İlhami Işık

Ne olduysa 2013’ün Nisan ayında oldu

Arap Baharı ile soğuk savaşın Ortadoğu’da da sona ermesi anlamına gelen büyük değişim maalesef dünün muktedir güçleri tarafından büyük bir tehlike olarak algılandı. Bunda başat neden de İsrail’in varlığı ve İsrail’in kaygıları olmuştur. 2012 sonu itibarıyla harekete geçen ve tümüyle İsrail’in güvenliği ile Körfez ülkelerinin varlığını korumaya yönelik bu karşı saldırı, planlı organize ve hedefi net bir taarruza dönüştü. Bunun en doğrudan mağdurlarından biri de Türkiye’deki demokrasi ve büyük bir fırsat olan Çözüm Süreci oldu.

PKK, Türkiye’yi normalleştirecek o adımı atmalı

Uzun yıllar olduğu gibi uluslararası konjonktür ile bölgesel konjonktürün Erdoğan'ın lehine işlemesi ve muhalefetin bir türlü topluma güven vermemesi sonucu oyun kurma kabiliyetini konuşturan bir Erdoğan yok artık. Her şeyin iktidar aleyhine geliştiği bu zaman diliminde muhalefetin bunu kendi lehine kullanmayacağını hiç sanmıyorum. Bu süreci hızlandıracak ve ülkeyi rahatlatacak bir adımdan söz etmemek mümkün değil. Bu adım da, zaten fiili olarak Türkiye’de silah kullanma kabiliyetini kaybetmiş olan PKK’nın Türkiye'ye karşı silahtan vazgeçmesi ve silaha başvurmaya son vermesi gerekliliği.

Normalleşme, Kürt Sorunu’nun neresinde?

Aylardır Mayıs ve Haziran ayında yapılacağı söylenen Kandil’e askeri operasyonun izi yok. Zaten böyle bir operasyon için İran’ın onayı gerekir. Çözüm Süreci’nden korkmuş ve Kandil üzerinden bu süreci baltalamış İran böyle bir operasyona yeşil ışık yakmaz. Böyle bir operasyonu yapmak Türkiye’nin de menfaatine olmaz. O yüzden muhalefetin Kürt meselesini de normalleşme sınırlı içine alması ve bu konuda adım atarak iktidara yol açması herkesin menfaatine olacaktır.

1979’da Afganistan için nasıl dayak yedim?

Dünyada Afganlardan sonra, Afganlar için dayak yiyen ilk insanım ben. Polis şefleri beni Sovyetlerin Afganistan’ı işgali yüzünden döverken, ben Afganistan’ın adını bile duymamış 19 yaşında Batmanlı bir sosyalistim. O hınçla Afganistan üzerine okumaya başladım. İkinci kez dayak yemiş gibi oldum. Birbirlerinin yemeklerine zehir katan, birbirlerini yastıkla boğan Afgan Komünistlerini, işgalsiz, darbesiz bir dünya için mücadele ederken Sovyetlerin darbesini, işgalini okudukça hayallerim de yıkıldı.

Kürtlerin niyeti ve devletin direnci örtüşmüyor

Herkesten çok devlet Kürt meselesinin bir bölünme meselesi olmadığını çok iyi biliyor. Kürt meselesi, askeri ve hukuki bakımdan hiç kontrol dışına çıkmadı ve ciddi bir tehdide dönüşmedi. Peki o halde çok daha güçlü ve elverişli konumda olan devlet, neden hala bölünme siyasetinin arkasına saklanmaya devam ediyor? Devlet, neden hala defalarca kapatılmasına rağmen ısrarla varlığını sürdüren yasal ve meşru bir Kürt partisini kapatmanın planlarını yapıyor?

İktidarın sessizlik korkusu

Pandemi koşullarında neden lebâleb kongreler yapılıyor? Neden parti grubunda Cumhurbaşkanı milletvekillerini ayağa kaldırıp tek millet yemini ettiriyor? Bu soruların herkesin aradığı cevabı “kararlı sessizlik” kavramında gizli.