derken; önceki dönem olduğu gibi net, belli bir stratejileri olan, belirli bir istikamete, belirli angajmanlarla yürüyen bir parti olmaktan çok fırsatlardan istifade etmeye çalışan, zaman zaman tereddüt içerisinde olan ama tabii demokratik projeden de kopmadan Kürt meselesini nasıl besleyeceğini düşünen bir siyasi parti durumunda. Tabii bunlar zaman zaman paradoks oluşturabiliyorlar. Mesela bir kesim pazarlıkçı bir siyaset izleyip Kürt meselesinde ne elde edebilirsek elde edelim stratejisini istiyor. Ama bu strateji demokratik güçlerin yanında durma stratejisi ile çelişebiliyor. Önümüzdeki dönemde hangisi ağır basacaktır, göreceğiz.

İstanbul açısından bakacak olursak burada bir Kürt-CHP ittifakının -açık ya da örtülü- koşulara daha uygun olduğunu görüyoruz. Buna karşılık başka illerde ne olacağı da önemli. Güneydoğu’da kendi adaylarını çıkartacaktırlar. Bazı tartışmalı yerler de var destek noktasında. CHP buralarda DEM’e destek verebilir mi, veremez mi göreceğiz. Şu anda gördüğümüz CHP’nin özellikle sembolik belediyeleri kazanmak istikametinde daha cesur adımlar atarken DEM de kendi faydası istikametinde hareket etmekle sistemin içerisinde kalmaya çalışmak arasında git-gellerle hareket eden bir siyasi parti görünümünde.

İstanbul seçimleri için önemli olan bir başka seçmen dokusu daha var: İYİ Partili seçmenler. Malum Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu 2019’daki seçimlerde açık bir şekilde masaya oturtmamakla birlikte bir koltuğuna İYİ Parti’yi diğer koltuğuna HDP’yi alarak bir kampanya yürütmüştü. Bugün İYİ Parti’de bu gittikçe zorlaşıyor. İYİ Parti özellikle seçim başarısızlığı sonrasındaki operasyonlarıyla, ittifakları reddetmesiyle, bunun parti içerisinde yarattığı kargaşalarla, Akşener’in daha sert lider, tek karar verici istikamette yürümesiyle büyük bir kan kaybı yaşıyor. Parti düzeyinde yaşanan bu kan kaybı seçmene nasıl tekabül edecektir bilmiyorum. Son araştırmaları da henüz görmedim. Acaba seçmen düzeyinde de bir kan kaybı var mı? Bu soru ortada duruyor.

- Advertisment -