ANALİZLER

Gazze’yi kim kurtaracak? Arap realitesinin çöküşü

İHH Genel Başkan Yardımcısı Osman Atalay, Serbestiyet için yazdı: Gelinen noktada İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği, Dünya Müslüman Alimler Birliği ve 57 İslam ülkesinin sahip olduğu maddi ve manevi potansiyeli, Filistin’in uğradığı işgalleri, katliamları ve son Gazze Soykırımı’nı önleyememiştir. Gazze ve Türkiye kamuoyunun iktidardan beklentisi çok yüksekti. Fakat ne devletin ne iktidarın askeri ve ekonomik gücü Gazze konusunda kamuoyunun beklentilerini karşılayacak durumda değildi. Suudi Arabistan, Mısır, BAE, Suriye, Irak, Lübnan, İran ve Türkiye ulusal sorunlarının kangren haline gelmiş olması sebebiyle Filistin konusunda inisiyatif alamıyorlar.

ANALİZ | AK Parti 31 Mart’ın faturasını İsrail’e mi kesti?

31 Mart yerel seçimleri öncesinde Gazze’de yaşanan soykırımla ilgili harekete geçmemekle eleştirilen AK Parti, seçimde aldığı kötü sonuçların ardından İsrail’e yönelik bir dizi adım attı. Nisan ayında İsrail’e 54 parça ürünün satışı yasaklandı, Erdoğan Hamas liderini İstanbul’da ağırlayıp poz verdi, Hakan Fidan Doha’ya giderek Hamas ile müzakereler gerçekleştirdi ve Türkiye’nin UAD’de İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahil olacağını açıkladı. Son olarak bugün Türkiye, İsrail ile tüm ticareti durdurma kararı aldı.

ANALİZ | Türkiye Güney Afrika-İsrail soykırım davasına katılıyor: Üçüncü ülke ve ilk İslam ülkesi olacak. Peki davaya nasıl katılacak?

Türkiye, Güney Afrika’nın İsrail’e Uluslarası Adalet Divanı nezdinde açtığı davaya katılma kararını uygularsa bunu yapan üçüncü, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi devletler arasında ise ilk devlet olacak. Davaya katılım iki ayrı şekilde mümkün olabilir ve bugüne kadar davaya katılım talebinde bulunmuş olan Nikaragua ve Kolombiya ayrı yolları tercih ettiler. Türkiye’nin iki yolun avantaj ve dezavantajlarını iyi değerlendirmesi bu noktada çok önemli.

Solun Kültür Serüveni – 10 | Halil Berktay: Marksizm ve Devrim

Lenin Ne Yapmalı’da açıkça söyler bunu: “İşçi sınıfı, günlük ekonomik mücadeleleri içinde, kendiliğinden siyasi bilince ulaşamaz; siyasî bilinç dışarıdan verilir.” Tuhaf bir şey değil mi, “kendisinin” olduğu söylenen bilince, kendi kendine ulaşamaması? Fakat doğru, çünkü işçi sınıfının olan “devrimci bilinç” diye bir şey yok aslında. Dolayısıyla Lenin’in iddiası bir itiraf niteliği taşıyor. Peki, nasıl oldu bu? Fransız Devriminin yükselişi ve sonra geri çekilmesi, bir devrimseverlik kültürü doğurdu. Kamusal alanda, bir önceki devrimi kaçırdığına hayıflanan, bir sonraki devrimi ise özleyen, bekleyen, uman politize bir aydın kesimi oluştu. Marx ve Engels de böyle iki genç aydındı.
- Advertisement -

“Siyasette hem mücadele edilir, hem uzlaşmalarla yol alınır”

Ali Bayramoğlu’yla Bugünler: “Siyasi süreçte alış veriş, talep, arz, istediğini dile getirme, bunun karşılığını almanın pek çok yolu vardır. Bunlardan bir tanesi mücadele etmektir kimi konularda, kimi konularda da konuşarak, görüşerek bazı şeyleri çözümlemektir. Yani bugün ben Özgür Özel'in Beştepe'ye gidiyor olmasını simgesel olarak Beştepe'nin kabulü ve o politikaların benimsenmesi ya da onlara daha az ses çıkarmak olarak okunmasını doğru bulmuyorum. Bu hamleyi pozitif değerlendiriyorum.”

En Son Çıkanlar