Ana SayfaHaberlerAnalizANALİZ - ‘Tükenmiş AKP’nin istediği bir göz, Allah verdi Fikri Sağlar!

ANALİZ – ‘Tükenmiş AKP’nin istediği bir göz, Allah verdi Fikri Sağlar!

Fikri Sağlar gibiler emin olabilir: ‘Tükenmiş AKP’, muhafazakâr destekçilerine hitaben “bakın, görün, tanıyın bunları” kampanyası açma fırsatı verdiği için Fikri Sağlar gibilere minnettardır; sonrasında onların kampanyaya karşı cevap yetiştirmeye çalışıp çalışmadıklarının hiç mi hiç önemi yoktur.

“Türban, irticai faaliyetlerin, şeriat isteyenlerin üniformasıdır. Başörtüsü, yüzyıllar boyunca Anadolu’da bir geleneksel giysidir. Bununla arasında çok büyük fark var.”

İnternette dolaşırken karşıma böyle bir cümle çıksaydı, altında da bir sosyal demokrat siyasetçinin imzasını görseydim, “Bu cümlenin herhalde en azından 8-10 yıllık bir mazisi vardır” deyip geçerdim.

Fakat hayır, cümle eski CHP milletvekili Fikri Sağlar’a aitmiş ve de daha birkaç gün önce televizyonda dile getirilmiş.

Sağlar, kopan kıyamet üzerine dün de “Türkiye Kamuoyuna” bir bildiri yayımlayarak sözlerine açıklık getirmiş. Ama ne açıklık ne açıklık… Televizyondaki “üniforma”, “siyasi simge” temalı açıklamalarına, bir de “Kuran’da türban var mı yok mu” gibi artık hayatımızdan tümüyle silindiğini zannettiğimiz manâsız tartışmaları ilave etmiş.

Bakalım “Türkiye Kamuoyuna” başlıklı bildiriye… Sağlar önce televizyondaki sözlerinin tamamını hatırlatıyor:

“Türban, irticai faaliyetlerin, şeriat isteyenlerin üniformasıdır. Başörtüsü, yüzyıllar boyunca Anadolu’da bir geleneksel giysidir. Bununla arasında çok büyük fark var. Ben yargılandığım zaman türbanlı bir hakimin karşısına gittiğimde, benimle ilgili haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var…”

Buradan, bildiriye geçiliyor: “… şeklindeki ifadelerimin, inançları gereği başını örtenlere yönelik olmadığı açıktır.”

Bu geçiş cümlesinin bizi artık çok geride kaldığını düşündüğümüz argümanlar deryasına taşıyacağı çok açık. Nitekim devamı da gümbür gümbür geliyor:

“Türban gibi simgeler, özellikle 19. yüzyıldan sonra emperyalizmin Ortadoğu’da nüfuz kurma amacıyla desteklediği ideolojik çevrelerce araçsallaştırılmıştır. İçki karşıtlığı, faiz karşıtlığı, yılbaşı kutlaması karşıtlığı gibi bazı sembolik araçlarla birlikte, türban da siyasal islam ideolojisinin alametifarikalarından biridir.”

(…)

“Türban, ne Kur’an’da, ne de İslami gelenekte yeri olmayan bir ideolojik simgedir. İlahiyat profesörü Bahriye Üçok, Kuran-ı Kerim’de türbanın var olmadığını dile getirmiş, bundan rahatsız olan malum kesimler tarafından menfur bir bombalı saldırıda öldürülmüştür.”

Kiminle dans ettiğini hâlâ öğrenememiş tecrübeli siyasetçinin yakınmaları

Bu kadar lâftan sonra, bu kadar tecrübeli bir siyasetçinin kiminle dans ettiğini bilmediğini gösteren şu yakınması da çok tuhaf değil mi:

“Bir bütünlük içerisinde açıkladığım düşüncelerimin, bir kara propaganda makinesine dönüşen AKP tarafından bağlamından kopartılarak ve çarpıtılarak sosyal medyada bir linç kampanyasına dönüştürülmeye çalışıldığını ibretle izliyorum.

“Hakkımdaki bu kara propagandaya ve saldırılara cevap verme ihtiyacı içerisinde değilim. Çünkü bu kara propaganda siyasetini üreten tükenmiş AKP’nin tam da bunu istediğini biliyorum.”

Anlamak hakikaten zor: ‘Tükenmiş AKP’ hangisini istiyor? Birilerinin çıkıp Fikri Sağlar gibi konuşmasını mı, yoksa Fikri Sağlar gibi konuşanlara karşı devâsâ bir kampanya açtığında, onların bu kampanyaya cevap vermesini mi?

Fikri Sağlar gibiler emin olabilir: ‘Tükenmiş AKP’, muhafazakâr destekçilerine hitaben “bakın, görün, tanıyın bunları, demokrat, hoşgörülü görünümlerine aldanmayın” kampanyası açma fırsatı verdiği için Fikri Sağlar gibilere minnettardır; sonrasında onların kampanyaya karşı cevap yetiştirmeye çalışıp çalışmadıklarının hiç mi hiç önemi yoktur.

Erkek bakış açısı da devrede…

Üniversitelere girişleri yasak olduğu dönemlerde başörtülü öğrencileri yaralayan tek şey ‘siyasi simge’, ‘üniforma’, ‘zaten Kuran’da yok’ gibi itirazlar değildi; ‘türbanlı’ olmadıkları için ‘irticacı’ kimliklerini gizleyebilen erkek arkadaşları ellerini kollarını sallaya sallaya üniversite kapılarından girerken, onları aynı haktan mahrum bırakan bu erkek bakışı da yaralıyordu başörtülü öğrencileri.

Ve ne yazık ki itirazcı laik kesim bu çelişkinin farkında bile değildi.

Şimdi aynı bakış açısının Fikri Sağlar’ın “Türkiye Kamuoyuna” seslenişinde de var olduğunu görebiliyoruz.

“Ben yargılandığım zaman türbanlı bir hakimin karşısına gittiğimde, benimle ilgili haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var…”

Peki, Sağlar’ın karşısına geçtiği erkek hâkim, ‘türbanlı’ oldukları için otomatikman ‘şeriat yanlısı’ haline geliveren o kadın hâkimler gibi düşünen biriyse? Hayat ne güzel ona: Kimliğini böylece gizleyebildiği için “sanık Fikri Sağlar”ı hiçbir ithama mâruz kalmadan mahkûm edebilecek ve Sağlar da karşısında modern giyimli bir erkek hâkim olduğu için aldığı cezaya dair hiçbir şüphe duymayacak!

Bu kadar yıldan sonra bütün bunları yeniden tartışmak varmış, ne acayip.

En iyisi Kemal Kılıçdaroğlu gibi yapıp geçmek aslında:

“Çağın neresindeyiz biz ya!”

- Advertisment -