Nasıl oldu? Bu devrim fetişizmi nasıl gelişti? Bir halk ayaklanması olarak devrimden, bir bakıma devrimin inkârı demek olan diktatörlüğe ilk yürüyüş nasıl gerçekleşti? Olası çatışma ve pazarlıkların bir tarafındakilere, “devrimse (devrim olduğuna göre) her şeyi peşinen kabul etmelisiniz” demeye getiren bu öz-kutsallık hissi, nasıl Marksist devrim teorisinin sınırlarını da aşıp tamamen keyfî, sübjektif bir belirsizliğe ulaştı?
Suriye’de çoğulcu bir sosyopolitik düzen ve bir hukuk devletinin inşası adına niyet beyanı en başta gelen doğru adımdı; bu atıldı. Bu beyan ve ilk uygulamalar, yani Suriye’nin çeşitli renklerini oluşturan tüm kesimlerin temsilcileriyle yapılan görüşmeler yeni yönetime bir zaman kredisi de sağlıyor. Bugünden yarına sivil bir anayasa yapılamayabilir. Ancak güven duyulan bir iradenin varlığı ve sürece egemen olduğu yönünde bir kanaat tüm kesimlerde oluşturulabilirse, yoldaki aksaklıklar, kazalar ve yanlışlar, ağırlığından daha fazla bir etki yapıp düzeni bozmaz.
Bahçeli’nin ön ayak olduğu yeni açılımda, devlete egemen akıl, daha büyük bir ağırlıkla açılım istiyor. Laik çevrelerdeki psikolojik iklim ise çok değişken ve dengesiz. “Olmaz kardeşim bu milletle olmaz” karamsarlığı, bir entelektüel duruş gibi sunulabiliyor. “Bu işten de iktidar kazançlı çıkar, biz açıkta kalırız” ruh hali de belirgin. Topluma güvenmeyen, halka güvenmeyen muhaliflik, alttan alta etkili.
Demirtaş, “Çağrıyı yapacak olan da olası çağrının muhatabı da biz değiliz” derken Öcalan’dan rol çalan ya da öyle algılanacak bir duruma girmek istemiyor. O nedenle PKK’nin silah bırakması noktasında bütün yetki ve sözün Öcalan’da olduğunu vurguluyor. Ve eğer Öcalan böyle bir çağrıda bulunursa, onun yanında duracağını net bir dille ifade ediyor. Bu, Öcalan silahları bırakma kararı aldığında, Öcalan’ın bu kararına uyması yönünde Kandil’e verilmiş bir mesaj olarak okunabilir.
Uzun, sıcak ve tozlu bir yolculuktan sonra İstanbul’a, hastaneye gelir. Doktor, annesinin iyi olmadığını söyler. Odanın kapısını açtığında annesinin başında dört kız kardeşini bulur. Gözyaşlarını içlerine akıtarak dualar mırıldanıyorlardı. Annesi gözleri kapalı, yanakları al al olmuş nefes almakta güçlük çekiyor. Kardeşleri annelerinin başındadır. İki taraflı bir gerilim yaşanır. Hakiye ile Ayşe, babalarının öldürülme olayından sonra 24 yıldır Cevat’ı ne görmüş ne de onunla konuşmuşlardır.