Olacak O Kadar, kötü siyasi mizahına rağmen, kendini bir TV kanalı parodisi olarak sunmasıyla, başarılı bir formattı. 1994’lü Sude, Olacak O Kadar’a pek maruz kalmamış olabilir ama bir yönüyle o formatı yeniden canlandırdığını düşünüyorum. Belkıs TV’nin jeneriğinin, 1990’lar televizyonculuğunu çağrıştırmasından ötürü, Sude’nin, 1990’lara karşı çok boş olmadığını tahmin ediyorum.
Twitch Gerçeği
Sude TV ünlüsü değil… Twitch ünlüsü… Twitch denilen platform, ilgimi çekmezdi. Oradaki içeriklere erişimim, başka platformlar (özellikle TikTok) üstünden oluyordu. Twitch’e bakışımı değiştiren, Sude oldu… Tam ismiyle Sude Belkıs Akgün… (Şarkıcı Lale Belkıs’la bir alakası yok.)
Ben Sandık Müteahhitiyim
Geçersiz oyları geçerli saydırmaya çalışanlara karşı yapılması gerekenlere dair (“Açılın, Ben Sandık Müteahhitiyim” diye başlayan) videosunu muhakkak görmüşsünüzdür.
https://www.youtube.com/shorts/U5mv8oqslVs
Sude’nin, Duru Önver’in kendi evini yorumlayışını yorumladığı video gibi üst kurmaca videolarından da zevk aldığımı belirteyim.
Laik/sol mizah/komedi anlayışı değişebilir mi?
Ülkemizdeki “laik-sol mizah”tan, kendimi bildim bileli zevk alamam. Olacak O Kadar döneminden bu yana soğuğum yani… Soğukluğumun bir nedeni; bu mizahın içerdiği aşırı ciddiyet ve kasıntılık… Kendi kendiyle dalga geçmeye, özeleştiriye kapalılık… “Orantısız zeka” yanılgısı… Ahlaki ders verme, ahlak satma, mesaj verme takıntısı…
Peki Sude’nin kafasına yakın insanlar sayesinde bunlar aşılabilir mi?
Laik kesim, laik muhalefet, AKP karşıtı cephe, artık ne derseniz deyin… Bu kitle daha iyi bir mizah, daha iyi bir komedi, daha yüksek bir zeka ortaya koyabilir mi? Sude’nin kendisine böyle bir misyon biçmekten ziyade eğlencesine (kendi deyimiyle, “ekmeğine”) bakan bir kişi olduğunu düşünmeme rağmen, Sude’de muhalefet adına bir ışık görüyorum.
Burada örneğin Selin Kidil gibi hem siyasi tavrı daha öne çıkan hem daha çılgın/daha aykırı takılan ve insanları fazlasıyla eğlendiren bir sosyal medya ünlüsünü değil Sude’yi konuşma nedenim, Sude’nin yumuşak, ılımlı ve eğlencesine bakan aurasının bana Türkiye’deki laiklerin geleceği adına daha özel bir umut vermesi. Veya şöyle diyelim: Belki de tam da siyaseti ciddiye almayan tarafından ötürü, siyasi geleceğe dair bir umut ışığı vermesi…
Danla Biliç
Sude, Selin Kidil’den bir yaş küçük, Danla Biliç’le aynı yaşta. Siyasi görüşleri ve espri anlayışları arasında benzerlik olsa da (sanırım hepsi Millet İttifakı seçmeni, hatta Selin Kidil’de CHP dövmesi bile var) Sude hepsinden daha yeni bir dönemin kokusunu ve ipuçlarını içeriyor.
Danla Biliç’in makyaj videolarıyla siyasi tercihleri arasında bütünlük kurmakta zorlanıyorum. Sude Belkıs’ın ise her şeyi daha bir bütün… Danla Biliç’in makyaj videolarındaki konuları ve diyalogları çok kaliteli bulmakla birlikte onların bir metin yazarı ekibinin ürünü olabileceğini de düşünmekteyim. Sude Belkıs’tan ise bu izlenimi çok almıyorum, her şeyi kendi doğal yeteneği ve çılgınlığıyla, spontanlık ve rahatlık içinde götürüyor havası var. Sude’yi asıl önemli kılansa belki şu: O adeta paralel evrendeki daha modern, daha batılı bir Türkiye’nin “televizyon yöneticisi”.
Tiktok Akımları
Sude’nin TikTok’ta akım olan “Ya napıyosunuz siz yasa hükmün gereğince bu infaz gayrimeşru müdafaa ve hatt ı hümayündür ya çekilin ben sandık müteahhitiyim” cümlesini, sandık müşahitliği yapan genç kadınların bir tür özeleştirisi, bir tür özironisi olarak ele alabilir miyiz?
AKP muhalifi, laik, 29 yaşında (ama çocuksu tarzından ötürü yaşından küçük gösteren) Sude, kendi konumuyla, kendi sosyolojisiyle, kendi muhalifliğiyle dalga geçme becerisinden yoksun görünmüyor. En azından videolarından bu izlenimi edindim. Twitter hesabı kilitli olduğu için oradaki siyaset üslubuna bakamadım. Bakabilseydim, belki hayal kırıklığına uğrardım, bilemedim şimdi.
Sude’nin politika adına bir potansiyel taşıyabileceği öne sürülebilir mi? “Dünya benim etrafımda dönmüyorsa, niye yaşıyorum ki?” sorusunu sormuş, “ben kalkıp çevirmesem dünya dönmüyor” gibi cümleler kurmuş bir kişinin, Türkiye siyasetinde çok yüksek noktalara gelebileceğini (ve geldikten sonra da on yıllarca gitmeyeceğini) düşünebiliriz. Ama…
Cem Yılmaz
Evet, aması var… 2005 yılında, dergilerde Cem Yılmaz’ın toplumun sosyolojisini entelektüel denilen kişilerden daha doğru anladığına ve politika bağlamında bir potansiyelinin olabileceğine dair iddialı cümleler kurmuş bir insan olarak, artık popüler öznelere daha temkinli yaklaşma yanlısıyım. Sütten ağzım yandı, yoğurdu üfleyerek yiyorum.
Cem Yılmaz’ın yaşı ilerleyip toplumsal-siyasi söylemlerinin üstünden mizah örtüsü kalktıkça karşımıza vasat bir Kemalist çıktı. Cem Yılmaz 1990’ların klişeleriyle dalga geçerek ünlendikten sonra kendisi bir klişeye dönüştü. Aynı durumun, 2020’lerin klişeleriyle dalga geçen Sude Belkıs’ın başına gelmemesini diliyorum. Neyse bu kadar negatiflik ve kaygı yeter, tekrar Levent Kırca’ya geçelim.
Levent Kırca
Kırca’nın siyasi mizahını beğenmememe rağmen, onun her hafta düzenli şekilde ve hep aynı formatta komedi programı yapmaktaki ısrarını, programın jeneriğini, düzenini, matematiğini, rutinini severdim. Olacak O Kadar hayatımızın rutiniydi. Belkıs TV’den, Olacak O Kadar’ın “siyasi olmayan” kısımlarından aldığım zevkin daha güzelini alabiliyorum. Benim aldığım zevkten daha önemli olansa, Belkıs TV’nin artık sosyal medyadaki görece küçük ama anlamlı bir kitlenin, yeni bir jenerasyonun içindeki bir kesitin, rutini olması. Biraz daha yakın geçmişe gelelim: “Dikkat Şahan Çıkabilir” abartıldığı kadar iyi bir program olmasa da kendi formatlarını, rutinlerini yaratması bağlamında değerliydi. İşte Belkıs TV’de de bu değerin benzeri hatta daha fazlası var.
Jahrein vs Sude Belkıs
Belkıs TV’yi var eden düzlem olan Twitch ise AKP muhalefeti içindeki “seküler-milliyetçi-erkek damar” diyebileceğimiz bir damarla, kadın ağırlıklı ve daha modern bir damar arasında çatışma alanı şu an. Jahrein ve çevresiyle Sude Belkıs ve çevresi arasında bir gerilim var. Ancak Twitch başlı başına bir bitmez tükenmez analiz damarı, biz Sude’ye dönelim.
Sude’nin yayınlarını incelerken ortak ilgi alanlarımızı fark ettim. Bunlardan biri emlak sektörü ve ev ilanları… Diğer bir tanesi romancılık ve yazı… Başka bir ortak noktamız, magazine ve popüler kültüre duyduğumuz ilginin şekli olabilir. Bir ortak özelliğimiz de farklı personalar yaratmaktan hoşlanıyor olmamız. Onun “Mesude Fenomen”i var mesela. Başka bir örnek vermem gerekirse, “Euphoria Anadolu Lisesi” gibi hayali kurumlar üretmeyi ben de seviyorum.
Türkiye’nin Geleceği Adına Bir Işık
Sude’de Türkiye’nin geleceği adına ışık görmemin bir nedeni, onda klasik anlamıyla “star ışığı” görmüyor olmam. Normal, kendi halinde biri o… Türkiye ortalamasındaki “normal”den söz etmiyorum. “Evlensem eşimle ayrı evde yaşamak isterim” diyenden, Türkiye normali çıkmaz… Sude, ünlülük kültürümüzün (onun aşk için kullandığı kıro sözcüğünü kullanalım, evet) kıroluğuna düşmeyecek gibi duruyor. “Film mi kaldı ya Sude Belkıs falan izliyoruz artık biz.” diyen insanlar da olduğuna göre, Sude’nin yolu açık. Sude, belki de tam da Türkiye’nin geleceğine dair o kadar da bir derdi olmadığı için, Türkiye’nin geleceği adına bir değer taşıyor.
Yazımı, Sude’nin beni en çok etkileyen cümlelerini tekrar yazarak noktalıyorum: “Off ülke bana mı emanet? Üff yaa… Allah kahretsin…”