Bu yazı için yanınızda bir dünya haritası ve mikroskop bulundurmanız gerekiyor. Çünkü Chagos Takımadaları, standart bir haritada nokta ile bile gösterilemeyecek kadar küçük. Ancak 100 kilometrekare bile olmayan Chagos, uluslararası hukukta geçen hafta güneş batmayan imparatorluk İngiltere’nin yıllardır süren inkâr politikalarına karşı büyük bir zafer kazandı ve böylece sömürgesizleşme (dekolonizasyon) döneminden kalma bir utanç defteri daha gecikmeli de olsa kapandı.
Nâzım düşünür mesleği üzerinde. Hayli yüceltir, kendini çok sevdiğinden. Bir yerde “şairlik zor zanaat” der. Bir başka yerde iyice dramatize eder: “Biz de aynı loncadanız, biliriz Tavfer / zanaatların en kanlısı şairlik / sırların sırrını öğrenmek için / yüreğini yiyeceksin, yedireceksin.”
Coğrafi koşullar canlıların yaşamasına uygun değil ama ölü bedenlerin uzun yıllar bozulmadan kalmasına çok uygun. Yani mumyalanmış gibi, neredeyse öldükleri andaki hallerinde çok uzun yıllar durabiliyorlar. Kuru ortam cesetlerin bozulmamasını sağlıyor. 19. yüzyılda madenlerde korkunç koşullarda çalışırken iş başında ölenlerin cesetleri neredeyse canlı gibi. Filmde bile olsa, görünce gözlerimizi ayıramıyoruz.
Şurası çok açık ki pek çok demokraside -başta bizimki olmak üzere- insanlar siyaseti daha çok bilme meselesi olarak da görmüyorlar. Seçime kadar gözlerini kapayıp seçim günü vazifesini yapıyor ve acil yakıcı sorunlarına yeniden dönüp her şeyi yeniden unutarak ancak hayatlarını idame ettirebiliyorlar. Aradıkları kişi daha çok bilen değil daha çok hissedebilen oluyor!
Cadı, kedi kadınların tarihi yüzyıllardır güncellenen postmodern bir mesele. En dehşetengiz haliyle cadılık başrolde kedi(li) kadının olduğu neredeyse 10 asırlık bir tiyatro eseri. Batman filmlerinde “modern” suretini bulan “Catwoman” ise kediler kadar olmasa da (!) “ahlâk”tan yoksun yahut “belirsiz ahlâkî kodlar”a sahip bir canlı türü. Ne yapacağı belli değil, asla güvenemezsin.