CHP Kadıköy Belediye Başkanı ve aday adayı Şerdil Dara Odabaşı: “Siverekli olmam ve ismimin Kürtçe-Farsça olması üzerinden CHP’li ve Kadıköylü olmadığım algısı yaratılmaya çalışıldı. Bunu yapanlar da maalesef CHP’deki bazı dostlarımızdı. Onlara en güzel cevabı Kadıköy halkı 2019’da verdi”, “2019’da İYİ Parti nasıl Kadıköy’de aday çıkartıp beklediği oyu bile alamadıysa, şimdi de hem İstanbul’da hem ilçelerde beklediği oyu alamayacak.” “Sol partilerin Kadıköy’de yarışıyor olması CHP’nin başarısı. Çünkü Kadıköy’de özgür bir ortam var.” “Genel Başkanımızın kurultayda alınan tavırdan bağımsız şekilde vatandaşların memnun olduğu başkanların yeniden aday gösterileceğini söylemesi bizim için bir referans.”
Cihan Aktaş ile son kitabı Şehrazat Balkonda’yı anlattı: “Franco Bifo Berardi, sahneyi ayrıntılı bir şekilde tasvir ediyor: "Dayanışma ortadan kalktığından beri geriye sadece intikam kaldı: Yoksulların ezilenlerden aldıkları intikam (ırkçılık), ezilenlerin kadınlardan aldıkları intikam (maço şiddeti), herkesin herkesten aldığı intikam (vahşet)." Bu kaos döneminde sonucu bizim ne yaptığımız belirleyecek. Hâli hazırda herkes tek kişilik mekânlarına çekilme eğilimi içinde. Sivil toplum neredeyse ölmüş durumda. Herkesin her konuda ittifak etmesi gerekmiyor. Sivil toplumun, sivil toplumların birlikte var olabilmesinin imkânını araştırmaya mecburuz, bunun yolu da konuşmaktan geçiyor, türdeşlerle aynı mekâna kapanmaktan değil.
Yeşil, Cem Ersever, Esat Oktay Yıldıran gibi karanlık figürleri ikonlaştıran milliyetçi sosyal medya eğilimini Doğan Gürpınar ile konuştuk: “Sosyal medyanın polarizasyondan beslenen doğasında en keskini, en savunulmayı savunmak bir nişan haline geliyor. Bu da savunmayacak insanları savunulur hâle getiriyor. Mesela solda da benzer bir Sovyet kültü ortaya çıktı. Tüm bunları mümkün kılan sosyal medyadaki PP (Profil fotoğrafı) ihtiyacı. İnsanlar kendilerini anonim kılarak bir profil açacaksa, oradaki personasına ana karakteri verecek şey olarak görüyor bunu. Bu alfa kültü, erkeklik kültü, bu alt-right kültü. Esat Oktay Yıldıran da buraya oturuyor. Şu anda herkesin öfkelerine göre simgeleştirdiği figürler bunlar. Ne Atatürk tarihsel kişiliğinde ne Stalin. Ne Esat Oktay Yıldıran ne Yeşil ne de mesela Nihal Atsız…"
“İsrail, Holokost mazeretine sığınarak başka bir Holokost yaratıyor. Bugün olsa Arendt’in kendisine Arendt ödülünü vermezlerdi.” “Türkiye’yi Laikler-İslamcılar ayrımına sıkıştırmak eski ezberi tekrarlamaktan başka bir şey değil. Türkiye çok değişti. Kendisine dindar, muhafazakâr diyen kesim de acayip tabakalaşmış durumda.” “Ahlaki çürümeden sıkça bahsediliyor haklı olarak ama keyfi liberalizm olgusunu görmeden ahlaki çürümeden nasıl bahsedilir, bilmiyorum. Keyfi liberalizm, keyfi hukukla tamamlanıyor ve her şey yapılabilir, her şey mübah anlayışını yaygınlaştırıp meşrulaştırıyor.”
1 Ocak’taki Gazze yürüyüşünden dönen İsmail Aydemir’in saldırıya uğramasının ardından sosyal medyada Aydemir’le ilişkilendirilerek “Filistin hilafetle kurtulur” pankartı açılan bir mitingden görüntüler paylaşıldı. Ancak görüntülerin İsmail Aydemir ve 1 Ocak eylemiyle ilgisi olmadığı, Hizb-ut Tahrir’in 17 Aralık’taki mitinge ait olduğu ortaya çıktı. Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, Serbestiyet’e konuştu: “Meseleyi saldırıdan çıkartıp, hilafet ve Hizb-ut Tahrir meselesine çevirmeye çalışıyorlar. Hizb-ut Tahrir, 1953’te Kudüs’te kurulmuş ve İngiltere, Almanya, Danimarka, Belçika dahil kırkın üzerinde ülkede faaliyeti olan bir parti. Hizb-ut Tahrir’in metodu, fikri ve siyasi mücadele. Hiçbir neşriyatında, amacına şiddet ya da silahlı mücadeleyle ulaşacağına dair bir açıklama bulamazsınız. 1967’den bu yana başlayan davalarda beş yüzün üzerinde insan sanık oldu. Türkiye’de şu an Hizb-ut Tahrir davalarından hapis yatan yok. En son cezaevinde bulunan arkadaş, Mayıs 2023’te cezasını tamamladı ve çıktı.”