Futbolun oyun planını etkileyen olgusu, rakibin beklenmeyen, şaşırtıcı bulmacaları ve daha önceden hesaplanmamış aksiyonlarıdır. Böyle bir vaziyette yakalanan teknik adam, sırf böylesine hazırlıksız yakalandığı için risk almak zorunda kalır. Bu bağlama oturan risk rasyoneldir. Ötesi, bana kalırsa bir fantasmadan başka bir şey olamaz.
Antalyaspor maçında Abdullah Avcı, birinci bölge ile ikinci bölge arasındaki mesafeyi öyle uzun ve derin tuttu ki, bu davranışıyla takım savunmasını adeta toptan, her tür saldırıya karşı savunmasız bıraktı. Savunma ve orta saha parseli arasında oluşan uzun ve derin boşluk, kelimenin tam anlamıyla risktir. Böyle bir taktik, savunma merkezini açıkta bırakmak demektir ve futbol bir oyun şeklini aldığı günden bugüne savunmanın önünü açık bırakmak, savunma merkezini kapatmamak, alınabilecek en büyük riskler arasında ilk sıradadır.
Risk almak keyfi bir şey değildir, risk rakibin dayattığı bir şeydir. Bu gerçeği Abdullah Avcı’nın herkesten daha iyi biliyor olması gerekir. Abdullah Avcı, “Hayır bu bir risk değildi, ben bu maçı öyle yorumladım ve takımını bu taktik plan üzerine sahaya sürdüm’’ diyorsa, bunun adı da Nuri Şahin’i fena halde hafife almak olur. Kaldı ki, eğer bu bilinçli bir seçim ise, o zaman bu maçta neden bu hale düşmeye seyirci kalınır?
Maçı ve oyunu rakip sahada oynamak için bütün takımı ilerde tutmak doğru bir yaklaşımdır. Hem ceza sahasında rakipten daha fazla çoğalmak hem de rakipten dönebilecek ikinci topları kapmak böyle bir taktik duruşu gerektirir. Eğer bunun böyle olduğunu söylüyorsa Avcı, o zaman da şunu sormak gerekir: Neden birinci ve ikinci bölgeden rakibin arkasına uzun paslar atılmasına izin verdin? Öyle ya, rakip yarı sahada oynamak niyetinde olan bir takım için, “topun takımda olma hali” büyük değer taşır. Üstelik bu planın tek tehdit edici pozisyonu da Hamsik’in Djaniny’yi bir kez rakip arkasına sarkıttığı pozisyon oldu. Onun dışında, atılan bütün topları Antalya topladı ve bu toplar Trabzonspor kalesine tehdit olarak geri döndü.
Birinci bölge ile ikinci bölge arasındaki geniş boşluk yüzünden Trabzonspor, bu sezonun en çok geriye doğru koşan takımı oldu. Geriye doğru koşular yapmak demek, takım kondisyonunu emmek demektir. Nitekim, Hamsik ve Bakesetas sırf bu yüzden çabuk yorulup hareketsiz kaldı. Yorgunluk doğru kararlarını bile etkiledi.
Açıkça söylemek gerekirse, Avcı bu maçı neredeyse altın bir tepside sundu Nuri Şahin’e. Ama bu durum Nuri Şahin’in çok doğru bir ev ödevi çalışmadığı anlamına gelmez. Tam tersine, sanki Avcı’nın zihnini okumuşçasına, takımını doğru yönetti ve maç öncesi verdiği kararların çoğunda isabet vardı. Bir kere Mukariru, Doğukan ve Güray arasındaki ilişki çok yaratıcı biçimde tasarlanmıştı. Bu üçlüye Ghacha da eşlik edince, ortaya çok lezzetli bir Antalyaspor hücumu çıktı.
Nuri Şahin’in takımı hiç önde basmadı; ikinci bölgeye çekilerek, top kazanıp Trabzonspor’un uzun ve derin boşluklarına hızla yerleşti. Hücumu ikinci bölgeden başlattıkları için, iki kanadı da genişleterek ve çapraz kullanarak, defansın dengesini her seferinde bozmayı başardılar. Hele bir Doğukan performansı izledim ki, hakikaten dilimde çok ciddi tatlar bıraktı. Doğrusunu söylemek gerekirse, Nuri Şahin onu oyundan alınca hayal kırıklığı yaşadım. Çünkü aslında ilerde Trabzonspor’u o kadar çok meşgul ediyordu ki, takımın hem en iyi hücumcusu hem de en iyi savunmacısı durumundaydı.
Abdullah Avcı, normal rutin oyununa geri dönmelidir. Takımı hücum lehine dengesizleştirmek anlamlı bir şey değildir. Zaten bütün rakiplerin gardı düşmüş. O zaman bu riskli oyun niye? Şampiyonlar Ligi provası mı yapılıyor? Bence lig, hele Trabzonspor için lig, Şampiyonlar Ligi provası olamaz. Kaldı ki, bu oyun zaten o ligin seviyesinde bir oyun değildir. Şampiyonlar Ligi için bambaşka işler yapmak gerekir. Trabzonspor risksiz bir şampiyonluk istiyorsa, eski normaline geri dönmelidir. Savunmanın öncelikli olduğu, o ustalaştığı oyuna.