Ana SayfaHaberlerÇEVİRİ | “Kendimizi savunacak bir devlet kurmuştuk. Dünyanın en güçlü...

ÇEVİRİ | “Kendimizi savunacak bir devlet kurmuştuk. Dünyanın en güçlü ordusunu kurduk. Bunların hepsi 7 Ekim’de darmadağın oldu”

İsrail iç istihbaratı Şin Bet’in eski başkanı emekli Tuğamiral Ami Ayalon Le Figaro'ya konuştu: “Filistin'de işbirlikleri kurabilmek için izlediğimiz politikaları tümüyle değiştirmeliyiz. İlk önce verdiğimiz savaşın Filistin halkına karşı olmadığını söylememiz gerekiyor. Bizler Hamas'ın askeri kanadına karşı savaşıyoruz. Silahlarımıza sarılmak yerine, barış girişimlerini kabul eden ve bizimle iki devletli çözüm gerçeğini tanıyan Filistinlilerle diyalog kuracağımız bir zemin yaratmalıyız. Maalesef günümüzde iktidar olabilecek hiçbir siyasi partinin bunu yapmayı kabul edeceğine inanmıyorum. Ancak bunu yapmazsak şiddetin gitgide arttığını göreceğiz. İsrail bugün bile Filistinlilerin bir halk olduğunu kabul etmeyi reddediyor. Ekonomik gelişmeler Filistinlilere yetmeyecek. Onlar özgürlük istiyor, işgalin sona erdiğini görmek istiyor.”

Fransız Le Figaro gazetesi konuşan İsrail’in askeri istihbarat birimi Şin Bet’in eski şefi Ami Ayalon’a göre Hamas’ın sınırda silahlanıp ateşkes sürecinde güçlenmesine İsrail hükümeti sebep oldu. Ayalon, bundan sonra “hareketin askeri kanadı olan İzzeddin El-Kassam Tugayları ile savaşmamız gerekiyor” diyor.

İsrail’in Gazze’ye kara operasyonu düzenlemesi kaçınılmaz mı?

İsrail’de çoğu insan bu dramatik olayları yeni bir Yom Kippur Savaşı olarak görüyor. 1973 saldırısını analı daha iki gün olmuştu. Yaşananlar gerçekten çok benziyor. İki saldırıda da İsrail gafil avlandı. Nedenleri de muhtemelen aynı. Ancak uzun vadede ülke tarihine dönüp baktığımızda bu yıl yaşananların sayfasının çok daha ciddi görüneceğini düşünüyorum. Bu saldırı İsrail’in çehresini değiştirecek. İsrail devletinin kuruluşundan bu yana ilk kez yüzlerce sivil kendi topraklarında, yuvalarında katlediliyor. Yaşanan dehşet ve korkunun uzun vadeli etkisini anlamamız yıllar  alacak. Yom Kippur’a benzetiyoruz ama bugünkü atmosfer çok daha farklı. Düşünün, kendimizi savunacak bir devlet kurmuştuk. Dünyanın en güçlü, en işlevsel ordusunu kurmak için büyük yatırımlar yaptık. Bunların hepsi 7 Ekim’de darmadağın oldu. Zaten artık kimse ülkeyi yönetenlerden hiçbir şey beklemiyor. Bir sefer olsun askerlerden bir şey beklemiştik, o da olmadı.

İsrail hükümeti ordunun uyarılarını dinlemedi mi?

Öncelikle güvenlik teşkilatlarımızın başarısızlığı büyük. Gazze’deki tüm istihbarat elektronik gözetime dayanıyordu. Ancak yine de Hamas’ın askeri kanadının Muhammed Daif gibi liderleri, Birinci ve İkinci İntifada’dan ve İsrail’in düzenlediği askeri operasyonlardan sağ kurtuldu. Filistinliler telefon veya internet olmadan nasıl iletişim kuracaklarını iyi biliyor. Ben Filistinli yetkililerin büyük bölümün de operasyondan haberdar olduklarını düşünmüyorum. Bizde ise operasyonlar topluca, eşgüdümlü yürütülür.

Sorumluluğun büyük bir bölümünün de hükümete ait olduğu açıktır. Tüm güvenlik teşkilatlarının komutanları, hükümete izlenen politikanın yanlış olduğunu ve bunun düşmanlarımızın yararına olacağını anlattı. Düşmanlarımız bizim zayıfladığımızı, birlik ve beraberliğimizin zayıfladığını görüyor. Yargı reformunun ülkede yol açtığı kriz etrafında büyük bir bölünmenin yaşandığını algıladılar. Tabii politikacılar dinlemedi. Özellikle de Batı Şeria ile ilgili uyarıları. İsrail hükümeti, El Fetih ve Filistin Yönetimi’nin artık muhatap alınmamasını sağlamak için her şeyi yaptı, çünkü Hamas’ı güçlendirmiş oldular.

Bugün Gazze’de Hamas var ve Batı Şeria’da muhatap alacak kimsemiz kalmadı. Batı Şeria’da bile çoğu Filistinli, Filistin Yönetimini ve özellikle Mahmud Abbas’ı İsrail’in işbirlikçisi olarak görüyor. 2006’dan bu yana Hamas’ın kapımızın önünde silahlanmasına izin vererek katlanılmaz olana tahammül ettik. Katar’ın onlara silah göndermesine izin verdik. Hamas sorununu, bir dizi askeri saldırının ardından gelen ateşkeslerle yönetmeye çalıştık. Hamas her seferinde biraz daha güçlendi. Hükümetimiz, Gazze’deki asıl sorunun ekonomik olduğunu düşünerek 7 Ekim saldırısından iki hafta önce topraklarımıza giren binlerce Filistinliye çalışma izni verdi. Hamas çok iyi yapılandırılmış bir örgüt. Hamas hem bir ideoloji, hem de bir toplumsal bir hareket. Bizler Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları ile mücadele etmeliyiz. Artık kapımızın eşiğinde bu kadar büyük bir askeri kapasitenin bulunmadığından emin olmalıyız. Bunun için de çok büyük bir askeri operasyon gerekiyor.

İsrail’in Gazze’ye kara operasyonu düzenlemesi kaçınılmaz mı?

Evet, İzzeddin El Kassam Tugaylarını yok etme gibi bir seçeneğimiz yok. Ancak Filistin’de işbirlikleri kurabilmek için izlediğimiz politikaları tümüyle değiştirmeliyiz. İlk önce verdiğimiz savaşın Filistin halkına karşı olmadığını söylememiz gerekiyor. Bizler Hamas’ın askeri kanadına karşı savaşıyoruz Silahlarımıza sarılmak yerine, barış girişimlerini kabul eden ve bizimle iki devletli çözüm gerçeğini tanıyan Filistinlilerle diyalog kuracağımız bir zemin yaratmalıyız. Maalesef günümüzde iktidar olabilecek hiçbir siyasi partinin bunu yapmayı kabul edeceğine inanmıyorum. Ancak bunu yapmazsak şiddetin gitgide arttığını göreceğiz. İsrail bugün bile Filistinlilerin bir halk olduğunu kabul etmeyi reddediyor. Ekonomik gelişmeler Filistinlilere yetmeyecek. Onlar özgürlük istiyor, işgalin sona erdiğini görmek istiyor.

Eğer bir Filistin devleti kurulup Filistin sorunu çözülmüş olsaydı, hafta sonu yaşanan olayların önleneceğine inanıyor musunuz?

Kuşkusuz. İsrail’deki güvenlik anlayışına bakalım. 50 yıl önceki Yom Kippur Savaşı’na kadar barış yerine topraklarımızı genişletmeyi tercih ettik, çünkü o dönemde barış bizim için önemli değildi. Tek hedefimiz güvenliğimizi sağlamaktı. Güvenliğin sağlanması için öncelikle barışın olması gerektiğini ise Yom Kippur Savaşı’ndan sonra anladık. Mısır’la barışı Yom Kippur travması nedeniyle sağladığımız gibi Filistinlilerle müzakerelere de Birinci İntifada nedeniyle, önce Madrid’de ardından Oslo’da başladık. Nihayetinde Lübnan’ı Şii terörü ve intihar saldırıları yüzünden terk ettik. Biliyorsunuz Gazze’den de İkinci İntifada nedeniyle çekildik. Bahsettiğim tüm vakalarda uluslararası toplum önemli bir rol oynadı. Bugün bir trajedi yaşıyoruz ve kimsenin umurunda değil. Kimseyi suçlayamayız. Bu durumda olmamızın sebebi bizzat kendimiz iken kimse bizi kurtaramaz.

Arap dünyası ne durumda? Bu yaşananlar Abraham Anlaşmalarının sonu mu?

Hiçbir şey tamamen sonlanmış değil. Ancak bu en çok da sorunlarımız için geçerli. Abraham Anlaşmaları’nı imzalarken bizim düşündüklerimizle Arap dünyasının düşündükleri arasındaki farkı gözlemlemek ilginç. Onlar, anlaşmaları Netanyahu’nun planladığı ilhakları durdurmaya yönelik imzaladılar. Şartlardan biri buydu. Bizim hükümetimiz ise bunu kabul ettikten sonra İsrail kamuoyuna barış için hiçbir bedel ödemediğimizi ilan etti. İlhakları hemen değil, adım adım yapacağımızı söylediler. Bu nedenle Araplara verdiğimiz sözü tutmamış oluyoruz.

Kara saldırısı İsrail için bir tuzak mı?

Çok zor olacak. Başarıya ulaşmak için binlerce Filistinliyi öldürmemiz gerekeceğini biliyorum. Kaç İsrail askerinin, kaç İsrailli sivilin öleceği hakkında hiçbir fikrim yok. Gazze’de ne kadar çok Filistinliyi öldürürsek, Hizbullah’ın ülkenin kuzeyine müdahale etme ihtimalinin de o kadar yüksek olacağını da biliyorum. Ve Batı Şeria’da terör eylemleri artacak. Ürdün’de, Mısır’da Arap sokaklarında neler olacağını söylemek mümkün değil… Çok fazla bilinmeyen var.

Ancak Hamas’ın askeri gücünün ortadan kaldırılması gerekiyor. çünkü gelinen noktada ordumuzun caydırıcı etkisini büyük ölçüde kaybettiği bir durumdayız. Son iki günde hayal bile edemeyeceğimiz bir şey yaşadık. Bu resmen bir katliamdı. Çocuklar ve kadınlar evlerinde öldürülüyor, sadece silahlarla da değil. Hamas’ın askeri kanadını yok etmek için kara saldırısından başka bir alternatif yok. Hava saldırılarıyla 2 milyon insanı öldüremeyiz.

- Advertisment -