Hakem Halil Umut Meler’e maç bitiminde yumruk atması sonucu tutuklanan ve Ankaragücü Başkanlığı’ndan istifa eden Faruk Koca, Erdoğan’ın eski ev sahibi ve eski AK Parti milletvekili. Koca, Ankara Bala’ya bağlı Kürt köyü Derekışla’da doğdu. Atman aşireti mensuplarının yaşadığı köyün Kürtçe adı “Xeçaniya”. Fethullahçı polisler Selam Tevhid Soruşturması’nda “Hakan Fidan ile İran istihbaratının bağlantısını kuran kişi” diyerek telefonlarını dinledi. Melih Gökçek ve AK Parti Ankara İl Başkanı ile yıldızı barışmadı. Erdoğan’ın isteğiyle başkanı olduğu Ankaragücü’nün altyapısını güçlendirmek için “Karl Marks’ın dediği gibi altyapı olmadan üst yapı tamamlanmaz” dedi.
Halil Berktay ile Güncellikten Tarihe, Tarihten Güncelliğe: “Bir medyatik kişilik ‘ayaktakımı’ söylemiyle sahneye çıkıyor tekrar ve ayaktakımına iktidarın verilmiş olmasını, dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağı olarak kabul ediyor. Faşizmin türleri vardır. Plep faşizmi de olabilir, patriçi faşizmi de olabilir. ‘Ayaktakımı’ söylemi, klasik İtalyan veya Alman faşizmleri gibi plep faşizmine ait değildir. Çünkü onlar da pekala ayaktakımı akımlarıdır ve bu söylemle konuşmazlar. Ama bu söylemde son derece yukarıdancı son derece otoriter kaskatı bir patriçi faşizmi veya devlet faşizmi özlemi sahneye çıkıyor.”
Erdoğan ve Erbakan arasında yapılan bugünkü görüşmeden uzlaşma çıkmadı. Yeniden Refah’ın İstanbul’da aday çıkarmamasına karşı ilçe belediyesi teklif edileceği iddialarına rağmen görüşmede herhangi bir ilçe adı geçmedi. Erdoğan’ın, Erbakan’a sadece belediye meclis üyeliği teklif ettiği öğrenildi.
Hakem camiasını yakından takip eden Türkiye Gazetesi spor yazarı Ömer Faruk Ünal: “Liglerin 19 Aralık’ta başlatılacak olması doğru bir karar. Ama hakemler henüz maçlara çıkmaya ikna edilmiş değiller. Son olaylardan sonra Türkiye’ye yabancı hakem gelmez. Ama MHK Başkanlığı için hakemliği yeni bırakmış, saygın bir yabancı isim düşünülebilir.”
Malum Kürtlerin bir mezar sorunu var: Şeyh Said Efendi, Seyyid Rıza, Bediüzzaman Said Nursi. Bu tarihsel simalar, “tarihe doğum”ları engellenemediği için “ölümlerine izin verilmeyen” Kürt büyükleri. Post-Osmanlı başlangıcı temsil eden zımnî bir konsensüs, bir tür Müslümanlık mukavelesi var idi. Bu Kürt büyüklerini meşruiyetten düşüren şey, Kürtlerin taraf olduğu bu Türk-Kürt ortaklığına sadece Türkler adına hareket iddiasındaki rejimin yaptığı ihanet idi. Bugün retrospektif olarak Selahaddin-i Eyyubi’yi Said Nursi’yi, Şeyh Said’i yeterince Kürt olmamakla suçlayan veya Kürt oldukları için Müslümanlıklarını suçlayan bir sathîlik var.