Yeminli ‘yetmez ama evet’ (YAE) düşmanları son yıllarda siyasetlerini defalarca “yetmez ama evet” çizgisi üzerine kurdu. Doğru yaptılar, çünkü temel ve en büyük siyasi hedefleri Erdoğan otoritarizmine son vermekti fakat kendi güçleriyle bunu yapabilmeleri imkânsızdı. Nitekim 2014 ve 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendilerinden olmayan başkan adaylarını desteklediler. Bunlara şimdi de Kılıçdaroğlu eklendi. Bu kesimler üç yenilginin ardından da pişmanlık sergiledi. Bu gereksiz duygunun sebebi açık değil gizli YAE’ci olmalarıydı.
Kore’yi sosyalist kabul eden ve ziyaret eden çok sayıda sosyalist gördüm. Şaşırmadım. Bizler de bir zamanlar belki bu düzeyde olmasa bile bugün saçma sayacağımız işler yapabiliyorduk. Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, önceki gün aniden Genelkurmay Başkanını ve önde gelen komuta subaylarını görevden aldı ve orduya “Savaşa hazır ol” emrini verdi.
1000 yıllık imparatorluk bakiyesi, 100 yıllık cumhuriyetin karşılaştığı en büyük tehdit asimilasyona dahi hazır, kimliksiz, çaresiz mülteciler olmasa gerek. Herhalde bunu en iyi içinde eski MİT Müsteşarı ve eski Genelkurmay Başkanı’nın da olduğu bu hükümet biliyordur. En azından siyaset yapmak zorunda kalmadıkları anlarda, ülke yönetimiyle ilgili kararlar verilen dar toplantılarda bunu daha rahat konuşuyor olmalılar. Ya Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye’nin karşı karşıya olduğu “en büyük tehdit” kalmadıysa?
Sığınmacı Hakları Platformu sözcülerinden Yıldız Önen yazdı: “Tanıdığım bir Suriyeli Kürt yemek şefinin oğlu seçimde kimlik kontrolünde yakalanmış, araya avukatlar vs konulmuş sınır dışı edilmesi önlenmiş ama kayıtlı olduğu Kilis’e gönderilmiş. Orada ailesinden uzakta işsiz yaşamak zorunda. Kürt şef ise her gün yakalanmamak için dua ederek işe geliyor. Kendi ailesine ve vefat eden abisinin ailesine bakmak için İstanbul’da kalmaya devam ediyor. “Kilis’te aylarca iş aradım bulamadım burada yaşamak zorundayız” diyor. Çektiği sıkıntı, yüzünden çok rahat okunabiliyor. Maalesef oy almak için ırkçılığın körüklendiği bir sürece dönüşen son genel seçimlerden sonra hükümet şimdi -Serbestiyet’in attığı manşetteki gibi- muhalefetin seçim vaadini gerçekleştiriyor, Suriyelileri zorla geri gönderiyor.
Yazılı ve görsel medyanın sıkıntılar yaşadığı, yeni arayışların arttığı bir dönemde sosyal medyanın hayatımıza dahil olması büyük bir zenginlikti. Bir başka açıdan ise ortalığı karıştırdı. Canı sıkılanın, öfkelenenin, yüreği yaralı olanın, özgürlük isteyenin rahatça kullanabileceği bir mecra çıktı. Eline cep telefonunu, tabletini, bilgisayarını alan verip veriştirmeye başladı. Haklı eleştiriler etkisini yitirdi kabalık, saldırganlık bu alanda etkin olmaya başladı.