Ana SayfaGÜNÜN YAZILARI8 Aralık'tan önce, 8 Aralık'tan sonra

8 Aralık’tan önce, 8 Aralık’tan sonra

Türkiye ile kuzey Suriye Kürtleri arasında yaşanması olası gerginlikler Türkiye ile Batı dünyası ve Türkiye iç siyasetini ciddi anlamda zorlayacaktır. Bu coğrafya birilerinin kazandığı ve birilerinin kaybettiği süreçlerden çok acı çekti. Bu sefer herkesin kazanacağı bir tabloyu ortaya çıkarmak için yeterince tecrübe birikti. Yeter ki istensin…Bunun en acil yollarından biri de PKK'nin kayıtsız şartsız Türkiye 'ye karşı silahtan vazgeçmesidir.

Suriye’de olup bitenler sadece Suriye’nin bir iç meselesi değil.

Öyle görünüyor ki önümüzdeki dönem Suriye’de olacaklar sadece bölgesel anlamda yeni şekillenmelere neden olmayacak, aynı zamanda uluslararası siyasette de önemli bir yer kaplayacağa benziyor…

Yakın zaman diliminde Türkiye ile kuzey Suriye Kürtleri arasında yaşanması  olası gerginlikler Türkiye ile Batı dünyası ve Türkiye iç siyasetini ciddi anlamda zorlayacak gibi.

Katar dışında Arap ve Körfez ülkelerinin Hey’etu Tahrîri’ş Şâm’a (HTŞ) yönelik olumsuz tavırları ve her ne kadar güçten düşmüş olsalar da Rusya ve İran’ın tavırları da eklendiğinde Türkiye’nin bu süreci kolay kolay götüremeyeceği bir tablo çıkıyor ortaya.

8 Aralık öncesi içeride bütün hikâyelerini tüketmiş ve ikinci parti durumuna düşmüş olan iktidar partisi 8 Aralık ile beraber devasa bir hikâyeye kavuşmuş oldu.

Böylesine bir avantajı hem kendi lehine hem Türkiye’nin çıkarlarına hem de Suriye’de yaşayan bütün inanç ve kimliklerin huzuru için kullanma fırsatı yakalamış oldu.

Böylesine fırsatlar bazen yüz yılda bile oluşmaz.

Eğer iktidar bunu sadece iktidarda kalma hevesi için bir fırsat olarak görürse kendine de bu ülkeye de ve Suriye’ye de yazık eder. Aslında son 15 yılda İslam coğrafyasında yaşanan büyük olaylar bize inanılmaz deneyimler sundu.

Arap Baharı ile beraber oluşan büyük sevinç çığlıklarının ve zafer naralarının kısa bir zaman diliminde nasıl büyük bedellere dönüştüğünü beraber yaşadık.

Arap Baharı tam bir cehennem ateşi oldu.

IŞİD gibi zebani örgütler bölgeyi katliamlara boğdu. Şiiler, Ezidiler ve Kürtler acılar arasında kaldılar. Bölgede sayısı yüzlerce olan örgütler mantar gibi türediler ve hâlâ onlarca silahlı örgüt varlığını sürdürüyor.

Arap Baharı’nın kırılması ile beraber, kendi sınırlarının ötesinde Türkiye ilk defa Kıbrıs dışında toprak yönetiyor. Kürtler güney Kürdistan’dan sonra Suriye’nin kuzeyinde yönetim elde ettiler.

8 Aralık’tan önce Suriye örgütler arasında paylaşılan bir ülke konumuna gelmişti. 7 Ekim Hamas saldırısı ile beraber tıpkı Arap Baharı sonrası gibi bölge tekrar bir ateş çemberi içine girdi.

7 Ekim’i büyük bir zafer coşkusu ile kutlayan Müslüman dünya İsrail’in vahşi saldırıları

sonrası acı hikâyelerin adresi oldu. Gazze yok edildi.

Hamas kadroları öldürüldü. Örgüt olarak felç durumuna getirildi. Bunun yankıları Hizbullah’ın Lübnan’da lider kadrosunun öldürülmesi ile devam etti ve İran bölgesel olarak izole edildi.

Bu durum 8 Aralık Şam rejiminin düşüşü ile yeni bir evreye doğru gidiyor. Kartlar yeniden dağılıyor. Masalar yeniden kuruluyor ve en önemlisi de 20 Ocak’tan sonra görevi devralacak olan Trump gibi ne yapacağı veya nerede duracağı bilinmeyen bir liderin insafına kalmış olan yeni siyaset bekleyişi.

Bu bekleyişte Türkiye Batı dünyası ile yol almak durumunda. Çünkü Rusya ile ipler kopmuş vaziyette. Hal böyleyken

Batı dünyası açısından bir diktatörün yıkılması elbette kıymetli görüldü. Ama işte ‘ama’sı var. Suriye’de iktidar olan HTŞ’ye yönelik güvensizlik ve endişe ancak Türkiye’nin Suriye’de yaşayan tüm kimliklere sahip çıkması ile aşılabilir.

Türkiye’nin Kürtlere yönelik duruşu bu sürecin anahtarı olacaktır. Birkaç gündür yaşadığımız olaylar bizlere umut vermiyorsa da bunu bir umuda dönüştürmek Türkiye’nin elinde. Coğrafya birilerinin kazandığı ve birilerinin kaybettiği süreçlerden çok acı çekti. Bu sefer herkesin kazanacağı bir tabloyu ortaya çıkarmak için yeterince tecrübe birikti. Yeter ki istensin…

Bunun en acil yollarından biri de PKK’nin kayıtsız şartsız Türkiye ‘ye karşı silahtan vazgeçmesidir. Türkiye ‘ düşmanlık politikası bittiğinde Kürtler üzerindeki terörizm kabusu da son bulacaktır.  Böyle bir adımı çok geç kalmadan hemen şimdi atmalıdır

Bu Türk ve Kürt barışına verilebilecek en kıymetli hediye olur.

- Advertisment -