Karamsarlığa gerek yok… Aksine Akşener’in bu hamlesiyle muhalefetin de büyük bir fırsat yakaladığını görmekte yarar var. Muhalefet nihayet bir tür ‘Truva atı’ndan, bozgunculuğu siyaset niyetine zorlayıp duran bir ‘partnerden’ kurtulacak. Beşli masa özgürleşecek, daha reformcu, demokratik ve cesur adımlar atma fırsatı elde edecek.
Akşener ve siyasi danışman ekibi, Erdoğan’ın gitmesi dışında bir önceliği olmayan muhalif kitlelerin İmamoğlu ve Yavaşçılığına fazla anlam yükledi ama bu İmamoğlu ve Yavaşçılık için Erdoğan’a karşı kurulan ittifakın dinamitlenmesinden kimse hoşlanmadı. Üstelik Akşener’in Samsun’a çıkmaya davet ettiği iki belediye başkanı da Bandırma Vapuru’na binmeyeceklerini açıkladılar. Böylece Akşener kendi kendini bir siyasi parti liderinin asla düşmemesi gereken bir boşluğa düşürdü. İsyan çağrısı da o boşlukta havada asılı kaldı.
Ve tarih çoğu zaman dirayet ve basiret üzerinden değil, akılcı bireylerin mantıklı hesaplarının doğru çıkmasıyla değil, yanlışlar üzerinden, en iyi hazırlandığı sanılan planların çürük çıkmasıyla ilerliyor. Marksizm (ve diğer bazı tarih felsefeleri), geçmişten geleceğe teşmil edilebilecek evrensel bazı toplumsal gelişme yasaları düşledi. Bu da yanlış. Yanlış çıktı. Belki bir tek yasa var, bugün kabul edebileceğim: “Öngörülmemiş, düşünülmemiş, kastedilmemiş sonuçlar yasası.” Bir amaç güdüyorsunuz. Bu uğurda bir şey yapıyorsunuz. Hiç tasavvur etmediğiniz yerlere uzanıyor.
Manken ve oyuncu (ama galiba artık emekli) Aysun Kayacı’nın adını hatırlamayan, "Benim oyumla çobanın oyu bir mi?" dediğini bilmeyen kimse yoktur bence. Oysa sorduğu soru ve sorunun ardındaki düşünce Aysun Hanım’a özgü değil, hiçbir özgünlüğü yok, aynı düşünceyi paylaşan kişi sayısı Türkiye’de her zaman yüksek olmuştur, hâlen de yüksektir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 1999 Depremi için hükmü: AİHM diyor ki, devlet olarak binaların yapıldığı bölgenin deprem riskinin yüksek olduğunu biliyordun. Yaşam hakkını koruman gerekirdi, pozitif yükümlülüğün vardı. İnsanları risklere karşı korumalıydın. Yapmamışsın diyor AİHM. 75 sayfalık kararında; neden yapılmadığını uzun uzun anlatarak ve içtihatlarını hatırlatarak, yapmamışsın diye haykırıyor adeta.