Ana SayfaDış HaberSerbestiyet’in Gözünden Suriye-1: -Giriş- Suriye tedirgin gözlerle normalleşmeye çalışıyor

Serbestiyet’in Gözünden Suriye-1: -Giriş- Suriye tedirgin gözlerle normalleşmeye çalışıyor

Serbestiyet ekibi olarak kuzeyden güneye Suriye’yi gözlemledik. Siyasilerden entellektüellere sokak satıcısından bakkalına farklı bakışları çapraz okumalarla ele aldık. Ülkedeki farklı kesimlerin Suriye’nin geleceğine dair öngörülerini dinledik.

Suriye halkı 61 yıllık diktatörlüğün ürettiği baskı atmosferinden 1 yıl önce kurtuldu. Bu totaliterizme bir de 13 yıllık (2011-2024) iç savaş yıkımı eklendi. Haber seyahetimizin arka planını anlamak için kısaca yakın tarihi hatırlamakta fayda var. Ülke, 15 Mart 2011’de rejime karşı sivil protestoların başlamasından bu yana birçok göç dalgasına tanık oldu.

2012 – Muhalifler Dalgası: Bunlardan ilki 2012’deydi ve ülkeyi terk edenlerin çoğu muhaliflerdi. Güvenlik güçleri tarafından takip ve tehdit edildiler.

2015 – Umutsuzluk Dalgası: Bunu 2015 yılında, savaşın fiilen büyük oranda sona ermesine dair umudun azalması sonucunda daha geniş çaplı bir göç dalgası izledi. Göç edenlerin çoğu zorunlu askerlik hizmetini reddeden gençler, geçim kaynaklarını kaybeden ve evlerinden edilen ailelerdi.

2021: Ekonomik Çöküş Dalgası

2021’de “rejimin bekasını” tesis eden Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra göç dalgası yeniden başladı. Bu dalgada, ekonomik çöküşün daha kötü bir hal alması, işsizlik durumu ve bir geçim kaynaklarının yanı sıra yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik güven kalmaması etkili oldu. Belirtilen koşullar, on binlerce sanayicinin, tüccarın, küçük çaplı zanaatkarın yanı sıra Mısır, Irak ve Türkiye’ye büyük bir doktor göçünün yaşanmasına neden oldu. Suriyeli mülteciler, 2014’ten bu yana dünyadaki mültecilerin büyük çoğunluğunu temsil ediyor. Öyle ki, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) göre Suriye, dünya çapında mülteci veren ülkeler listesinin başında yer alıyor. 2019 yılında dünyadaki Suriyeli mülteci sayısı 6 milyon 600 bin mülteciye ulaşmıştı. 2021’deki ekonomik çöküş 2024’te rejimin içine çökmesine ve dağılmasına, Esad’ın Moskova’ya kaçmasına, Şam’da HTŞ önderliğinde yeni bir yönetimin kurulmasına yol açtı. Peki bu noktaya nasıl gelinmişti?

Suriye’nin yakın tarihini kronolojik olarak ana hatlarıyla özetleyelim.

Osmanlı Dönemi Sonu ve Fransız Mandası

1516–1918 → Suriye, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir eyaleti idi. Şam, Halep, Hama, Humus gibi şehirler önemli merkezlerdi.

1918 → Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’nı kaybetmesiyle Suriye İngilizler tarafından işgal edildi.

1920 → Kısa ömürlü Arap Krallığı (Şerif Faysal yönetiminde) ilan edildi, ancak Fransa tarafından bastırıldı.

1920–1946 → Fransız Mandası dönemi başladı. Fransızlar Suriye’yi birkaç eyalete böldü (Şam, Halep, Lazkiye, Cebel-i Dürz, Hatay). Direniş hareketleri gelişti.

1936 → Suriye ile Fransa arasında bağımsızlık anlaşması yapıldı, ancak II. Dünya Savaşı nedeniyle uygulanmadı.

Bağımsızlık ve Siyasi İstikrarsızlık

1946 → Fransızlar çekildi, Suriye resmen bağımsız oldu.

1948 → İsrail’in kuruluşu sonrası Arap-İsrail Savaşı’na katıldı; yenilgi Suriye’de rejim krizlerini artırdı.

1949–1954 → Birbiri ardına askeri darbeler yaşandı (Hüsni Zaim, Sami Hinnavi, Edib Şişekli).

1958 → Suriye, Mısır ile birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC)’ni kurdu.

1961 → Askerî darbe ile BAC’tan ayrıldı.

Baas Partisi ve Hafız Esad Dönemi

1963 → Baas Partisi darbe ile iktidara geldi.

1967 → Altı Gün Savaşı’nda İsrail, Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni işgal etti.

1970 → Savunma Bakanı Hafız Esad, “Düzeltme Hareketi” ile cunta içinde darbe yapıp iktidarı ele geçirdi.

1973 → Suriye, Mısır ile birlikte Yom Kippur Savaşı’na katıldı; İsrail ile çatıştı.

1976 → Suriye, Lübnan İç Savaşı’na müdahale etti ve Lübnan’da etkin oldu.

1982 → Hama’da Müslüman Kardeşler (İhvân-ı Müslimin) ayaklanması rejim tarafından çok sert biçimde bastırıldı yaklaşık 40 bin sivil katledildi.

1990’lar → Soğuk Savaş sonrası dönemde Suriye, ABD öncülüğündeki koalisyonla birlikte 1991 Körfez Savaşı’na sınırlı destek verdi.

Beşşar Esad Dönemi ve İç Savaş

2000 → Hafız Esad öldü, yerine oğlu Beşşar Esad geçti.

2005 → Beşşar Esad Batı’nın desteği ile “Yasemin Devrimi” adı altında bir reform paketi açıkladı. Ancak reformlar vitrinden öteye geçemedi ve başarısızlıkla sonuçlandı. Otoriter yapı devam etti. Ekonomik sıkıntılar ve baskılar 2011’e kadar sürdü.

2011 → Arap Baharı dalgası Suriye’ye sıçradı; gösteriler şiddetle bastırıldı.

2011 Mart-Ağustos → Muhalifler Cuma namazı çıkışlarında 6 ay boyunca barışçıl gösteriler düzenlediler. Gösterilere silahlı müdahalelerde yüzlerce sivil hayatını kaybetti.

2011 Ağustos → Suriye ordusunun orta ve alt kademelerinden kopuşlar başladı. Böylece sivil-güvevlik güçleri çatışmaları iç savaşa evrildi.

2012- Çatışmalar çok aktörlü hale geldi:

  • Rejim güçleri (Rusya, İran desteğiyle),
  • Muhalif gruplar (ÖSO, Nusra Cephesi, Ahraruş Şam, İslam Cephesi vb.)
  • Kürt güçleri (PYD/YPG),
  • IŞİD 2014’te Musul’u alarak zirveye çıktı, Suriyeli muhaliflere ağır darbe vurdu. Bir çok katliama  imza attı. Suriye’nin tarihi ve sosyal yapısına ağır tahribat yaptı.

2012-2014 → Hula, el-Kubeyr, Hama, Derayya, Kureyk, Tedamun, Beyda-Banyas’ta kitlesel katliamlar gerçekleştirildi.Doğu Guta’da ise kimyasal silahla çok sayıda çocuk katledildi.

2015 → Rusya, Esed rejiminin daveti üzerine askerî olarak Suriye’ye müdahale etti.

2016-2018 → Rejim, Rusya ve İran desteğiyle muhalif bölgelerin çoğunu yerle bir ederek kuşatma ve katliam stratejisi ile muhalifleri Doğu Guta, Halep, Dera ve Humus bölgelerinden terk etmeye zorladı. Böylece yeniden ele geçirdi. Han Şeyhun ve Duma’da kimyasal silahlarla katliamlar yaşandı.

2017–2019 → IŞİD büyük ölçüde yenildi. ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kuzey ve doğuda kontrol sağladı.

2018-2024 → Bölgelerini terk eden muhalifler İdlib’e sıkıştırıldı. İdlib’te de facto bir muhalif devletçik kuruldu. Nusra yerel grupları da içeren bir platform kurarak Heyetu Tahriri Şam’a (HTŞ) dönüştü. HTŞ bu devletçiğe sivil bir yönetim atayarak Aralık 2024’e kadar bölgeyi yönetti.

2020 sonrası → Suriye fiilen bölünmüş durumdaydı:

  • Batıda Esed rejimi,
  • Kuzeyde Türkiye destekli muhalif gruplar,
  • Kuzeydoğuda Kürt güçleri (SDG),
  • Güneyde ise hâlâ kırılgan dengeler mevcut.

Esad’la Normalleşme dönemi

2023–2025 → Arap ülkeleri ve Türkiye’nin Esad ile normalleşme süreci başladı; 2023’te Suriye, Arap Birliği’ne geri alındı. 2024’te Ankara-Suriye rejimi ilişkileri diplomatik düzeyde iletletilmiş hatta Erdoğan ve Esad’ın uzlaşısı noktasına kadar gelinmişti. Temmuz 2024’e gelindiğinde Bu durum Suriyeli muhaliflerde Ankara’ya yönelik öfkeye yol açmıştı.

Putin 7 Ekim 2023 Hamas saldırıları sonrası başlayan yeni süreçte İran’la yürüttüğü nüfuz rekabetinin de etkisiyle Ankara ve Şam’ı barıştırmaya çalışıyordu:

Esad ise 15 Temmuz 2024’te yaptığı açıklamayla Erdoğan’ın uzattığı eli havada bırakmıştı.

Şafakta 12 Gün

27 Kasım 2024 → 2018’den bu yana binlerce sivilin ölümüne yol açan hava ve kara saldırılarına maruz kalan HTŞ “Saldırganlığı Caydırma Operasyonu” adı altında Halep kırsalında taaruza geçti.

Rejim tarafında savaşı General Süheyl el-Hasan ve İran Devri Muhafızları Komutanı Tuğgeneral Kioumars Pourhashemi (Purhâşimî) yönetiyordu.

Devrim yolunu “Şiileştirilmiş” Tugay açtı

İran rejimi Sünni el-Bakgara aşiretini Hz. Muhammed’in 3. Kuşak torunu İmam Muhammed Bakır’ın soyundan gelmelerini de kullanarak 2012’de Şiileştirdi ve silahlandırarak Livâ el-Bâkır’ı (İmam Bakır Tugayı) kurdu.

Purhâşimî 28 Kasım’da kendi askerlerinden biri tarafından öldürüldü. Purhaşimi’nin öldürülmesi Suriye’nin kaderini değiştirecekti. İranlı komutanın ölümünü duyan Liva el-Bâkır mensupları Esad’a isyan edip taraf değiştirince beklenmedik biçimde rejim ordusunun ve İran güçlerinin dağılması üzerine Halep merkezine giren HTŞ güçleri 3 Aralık’ta Hama ve 6 Aralık’ta Humus’taki zayıf direniş hatlarını da kırarak Şam’da Esad yönetimini 8 Aralık’ta devirdi. Zaten aynı süreçte Beşşar Esad da ailesi ile birlikte Rusya’ya kaçtı.

6 Aralık’a kadar ağır kayıplar veren Hizbullah ve İran ordusunun bu tarihte yenilgiyi kabul edip geri çekilmesi Şam’ın düşüşünü hızlandırdı. 

Peki Suriye 8 Aralık’tan sonra hangi imtihanlardan geçti?

24-26 Aralık 2024 → Büyük Noel Ağacı yakılması üzerine Humus’taki Hristiyanlar protesto gösterileri yaptılar. Yeni yönetimin krizi sağduyu ile yönetmesi üzerine olaylar yatıştırıldı.

6 Mart 2025 – Devrik rejim unsurları Lazkiye-Tartus bölgesinde isyan başlattı. Yeni geçiş hükümetine bağlı güvenlik güçleri arasında Lazkiye’de silahlı çatışmalar başladı. Alevî/Nusayrî bölgelerine yönelik misilleme saldırılarıyla binin üzerinde sivil hayatını kaybetti. İsyan bastırıldı.

Temmuz-Ağustos 2025- Süveyda kentinde bulunan Dürzi gruplardan biri olan Hikmet el-Hicri grubu Bedeviler ile yaşadıkları çatışmalar sonrası İsrail destekli bir isyan başlattı. Şam yönetimi olaylara müdahale etti. İsyan ve sonrasında tüm taraflardan (Hicri grubu-Şam güçleri ve Bedeviler) binin üzerinde kişi hayatını kaybetti. İsrail olaylar sırasında Şam’ın merkezini vurdu, uluslararası baskılar sonucu Şam yönetimi geri adım attı. Onbinlerce Bedevi sürgüne zorlanırken Hicri grubu de facto olarak özerkliğini ilan etmiş oldu.  

Ülke hâlen ekonomik kriz, mülteci sorunu ve siyasi çözümsüzlükle karşı karşıya. Öğrenci olarak 2006-2008 yıllarında Şam’da yaşamış biri olarak savaş boyunca günaşırı takip etmiş bir gazeteciye dönüşmüştüm. 8 Aralık’ın hemen sonrası da Şam ve diğer ana kentleri gözlemleme imkanı bulmuştum. Şimdi Serbestiyet adına hem Arap Baharı öncesi Esed dönemini hem sivil protestolar ve iç savaş dönemini hem de 8 Aralık sonrası ilk günleri gözlemlemiş bir gazeteci olarak şimdi de 1. Yıldönümünde Suriye’nin farklı yüzlerine şahit olmak için Azez’den Halep’e, Humus’tan Şam’a, Seyyide Zeyneb, Doğu Guta ve Dera’ya bir haber turu düzenledik. Türkmenlerle, Şam’a 70 yıl önce göçen Türklerle, Kürtler, Dürziler ve Alevilerle, Hristiyan din adamları ve yeni Şam yönetiminin aklını temsil eden şahsiyerlerle görüştük.

Tüm farklı dönemlerini kıyas ederek elden geldiğince ülkenin farklı kesimleriyle temaslar gerçekleştirdik. Suriye’de Babu’s Selam sınır kapısından Şam’a, Dera’ya uzanan yolculuğumuzda en çok şahit olduğumuz şey insanlardaki normalleşme çabası ve tedirginlikti. Seyahatimiz boyunca Foto-Muhabirimiz Emir Kaba’nın perspektifi, Akademisyen Doç. Dr. Orhan Güvel ve Suriyeli Gazeteci Muhammed Mustafa Derda’nın iletişim kanalları, İHH’nın ulaşım ve güvenlik konusundaki yardımları, mihmandarımız İyad Halebi kardeşimizin emekleri unutulmaz. 

Analiz/Röportaj/İzlenim dizimiz böyle başladı…

- Advertisment -