Yaşar Özürküt, TRT’nin TRT olduğu yıllarda İstanbul radyosunda, “Öyküleriyle Türküler” programını hazırladı. Bildiğimiz söylediğimiz, dilimizden düşürmediğimiz birçok türkünün hikayesinin peşine düşen Yaşar Özürküt, bir kültür ve tarih kazısı denebilecek araştırmalarla, yitip giden birçok olayı aydınlattı.
Her türkünün kendine göre bir öyküsü olur. Hatta bu öyküler yöreden yöreye değişir. Yalnız türkülerin değil, yer isimlerinin de öyküleri çoktur.
Türkülerin öyküleri tartışmalıdır. Farklı farklı anlatıları vardır. Yaşar Özürküt, türkülerin arkeologu gibi yıllardır, türkülerin öykülerini topluyor. Yaşar Özürküt, uzun yıllar İsveç’te zorunlu ikametinden sonra Büyükada’ya yerleşti.
“Öyküleriyle Türküler” kitabı geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları tarafından basıldı.

* * *
Yaşar Özürküt’ün araştırmasının veya arkeolojik türkü kazısının önemli ürünlerinden birisi, hepimizin çok iyi bildiği “Ceviz oynamaya gelmiş odama” türküsü. Hikayesi Kayseri’nin Bünyan ilçesinden. Bünyan’ın cevizleri ünlüdür. Hikaye cevizin bol olduğu bir döneme ait. Ceviz bol olunca oyunlar da ceviz yarıştırma üzerinedir. Kazılan bir çukura en çok cevizi aynı anda kim atacak? Nuh’un 14 yaşındaki oğlu Naci de en iyi oyunculardan. Onun kazandığı cevizleri elinde tutabilmesi, ceviz zenginliğini sürdürebilmesi için amcasının kızı Hayriye’yle nişanlıyorlar. Ama Naci’nin gözü Hayriye’de değil ceviz oyunundadır.
Osmanlı’nın seferberlik günlerinde Naci’yi de askere alıyorlar. Henüz çok küçüktür ama ölen abisinin kimliğini kullandığı için yaşı uygun görünür.
Hayriye nişanlısının askere o çocuk haliyle gitmesine dayanamaz ve bir türkü tutturur.
“Ceviz oynamaya gelmiş odama
Nişanlın da bu mu derler adama
Dayanamam senin kara sevdana
Aman aman olmuyor
Eş eşini bulmuyor
Kara yağız genç oğlan
Niye gönlün olmuyor”
Ne güzeldir, türkülerin öyküleri. Yaşar Özürküt’e teşekkürler.