HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkındaki mahkeme kararı TBMM Genel Kurulu’nda okundu. Böylece Gergerlioğlu'nun milletvekilliği düşürülmüş oldu. Ömer Faruk Gergerlioğlu yaptığı ilk açıklamada, “Ben sadece barış paylaşımı yaptım. Hayatım insan hakları mücadelesiyle geçti. Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği diyorum. İstedikleri kadar uyduruk cezalarla ihraç etmeye çalışsınlar, biz yolumuza devam edeceğiz. Bu duvarda ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ yazıyor, milletin iradesine aykırı bir karardır" ifadelerini kullandı.
Kendini Türk olarak tanımlamayıp, çocuklarına her sabah bu andın okutulmasından rahatsız olanlara, çocuğunun herhangi bir şeye varlığını armağan etmesini istemeyenlere, çocuğunun her sabah herhangi bir şey için ant içmesinden rahatsız olanlara ne diyor bu andı savunanlar? Burası Türkiye, ya andı oku, ya terk et mi? Haklı olarak okullarda din dersinin zorunlu olmasına karşı çıkanlar, istemedikleri bir andı çocuklarının okumasını istemeyen ailelere bu çelişkiyi nasıl açıklayacaklar?
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, düzenlediği uyuşturucu operasyonuna “Andımız” adını veren ve ele geçirdiği kurşunları kullanarak “Andımız” yazan Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nü eleştirdi. Emniyet, bu tweetin altına girilen hakaret içerikli yorumları beğendi. Trabzon İl Emniyer Müdürlüğü'nden konuya ilişkin yapılan açıklamada ise "Zaman olarak örtüşmesi tamamen tesadüf" denildi.
2013 yılında ‘Andımız’ın okunmasına son veren kararı alan, hükümetin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. 8 Ekim 2013 tarihindeki konuşmasında, kaldırılma gerekçesini şöyle açıkladı: “Her gün doğruyum diyerek doğru, her gün çalışkanım diyerek de çalışkan olunmaz. ‘Andımız’ olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı bir isim olan Reşit Galip’ti. Reşit Galip, Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır.
“Dinimizin hükümlerini hatırlatmak” için söz alan memur-imamların aklına hep toplumun en savunmasız kesimlerinin hak eşitliği mücadelesinin gelmesi, buna karşılık “inananların taşıyamayacakları yükler”i ihtiva eden hükümleri nedense hiç hatırlamamaları ilginç değil mi? Anlamak güç değil: Birincisi ne kadar risksiz ve kolaysa ikincisi o kadar riskli ve zor.