Artık seçim istemenin (bile) komploculukla eş tutulduğu bir vasattayız. İktidar ve yandaşları bir süredir siyasi parti siyasetinin meşruiyetini dahi tartışma konusu yapabiliyor. Çok sevdikleri kelimeyle söylersek, “algı yaratmaya” sokakta her türlü ifade açıklamasının fenalıklarını anlatarak başlamışlardı, şimdi buraya geldik. Kanımca bu sürecin bir karar ânı var ve o an ne Gezi, ne 17-25 Aralık ne de 15 Temmuz. Karar ânı ilk ikisinden sonraya, üçüncüden önceye tekabül ediyor: ‘Yerli ve millî’ ilanı…
Sedat Peker, kaldığı otelin ortaya çıkması nedeniyle yer değiştireceğini açıkladı. Peker, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Uzun bir yolculuk yapacağım” dedi.
BBC Türkçe’nin “Sedat Peker'in iddiaları, AKP seçmeninin tercihini etkileyebilir mi?” sorusunu cevaplayan kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu, “yolsuzluğa olan yerleşik bakış” nedeniyle Türkiye’de siyasi skandalların seçmen davranışına etkisinin sınırlı olduğunu söylüyor.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in Meclis’teki grup konuşmasında Marmara denizindeki müsilaj ve Kanal İstanbul değerlendirmeleri öne çıktı: “Bu ihanete geçit vermeyeceğiz. Fatih’in İstanbul’unun boğazına o yağlı ilmeği geçirtmeyeceğiz. Marmara ölürken, deprem tehdidi ortadayken o ihale kenelerinizin daha fazla semirmesine müsaade etmeyeceğiz. O ucube kanala izin vermeyeceğiz. Bu bir proje değil düpedüz bir soygun planıdır.”
İsviçre'deki Lozan Üniversitesi’nin Avrupa Konseyi için yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye hem kişi başına düşen cezaevinde bulunanların sayısı hem de denetimli serbestlik uygulaması altındaki kişi sayısının nüfusa oranında Avrupa birincisi.