İnfaz düzenleme paketiyle ilgili tartışmalı başlıkları Av. Levent Mazılıgüney’e sorduk.
TBMM’ye sunulması beklenen infaz paketinde daha önce örgütlü suçlar kapsamındaki tutuklulara uygulanmayan “Covid tahliyeleri” düzenlemesinin olması bekleniyordu. Ancak son dakika değişikliğiyle bu düzenlemenin paketten çıkması nedeniyle özellikle DEM Parti’den tepkiler geldi. Covid tahliyeleri düzenlemesi neden bu kadar önemliydi?
Ülkemizde cezaevlerinin kapasitesi 300 bin iken nüfusu 410 bin mertebesinde. Birçok ilin nüfusundan daha fazla cezaevi nüfusumuz var ve Avrupa ve OECD ülkelerinde cezaevi nüfus yoğunluğunda ilk sıradayız. Cezaevlerine girmesi beklenen, yakın zamanda hükümlü olması beklenen kişi sayılarını ise kimse düşünmek dahi istemiyor, adeta bir çığ geliyor. Özetle ceza adalet sistemi çalışmıyor ülkemizde.
Cezaevlerinde aralıklarla bir nevi doldur boşalt yapılıyor. Cezaevi nüfusu pansuman tedbirlerle biraz azaltılıyor, sonra hızla fazlasıyla doluyor. Son tedbirlerden biri de pandemi zamanında yapılan ve Covid düzenlemesi diye bilinen infaz düzenlemeleriydi. Ancak Covid düzenlemelerinden yalnızca hükümlüler faydalanabildi. İlk derece mahkemeleri ceza kararı verdikten sonra istinaf ve Yargıtay aşamalarında dosyalar çok uzun süre bekleyebiliyor. Cezası Yargıtay’da erken onananlar Covid düzenlemesinden faydalanırken, onanmayanlar faydalanamadı. Tuhaf ve açıklanamaz bir eşitsizlik oluştu. Birçok mahpus, adil yargılanmadığını düşündüğü halde düzenlemeden faydalanabilmek için temyiz hakkından vazgeçti.
Uygulamadaki bu haksızlığın giderilmesi için 30 Temmuz 2023 öncesi suç işlemiş herkesle ilgili genişleme bekleniyordu ve daha da önemlisi bu genişlemeden tutuklular da faydalanacaktı. Uzunca bir zamandır hem kamuoyu oluştu hem de siyaset büyük bir beklenti oluşturdu. Birkaç aydır cezaevi ziyaretlerimde tüm mahpuslar sadece bu düzenlemenin zamanını ve kapsamını soruyordu. Aileler de çok umutluydu. Ülkemizdeki barış süreci ile birlikte de Kurban Bayramı öncesinde düzenlemenin yapılacağına kesin gözüyle bakılıyordu ve siyaset de bu beklentiyi oluşturmuş, destekleyecek çokça açıklama yapılmıştı.
Öyle ki, 60 kişilik bir koğuşta her bir mahpusun eşyalarını topladığını bir mahpus yakını iletti. Mahpus aileleri de bayram için hazırlık yapmaya başlamıştı çoktan. Maalesef siyasetin oluşturduğu beklenti hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Mahpusların toplanan eşyaları tekrar dolaplarına kaldırıldı. Mahpus ailelerinin, özellikle çocukların bayramda kavuşma hevesleri kırıldı. En az bir milyon kişi bayrama buruk girecek. Bu durum siyasete olan güveni zedelemekle kalmadı. Barış sürecindeki samimiyetin de sorgulanmasına neden oldu.
Bununla birlikte suç tipine göre yapılması bile bu aşamada anlamsız olan tartışmaların, aynı suçları işledikleri iddia edilen farklı insan gruplarına yönelik yapılması ise ne hukuki ne de insanidir. Kamuoyuna yansıdığı şekilde belirli bir insan grubunun düzenlemeden faydalanmaması amacıyla düzenleme geri çekildiyse bu tarif edilemez bir fecaattir.
Hasta ve yaşlı mahkumlarla ilgili düzenleme pakette yer aldı. Bu düzenlemeden kaç kişi yararlanabilecek?
İnsan Hakları Derneğinin 28 Nisan 2025 tarihli 2025 Yılı Hasta Mahpuslar Raporuna (https://www.ihd.org.tr/2025-yili-hasta-mahpuslar-raporu/) göre 161’i kadın ve 1251’i erkek olmak üzere en az 1412 hasta mahpus bulunmakta. Hasta mahpuslardan 335’i ağır, 230’u hayatını tek başına devam ettiremiyor, 105’inin de desteğe ihtiyacı var. Bu sayılar muhtemelen daha fazladır çünkü resmi verilere ulaşılamıyor. Benim görüşüm hiçbir hasta mahpus cezaevinde olmamalı şeklindedir ancak TBMM’ye sunulan düzenlemede “maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edilen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilenler” şeklinde sınırlanmış.
Dolayısıyla hasta mahpusların cezaevinde kalıp kalamayacaklarıyla ilgili sağlık açısından yetki Adli Tıp Kurumu’nda. Kurumun çelişkili raporları kamuoyunda malum. Toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike kavramı ise 2013 yılından bu yana infaz kanununda yer almakla birlikte sorunlu bir kavram çünkü ağır hastalık ve hayatını yalnız idame edememekle çelişen bir durum. Hem ağır hasta olacak hem de serbest olursa toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturacak denemez, denmemeli. Hasta mahpusların bir an evvel tahliyesi önemli ancak cezaevi nüfusunun azaltılmasına önemli bir etkisi olmayacak.
TBMM’ye sunulan paket mükerrer suçlarla ilgili düzenleme de var. Bu maddenin uygulamadaki karşılığını anlatabilir misiniz?
Kişi bir suç işlemiş ve cezası infaz edilmiş, ancak serbest kaldıktan sonra tekrar suç işlemiş ise tekerrür, bir daha suç işlemiş ise de ikinci defa tekerrür şeklinde geçer infaz kanununda. İkinci defa tekerrürlerde koşullu salıvermeden faydalanma hakkı bulunmuyordu ve bu durum halk arasında dörtte dört yatar şeklinde adlandırılıyordu. Yeni düzenlemeyle birlikte cezanın dörtte üçü cezaevinde geçirildikten sonra koşullu salıvermeden faydalanılabilecek.
Ancak bu faydalanma infaz süresinde iyi halli olunmasına bağlı. İyi halli olunup olunmadığı ise cezaevi idare ve gözlem kurullarının takdirinde. Cezaevi idare ve gözlem kurullarının yetkileri ağır ceza mahkemelerinin yetkileriyle yarışır, bazı durumlarda geçer durumda ve başlı başına bir hukuksuzluk halini aldı. Gözlem kurulları ayrıca üzerinde konuşulması gereken bir konu.