Serbestiyet, Elazığ’daki intihar hakkında ayrıntılara ulaştı: Enes Kara üç aydır bu evde kalıyordu. Cemaatin 25 yıllık bir mensubu olan babası oğlunun inançsız olduğunu biliyordu ama ‘düzelmesi’ için bu evde kalmasında ısrar etmişti. Evin sorumluları babaya çocuğu için devlet yurdunun daha doğru olduğunu söylemişler ve Enes ile birlikte devlet yurdu başvurusu yapmışlardı. Baba Mehmet Kara Akit’e konuştu: “Bir Müslüman, çocuğunun her iki alemde de mutlu olmasını ister. Ateist arkadaşlarından etkilenmiş. Telefon bağımlılığı da vardı.”
İçişleri Bakanı Soylu, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun bir dişçiden Gülen’i arayıp geçmiş olsun dileğinde bulunduğunu iddia etti. Yeni Şafak, görüşmenin zamanıyla ilgili biri 17/25 Aralık sonrası ve ikisi 17/25 Aralık öncesi üç iddia olduğunu yazdı. İddialardan ikisi Ekim 2013 tarihini gösteriyor. Tam da o tarihte Gülen, Zaman gazetesinde ilanlar vererek hastalığı için kendisini arayanlara teşekkür etmişti. Ama o listede Kılıçdaroğlu değil, Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu ve Yeni Şafak’ın Ankara temsilcisinin de aralarında olduğu isimler vardı.
Cemaat ve vakıfların yurtları ‘son seçenek’ değildir birçok genç için; aile oraya güvenebildiği, çocuğunun kendisinin uzağında ancak onların gözetiminde güven altında olabileceğini düşündüğü için ilk seçenektir... Dinî cemaatlerin, vakıfların tekrar tekrar bu soruyu sormaları gerekiyor: Neyiz biz, ne olmak istiyoruz, nasıl bir işlev görüyoruz: Okul, yuva ve ev gibi miyiz, yoksa kafes ve hapishane gibi mi?.. Bu ülkenin dindar veya seküler, sağ veya sol, Hamidist ve Kemalist her türlü dayatmacı tutumdan uzak olması; herkese ve her renge eşit derecede hayat hakkı tanıyan bir ortak anlayışla ‘toplum olunduğunun’ herkesçe idraki gerekiyor.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun geçtiğimiz ay duyurduğu normalleşme adımları kapsamında Türkiye ve Ermenistan arası uçuşlar başlıyor. Pegasus Hava Yolları, 2 Şubat itibariyle İstanbul-Erivan seferlerini başlatıyor. Ermenistan hava yolu şirketi Flyone Armenia da İstanbul seferlerine başlamak için yaptığı başvuruya olumlu yanıt aldığını duyurmuştu.
Sadece kuvvet kullanmaya dair geleneksel uluslararası hukuk kurallarına odaklanıp, uluslararası hukukun insan hakları gibi birey odaklı alanlarda kat ettiği yolu görmeden yabancı devlet birliklerinin bir diğer devletin ülkesine, o devletin hükümetinin daveti üzerine gittiği her vakayı peşinen uluslararası hukuka uygun görüp tartışmamak isabetli olmaz. Kazakistan örneğinde olduğu gibi yabancı kuvveti davet eden ev sahibi yönetim olabilir ama o evin içinde yaşayanların hiç mi söz hakkı yoktur?