Belgeselin bu denli çarpıcısı ve hakiki olanını galiba ilk kez izledim. Bir buçuk saatlik film bittiğinde, kimlerin emeği geçmiş diye tek tek isimlere baktığımda da bayağı şaşırdım. Yapımcıların başında Hillary Clinton ile kızı Chelsea’nin isimleri yazılmıştı.
Ben Silberman ile Howard T. Owens da ortak yapımcılar olarak görünüyordu. Ölümle sırt sırta, Taliban tehdidi altındaki Afganistan’da ateş altında çekilen belgeselin yönetmeni de Afgan kadın sinemacı Tamana Ayazi. Belgesel, Afganistan’ın genç kadın belediye başkanı Zarifa’nın hikayesiydi. Şoförü Masum sağ elinde uzun namlulu silahı ile her gün Zarifa’yı tek başına ateş altında, 40 km uzaklıktaki Kabil’e götürüp getiriyordu.
Zarifa eğitimli bir Afgan kadını olarak Afganistan’ın Wardak eyaletinin başkenti Maydan-ı Şahr’ın belediye başkanıydı. Görevini büyük bir mutlulukla yürütüyordu. 26 yaşındaydı, nişanlıydı. ABD askeri birlikleri Afganistan’ı Taliban yönetimine terk etmeye hazırlandıkları günlerde, Zarifa’nın babasını evinin önünde öldürdüler. Baba Abdul Wasi Ghafari, Taliban karşıtı Afgan ordusunun önemli görevlilerindendi.
Taliban, Zarifa’nın belediye başkanlığını bırakmasını istiyordu. Tam üç suikastten kurtulmuştu. Zarifa, eğitim hakkının ne kadar vazgeçilmez olduğunu küçücükken öğrenmişti. Bir kadın olarak okumasına izin yoktu. Kız çocuklarının gizlice eğitildiği bir okula gitti. Sonra babasının tayin edildiği eyalette liseye devam etti. Okula giderken de tehdit ediliyordu. Zarifa, Taliban kapıya dayanıncaya kadar direndi.
Sonra annesini, kardeşlerini de yanına aldı İstanbul’a geldi, buradan Almanya’ya gitti. Taliban yönetime geldikten sonra, yüreği elvermedi her türlü tehlikeyi göze alarak Afganistan’a geri döndü. İki ay orada kadınlara destek veren çalışmalar yaptı. Ancak çok riskli bir durumdaydı.
Her an öldürülebilirdi. Ailesi, yakınları dönmesini istediler… Şimdi Almanya’da yaşıyor. Gözü kulağı Afganistan’da… Zarifa belgeselin bir yerinde şu mesajı veriyor: “Afganistan halkı bu yönetimi seçmedi ki.
Bu hükümet bize uluslararası camia tarafından dayatıldı. Afganistan halkı cehennemde yaşamaya mahkum edildi.” Yani Batılılara diyordu ki; ‘Halkı hesaba katmayan bir yapay rejim kurdunuz. Sonra da bizi ortada bırakıp gittiniz.’ Batılı ülkelerin ve özellikle ABD’nin büyük günahı, Taliban’ı yıkarak kurulmasına ön ayak oldukları ve her bakımdan Batı’ya muhtaç rejimi ortada bırakmalarıydı.
Savunmasız halkı vahşete yem etmeleriydi. Zarifa, Taliban’la mücadele ederken etrafına toplanan kalabalığa şöyle sesleniyor: “Bu ülkede ne zaman savaş çıktıysa erkekler başlatmıştır.” Sonra erkeklere dönerek, şunları söylüyor: “Bu vatanı bir kadın başkan inşa etsin.