Niçin yazıyorum bunları? Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda en önemli meselelerinden birisinin, bir konuşma ahlakını tahkim etmek olduğunu düşündüğüm için.
1 Kasım'dan sonra Kemalistlerin koyun sürüleri yetmezmiş gibi, her gün İslamafobi, Kemalizm merdivenlerinde bir basamak daha çıkıp, atalarının babalarının dinine geri dönen, laik demokratların zebra sürüleri geldi.
Kavgayı kazanmak yetmez, onu kalıcı kılmak için toplumsal bir sözleşmeye bağlamak da gerekir. AK Parti seçim zaferine bir yenisini daha ekleyebilir, ama Türkiye'yi yeni bir anayasa kavuşturmadan kazanılacak her zaferi eksik kalır, tamamlanmış sayılmaz.
Halkın neden yarısının AK Parti'yi tercih ettiği üzerine yapılacak bir araştırma, tercihi anlamamıza yardım edebilir. Halka kızmayı bırakıp, kendimizdeki eksikleri ve halkla aramızda oluşan mesafeyi sorgulasak, daha sağlıklı sonuçlara varabiliriz.
Muhalefet partileri 1 Kasım’a giderken yine ayrı, ayrı ya da birleşerek inanılır ve güvenilir bir siyasi alternatif oluşturamadılar. Hatta bu yönde çalışmak yerine yine sadece AK Parti’yi iktidardan düşürmeye dayalı ortak bir stratejiye odaklandılar.