Brookings Enstitüsü’nün kıdemli üyesi ve The Washington Post köşe yazarı Robert Kagan, gazetesine yazdığı son makalede ABD’nin 2001’de Afganistan’a “silahlarımızı ve paramızı kullanarak dünyayı kendi imajımıza göre şekillendirebiliriz” diye özetlenebilecek bir “emperyal kibirle” müdahale ettiği yargısını “şehir efsanesi” ve “yalan” olarak niteliyor. Kagan’a göre “Öyle ya da böyle, Amerika Birleşik Devletleri'ni Afganistan'a sürükleyen his korkuydu.”
BBC’den Tom Bateman bugün (2 Eylül) kaleme aldığı makalesinde, Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban ve onlarla temasta kalmaya çalışan dünya güçleri arasında iki hayati arabulucu ülkeyi işaret ediyor: Katar ve Türkiye. Yazıda iki müttefik ülkenin bölgede geliştirdikleri ilişkilerin kökleri inceleniyor ve şu soru soruluyor: Güney Asya'da bu iki devlet Taliban ile dünya diplomasisi yapmak üzere güçlendirilirse, dalgalar Ortadoğu'yu vurur mu?
“Geçmişte röportaj yaptığım birçok insan şimdi güvenlik sebebiyle Rusya'yı terk etmiş durumda. Diğerleri ise kaçış planlarının olduğunu kabul ediyor. Dışarıda onlara katılacağımı bir an bile düşünmemiştim. ‘Rus karşıtı’ ve ‘güvenlik tehdidi’ etiketleri kulaklarımda çınlıyor ama bu gürültüyü bastırmaya çalışıyorum.”
Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger The Economist için yazdı: “Amerika Birleşik Devletleri, ulaşılabilir hedefler koyamadığı ve bu hedefler ile içeride devam eden siyasi süreç arasında bağ kuramadığı için isyan bastırma çalışmalarında kendisine büyük zarar verdi. Konulan askeri hedefler, ulaşılmaz olmalarının yanı sıra, herhangi bir esneklikten de yoksundu. Diğer yandan, siyasi hedefler de ziyadesiyle soyut ve anlaşılmazdı.”
Francis Fukuyama: “ABD’nin hegemonik etkisi, geçmişte, dış politika uzmanı Joseph Nye’ın ‘yumuşak güç’ olarak adlandırdığı kavrama, yani Amerikan toplumunun ve ülkedeki kurumların dünyanın dört bir yanındaki insanlar nezdindeki cazibesine dayanıyordu. Gelgelelim, Amerika, günümüzde bu alandaki cazibesini büyük ölçüde yitirdi. Amerika Birleşik Devletleri'nin geçmişteki hegemonik konumunu geri kazanması söz konusu değildir, bu hedefle hareket etmesi de doğru değildir. Bundan böyle ABD'nin hedefi, aynı fikirde olduğu ülkelerle birlikte, demokratik değerler üzerine kurulu barışçıl bir dünya düzenini ayakta tutmak olmalıdır.”