19 Ağustos’ta Hablemitoğlu suikasti soruşturmasında hakkında tutuklama kararı verilen, 2017’den beri “FETÖ üyeliği” ve “casusluk” suçlamalarıyla cezaevinde bulunan eski MİT görevlisi Enver Altaylı bir açıklamayla hakkındaki suçlamaları reddetti: “Adı geçen zanlılarla veya adı geçmeyenlerle aramda bu cinayetle ilgili veya Merhum Hablemitoğlu ile ilgili zerre miktar bir görüşmem oldu ise, Cenab-ı Rabbül Aleminin laneti benim yavrularımın ve bütün aile fertlerimin üstünde olsun. Halil Şıvgın, kendisini temize çıkarmak, Merhum Hablemitoğlu ile Mustafa Özcan’ı görüştürmek çabalarına yönelik muhtemel çabalarını gizlemek için yalan söyledi ve bana iftira etti.”
Malezya Varlık Fonu’ndan 9.4 milyon dolar çaldığı için 12 yıl hapis cezasına çarptırılan eski Başbakan Necip Rezak’ın hapis cezası üst derece mahkeme tarafından onandı. Rezak, kararın ardından hapse girecek ve Malezya’nın yolsuzluk nedeniyle hapse giren ilk eski başbakanı olacak. Rezak, 2009-2018 arasında Malezya Başbakanlığı görevindeydi.
Ahmet Kürşat Şen, Konya’da yaşayan ve bu yıl birçok öğrenci gibi üniversite sınavına girip hayalindeki şehirden, İstanbul’dan bir üniversiteye girme hakkı kazanmış bir öğrenci. Fakat hayatında ilk kez İstanbul’a gelen Ahmet Kürşat, barınma sorununun büyüklüğüyle yüzleşip umutsuzca Konya’ya geri döndü. Ahmet Kürşat Şen, Konya’dan İstanbul’a barınma sorununu çözmek için gelişini ve yaşadıklarını Serbestiyet için yazdı.
Emekli promosyonları 7 bin 500 liraya kadar çıkınca, birçok şirket enflasyonun altında kaldığı gerekçesiyle mevcut sözleşmeleri iptal etmeye başladı. Daha önce binlerce kişinin maaş hesabı bulunan şirketlere yılda kişi başına 5-6 bin lira promosyon veren bankalar kesenin ağzını açmak zorunda kalarak rakamı 20 bin liranın üzerine taşıyorlar.
Devrim denen şey, aşikâr ki, Babil Kulesi yapmaya teşebbüs etmek gibi bir şey. Kimilerine göre işlenmemesi gereken bir günah, kimilerine göre ise kaprisli, fesat, hilekâr bir Rabbe karşı insan olanın kaçınamayacağı bir vazife. Bruegel’in Babil Kulesi tablosuna baktığında, onu artık anladığını düşünerek baktığında, Erdumlu’nun aklından acaba ne geçiyordu? “Hiç kalkışmamalıydık” mı, yoksa “şuradaki kat -kat değilse oda- bizim, onu biz yaptık, üstüne çıkarlar umarım” mı?