Erdoğan, 28 Mayıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandığı belli olduktan sonra yaptığı ilk açıklamada, 2024’te yapılacak olan yerel seçimleri işaret etti. Bilhassa İstanbul, Erdoğan’ın yüreğindeki bir sızı, orayı kaybetmeyi sindiremiyor. Bu nedenle, başta İstanbul olmak üzere kaybettiği büyükşehirlerde belediyeleri geri kazanmak, Erdoğan’ın ve AK Parti’nin öncelikli hedefini oluşturuyor. Erdoğan, partisinin büyükşehirlerdeki oy kaybını da gözeterek, seçmenini ve teşkilatını bu hedefe kilitlemek, bir seçim zaferinin hemen ardından bir sonraki seçim için yoğun bir seferberlik başlatıyor.
İktidar 2024 için düğmeye basarken, muhalefette ise hava sisli. Zor bir durumda muhalefet; büyük ümitler bağladığı bir yarışta geri kaldı, bir anafora girdi ve henüz buradan çıkabilmiş değil. Özellikle muhalefetin lokomotifi CHP’deki sıkıntı azami raddede, değişim sesleri artık her yerden duyulabiliyor.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu gibi aktörler, genel başkanlığı da kapsayan sözde değil özde bir değişimin zamanının geldiğini dillendiriyorlar. Grup toplantılarında methiyelere boğulan Kılıçdaroğlu ise genel başkanlığı bırakacağına dair sinyaller vermiyor. Onun cephesinde, değişim talebini vakte yayarak asgari düzeyde tutmaya ve dindirmeye dönük bir gayret seziliyor.
2019, CHP için mutlu bir yıldı. 11 büyükşehirde belediyeleri kazanmış, İstanbul ve Ankara’yı 25 yıl sonra AK Parti’den almıştı. CHP’yi genel seçimler için de heveslendiren bu neticenin alınmasını sağlayan, ittifak siyasetiydi. Kılıçdaroğlu, İYİ Parti ile resmi bir ittifak kurmuş ve HDP’nin de dışarıdan desteğini almıştı. Bir ittifak olmadan da CHP bu 11 şehrin bazılarında (mesela Anakara ve İzmir’de) belediyeleri kazanabilirdi. Ama hepsinde -hele İstanbul’da- kazanmasının imkânı yoktu.
Gelecek yıl yapılacak seçimlerde CHP’nin yine bir ittifaka ihtiyacı var. Kılıçdaroğlu’nun elindeki belediyeleri koruyabilmesi için, en azından 2019’daki gibi siyasi bir birlikteliği ve işbirliğini sağlaması gerekiyor.
Peki, bu mümkün mü? Millet İttifakı devam eder mi? HDP, CHP’ye, eskisi gibi şartsız şurtsuz arka çıkar mı?
“Millet ittifakı bitti”
Zannımca, bu mümkün değil. Zira seçimlerden sonra dengeler ciddi oranda sarsıldı ve Millet İttifakı’nı eskisi gibi sürdürmenin olanağı ortadan kalktı. Üç büyük problem var:
Birincisi, İYİ Parti meselesidir. 14 ve 28 Mayıs sonuçlarından ne CHP ne de İYİ Parti hoşnut kaldı. Seçim sürecindeki adaylık tartışmaları, masadan kalkmalar ve oturmalar rahatsızlık yarattı. İttifak iki tarafa da iyi gelmedi, ağızlarda kekremsi bir tat kaldı. İYİ Partili yöneticiler rahatsızlığını dışa vurmaktan imtina etmediler.
Nitekim seçimlerden ardından sonra İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz ve İYİ Parti İstanbul Milletvekili Cihan Paçacı, Millet İttifakı’nın bittiğini ilan ettiler. İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu da, Millet İttifakı’nın teknik olarak bittiğini ama genel başkanların stratejik değerlendirmelerinin devam ettiğini söyledi.
Hülasa birliktelik iki partide de bir heyecan uyandırmıyor ve bir umut vermiyor. Akşener’in -adaylığına sürekli itiraz ettiği- Kılıçdaroğlu’nun liderliğindeki bir CHP ile yerel seçimlerde birlikte yol yürümesi ihtimali her geçen gün düşüyor.
Parti İçi iktidar mücadelesinin önceliği
İkincisi, muhafazakâr partilerin durumudur. 2023 seçimlerine Saadet, Gelecek ve DEVA partileri, CHP listelerinden girdiler. Ancak 2024 seçimlerinde CHP ile bu partilerin yan yana durmalarını olanaklı kılacak bir iklim de kalmadı. Çünkü ne bu partilerin seçmenlerinin içi bu birlikteliğe ısındı ne de CHP’nin tabanı ve medyası bunu kabullendi. Seçimlerden sonra yapılan değerlendirmeler de, bu birlikteliğin yanlışlığının teyidi niteliğindeydi. İki taraf da, artık tabanlarının razı olmadığı bu kapıyı zorlamayacaklardır.
Üçüncüsü ise, muhtemelen HDP’nin tavrının değişecek olmasıdır. Son iki seçimde HDP, CHP’ye koşulsuz bir destek verdi ama bunun zemini ortadan kalktı. HDP cenahından gelen açıklamalar, 2019 ve 2023’te olduğu gibi CHP’ye açık bir çek sunulmayacağına delalet ediyor. HDP’de bir siyaset değişikliğinin zorunlu olduğunu, partinin yerel seçimlerde muhalefetin kuyruğuna takılmayıp kendi adaylarını çıkarması gerektiğini söyleyenlerin sayısı artıyor.
Ezcümle; CHP açısından bakıldığında şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Bir, CHP’nin artık Millet İttifakı gibi bir blok oluşturmasının şansı, yok denecek kadar az. İki, HDP’nin desteği de garanti değil. Bu durumda CHP’nin, yönettiği büyük şehirlerin büyük bir kısmını kaybetmesi kaçınılmaz görünüyor.
Ancak CHP’ye bakıldığında işin ciddiyetini kavramış bir parti manzarasıyla karşılaşılmıyor. Yerel seçimler CHP’nin gündeminde değil; parti bütün mesaisini kendi içine harcıyor. Artık çuvala sığmayan bir değişim isteği var ama bu konudaki tartışmalar nihayete bağlanamıyor. Ortada top çevriliyor, hiziplerin birbirlerine -açık ya da örtük- laf sokmalarıyla ömür tüketiliyor ve bundan ötürü sıra bir türlü yerel seçimler gibi esaslı meselelere gelmiyor.
CHP’de parti içi iktidar mücadelesi çok tatlı; her şeye galebe çalıyor ve bütün hayati mevzuları ikincil kılıyor. Kendi içiyle meşgul olmaktan dışarıya dönemeyince de CHP, topluma zaman ayıramıyor, toplumun taleplerine kulak kesilemiyor, bunlara politikalar da üretmiyor ve tabiatıyla seçimleri de kaybediyor.
Hal ve gidişatta bir değişiklik olmazsa, ki çok zor, Türkiye 2024’te CHP’nin bir sonraki mukadder yenilgisine tanık olacak.