Yeşil, Cem Ersever, Esat Oktay Yıldıran gibi karanlık figürleri ikonlaştıran milliyetçi sosyal medya eğilimini Doğan Gürpınar ile konuştuk: “Sosyal medyanın polarizasyondan beslenen doğasında en keskini, en savunulmayı savunmak bir nişan haline geliyor. Bu da savunmayacak insanları savunulur hâle getiriyor. Mesela solda da benzer bir Sovyet kültü ortaya çıktı. Tüm bunları mümkün kılan sosyal medyadaki PP (Profil fotoğrafı) ihtiyacı. İnsanlar kendilerini anonim kılarak bir profil açacaksa, oradaki personasına ana karakteri verecek şey olarak görüyor bunu. Bu alfa kültü, erkeklik kültü, bu alt-right kültü. Esat Oktay Yıldıran da buraya oturuyor. Şu anda herkesin öfkelerine göre simgeleştirdiği figürler bunlar. Ne Atatürk tarihsel kişiliğinde ne Stalin. Ne Esat Oktay Yıldıran ne Yeşil ne de mesela Nihal Atsız…"
“İsrail, Holokost mazeretine sığınarak başka bir Holokost yaratıyor. Bugün olsa Arendt’in kendisine Arendt ödülünü vermezlerdi.” “Türkiye’yi Laikler-İslamcılar ayrımına sıkıştırmak eski ezberi tekrarlamaktan başka bir şey değil. Türkiye çok değişti. Kendisine dindar, muhafazakâr diyen kesim de acayip tabakalaşmış durumda.” “Ahlaki çürümeden sıkça bahsediliyor haklı olarak ama keyfi liberalizm olgusunu görmeden ahlaki çürümeden nasıl bahsedilir, bilmiyorum. Keyfi liberalizm, keyfi hukukla tamamlanıyor ve her şey yapılabilir, her şey mübah anlayışını yaygınlaştırıp meşrulaştırıyor.”
1 Ocak’taki Gazze yürüyüşünden dönen İsmail Aydemir’in saldırıya uğramasının ardından sosyal medyada Aydemir’le ilişkilendirilerek “Filistin hilafetle kurtulur” pankartı açılan bir mitingden görüntüler paylaşıldı. Ancak görüntülerin İsmail Aydemir ve 1 Ocak eylemiyle ilgisi olmadığı, Hizb-ut Tahrir’in 17 Aralık’taki mitinge ait olduğu ortaya çıktı. Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, Serbestiyet’e konuştu: “Meseleyi saldırıdan çıkartıp, hilafet ve Hizb-ut Tahrir meselesine çevirmeye çalışıyorlar. Hizb-ut Tahrir, 1953’te Kudüs’te kurulmuş ve İngiltere, Almanya, Danimarka, Belçika dahil kırkın üzerinde ülkede faaliyeti olan bir parti. Hizb-ut Tahrir’in metodu, fikri ve siyasi mücadele. Hiçbir neşriyatında, amacına şiddet ya da silahlı mücadeleyle ulaşacağına dair bir açıklama bulamazsınız. 1967’den bu yana başlayan davalarda beş yüzün üzerinde insan sanık oldu. Türkiye’de şu an Hizb-ut Tahrir davalarından hapis yatan yok. En son cezaevinde bulunan arkadaş, Mayıs 2023’te cezasını tamamladı ve çıktı.”
ABD’de yaşayan iş insanı, eski asker Mustafa Tanyeri, Esat Oktay Yıldıran2ın adının bir okula verilmesinden sonra X’teki paylaşımlarıyla dikkat çekti. Tanyeri ile konuştuk: “Eski bir ordu mensubu olarak da rahatsız oldum, bir insan olarak da rahatsız oldum. Bu sloganik milliyetçiler hayatlarında hiçbir bedel ödememişler, hiçbir tecrübeleri yok, askerlikten anladıkları yok, askerlikle ilgileri yok. Diyarbakır Cezaevi'nde işkenceye maruz kalan insanların suçu, ideolojisi ne olursa olsun ben bu insanlık suçuna karşı çıkıyorum. Suçları kesinlikle umurumda değil. Ben bölücülüğe sonuna kadar karşıyım ama bir kişi bölücü de olsa, suçlu da olsa eğer tutuklu olarak sizin elinize geçmişse ona insanlık dışı muamele yapamazsınız.”
12 Eylül döneminde üç yıl tutuklu kaldığı Diyarbakır Cezaevi’nde gördüğü işkenceleri kamuoyuna anlatan ilk isim olan Mehmet Selim Dindar’ın ağabeyi, AK Partili eski milletvekili Mehmet Emin Dindar; Esat Oktay Yıldıran’ın adının bir okula verilmesinin ardından başlayan tartışmalarla ilgili Serbestiyet’e konuştu: “Bu tip olaylar, işkence görenlerin yakınları olarak bizlere o günleri hatırlatıyor. Yanlıştan dönülmesi memnuniyet verici. Kardeşim, gördüğü işkenceleri medyaya yansıtabilen bir yüreğe sahipti. Cezaevinden yarım bir insan olarak çıktı. Ellerine, ayaklarına çiviler çakılmış, kaç sefer ölümün eşiğine gelmiş.”