Tüm cinsel kimlik ve yönelimlere eşit yaklaşım en temel insan hakkı değil mi? İnsanlığın en eski tarihlerinden beri eşcinsellik bir gerçeklik. Bazı toplumlar ve bazı dönemlerde bu yönelim, tarihin bazı dönemlerinde ağır baskılara maruz kaldı.
Tarık Buğra, Beşir Ayvazoğlu’nun olağanüstü biyografisi ‘Büyük Ağa Tarık Buğra’da anlattığı gibi yalnız, bağımsız bir entelektüeldi. Milliyetçi çevrelerde bulunmuş ama hamaset ve siyaset rüzgarlarına kapılmamıştı. Belki ortada kalmış bir yazar olduğu için bugün kitaplarının bir kısmını Ötüken’de bir kısmını İletişim Yayınları’nda bulmak mümkün. Ne hazindir ki kızı Prof. Ayşe Buğra’nın 1988 yılında evlendiği damadı Osman Kavala, onun erken cumhuriyet dönemini anlatan romanlarındaki gibi haksızlıklarla boğuşuyor 1000 gündür.
Kötü haberler uçurtmanın kuyruğu gibi birbirine ulanarak gündemi doldururken, hiç oralarda oyalanmadan iyi ve güzel kıvılcımların peşine düştü, “beyaz haberler” üreten bir çevre yarattı. Dünya yıkılsa geçlerle Üsküdar’da Sezai Karakoç şiirleri okuyor, herkese klasik eserlerden ödev olarak verilen beytini ezberleyip ezberlemediği soruyordu. Sıklıkla arayıp halim hatırımı sorardı, meğer ne çok insana içi yanarak nasılsın! demiş. Şu katlanılası zor dünyada hepimize gülümsedi, umut bahşetti, teselli etti.
Ayasofya’ya serilecek halının rengini de Cumhurbaşkanı belirlemiş... Küçük detaylarla ilgilenme anlamına gelen mikro-yönetim, Erdoğan’ın liderlik tarzında dikkate değer bir yer tutuyor. Ortaya çıkan tablo, bütün gücün tek bir adamın elinde toplanması ile “mikro yönetim”in çok sakıncalı bir bileşimidir.