Taliban’dan Afganistan’ın yeni dönemine ilişkin ilk sinyal geldi. Bir Taliban sözcüsü uluslararası medyaya konuştu. Kadınların tek başlarına dışarı çıkabileceklerini ve başları örtülü olarak çalışma ile eğitim alma haklarından faydalanmaya devam edebileceklerini açıkladı. Okula gittiği için 15 yaşında Taliban’ın Pakistan kolu tarafından başından vurulan Nobel ödüllü Malala: “Taliban’ın Afganistan’daki ilerleyişini şok içinde izliyoruz.”
Biden'ın cevabı: "Hayır değil. Çünkü Afgan ordusu dünyadaki herhangi iyi bir ordunun sahip olduğu kadar 300 bin iyi donanmış askere ve hava kuvvetlerine sahip." Başka bir gazeteci: "İstihbarat birimleriniz Afgan hükümetinin çökmeye çok yakın olduğu değerlendirmesini yapıyor." Biden: "Bu doğru değil."
Taliban, Kabil'e girmesinden saatler önce Afganistan İçişleri Bakanlığı müşaviri Farhad Khurami birartıbir’den İrfan Aktan’a konuştu: Taliban geldiğinde herkes kaçmayı düşünüyor. Son üç ayda sadece Kabil’den 40 bin kişi Türkiye’ye yasal yollardan gitmek için vize başvurusu yaptı. Eğer vize sorunu olmasaydı, nüfusun yarısı Türkiye’ye kaçardı...Artık telefonu kapatmam gerekiyor, dünya şunu bilsin, ülkemizi cehenneme çevirdiler.
Prof. Nuray Ekşi: "350 bin Bulgar Türkü geldiğinde çıt çıktı mı? Çünkü onlar risksizdi. İçlerinde terörist yoktu.Bir hukuk tanımazlık var bu Afganistan'dan gelenlerde."
Prof. Yusuf Halaçoğlu: "Halep'te otelde ekmek istedim, yazın koltuğunun altında ekmek getirdiler."
Soğuk Savaş’ın “Sputnik anı”, ABD hükümetini altyapıya, eğitime ve yeni teknolojilere yatırım yapmaya itmişti. Bugün kamu politikası için benzer bir yol haritası çizmek pek çok açıdan faydalı olabilir. Biden yönetimi, ABD’nin yatırım önceliklerini Çin-Amerikan rekabetini göz önünde bulunduracak şekilde belirlemeye başladı bile. Çin ile yeni bir ‘’Sputnik anının’’ yaratacağı potansiyel faydaların, ayrışmanın yol açacağı maliyetten çok daha tercih edilir olduğunu söylemek zor değil.