Yiğit Bulut’un Naci Ağbal’ı ‘emperyalist ezber’i yürürlüğe koymakla suçlaması yeni ve problemli bir düzey. Çünkü onu o göreve getiren kişi bizzat Cumhurbaşkanının kendisi… Bu durumda Erdoğan da ya ‘emperyalist ezber’e boyun eğen ya da ‘tuzağı göremeyen’ pozisyonuna düşüyor ki, her ikisi de ‘sıkıntılı.’
Önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çözüm Sürecinde devletin izniyle İmralı’ya ve Kandil’e giden HDP heyetinin fotoğraflarını bağlamından kopartarak ve hangi zaman dilimine ait olduğunu gizleyerek servis etmesi akla şu soruyu getiriyor: Bu meselelerin deontolojisi nedir? Vahap Coşkun’a sorduk.
ABD Anayasa Mahkemesi 1964 yılında, ABD başkanı ve diğer kamu yetkililerine yönelik yayın yoluyla her türlü hiciv, aşağılama, dedikodu yayınını serbestleştiren bir karar aldı. Mahkeme bu içtihadını 24 Şubat 1988’de ‘ünlü kişiler’i de kapsayacak şekilde genişletti. Yani bugün artık ABD’de devlet başkanı dahil hiçbir kamusal kişi ve ünlü, kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle dava açamıyor.
Erdoğan’ın Almanya Başbakanı Merkel’e her fırsatta Türkiye’deki üniversite ve üniversiteli sayısını hatırlatıp övünmesi olacak şey değil. Belli ki hiç kimse “Sayın cumhurbaşkanım, üniversite söz konusu olduğunda nicelikle övünmek, hele ki bunu Merkel’e karşı yapmak pek münasip değil” demiyor, diyemiyor.
Libya ve Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesinin son durumunu siyasi analist Galip Dalay değerlendirdi. Dalay’a göre ABD seçimlerini Biden’ın kazanması ve Türkiye’deki ekonomik kriz iktidarı Libya ve Doğu Akdeniz konusunda politika değişikliğine zorladı. Dalay, Libya’nın geleceğine ilişkin olarak da “siyasal bir sürecin daha fazla ivme kazanması da tekrardan bir askeri yönetimin oluşması da ihtimal dahilinde” diyor.