Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIDeğişim ve kısırdöngü

Değişim ve kısırdöngü

CHP’nin kaçak güreşmeyecek, gerektiğinde tabanı karşısına alacak ve değişmediği takdirde ilelebet kaybetmeye mahkûm olduklarını tabanın yüzüne söyleyecek bir yönetime ihtiyacı var CHP’nin. Lakin Özel ve ekibinin, hâlihazırda, böyle bir ihtiyacı karşıladıkları söylenemez.

CHP’de, 13 yıllık Kılıçdaroğlu dönemi bitti. 38. Olağan Kurultay’ında Kılıçdaroğlu’na “kırmızı kart” gösteren delegeler, partinin direksiyonuna Özgür Özel’i getirdiler. Gecikmiş bir değişimdi bu; çünkü 2023 seçimlerini kaybeden Kılıçdaroğlu’nun artık CHP’nin başında durma olağanı kalmamıştı. Ayan beyan ortadaydı bu durum; ancak Kılıçdaroğlu’nun yapmaktan imtina ettiğini kurultay delegeleri gerçekleştirdi ve partiyi yeni bir isme teslim ettiler.

Değişim, CHP seçmeninin 28 Mayıs’tan sonra girdiği kötümser ruh halinden sıyrılmasını sağladı; seçmen silkelendi ve üzerindeki ölü toprağını attı. AK Parti iktidarı karşısındaki “daimi mağlubiyetler”in en büyük müsebbibi olarak görülen genel başkanlarını değiştirmek için dişe diş bir mücadeleye girmek ve sonuncunda bu değişime imza atmak, CHP’lileri bir parça heyecanlandırdı. İktidarın değişmediği bir ortamda, en azından parti içinde bir değişime gitmek umutlarını tazeledi.

Fakat CHP’lilere iyi gelen bu değişimin hakiki manada bir değişim yaratıp yaratmayacağı, CHP’nin makûs talihini yenmesini sağlayıp sağlamayacağı şüpheli. Üç soru işareti var:

Birincisi, CHP’de genel başkanlık koltuğuna oturan Özgür Özel, yeni ve parti içinde muhalifliğiyle maruf bir isim değil. Özel, Kılıçdaroğlu’nun en yakınındakilerinden biriydi. Bugün Kılıçdaroğlu’nun tefe koyduğu kimi meselelerde (mesela Saadet, Gelecek ve DEVA partilerine 35 milletvekili verilmesinde), dün Kılıçdaroğlu ve parti tercihlerinin en keskin savunucularından biri olarak temayüz ediyordu.

Elbette, partinin aldığı yenilgilerde Kılıçdaroğlu’nun sorumluluğu esastır. Ancak Kılıçdaroğlu’nun çekirdek kadrosundan yer alan, partide ve Meclis’te kritik görevler ifa eden, aday olana kadar partinin izlediği rotaya karşı bir itiraz sesi işitilmeyen Özel de sütten çıkmış ak kaşık olarak görülemez. Kılıçdaroğlu ile aynı hatta ilerleyen bir Özel profili var, bu da değişimin derinliğine dair kuşkuları artırıyor.

Özel, sadece Kılıçdaroğlu’ndan daha iyi bir genel başkan olacağını söylemekle yetindi ama tarihi ve güncel meselelerde yeni bir söz üretmedi. Ne var ki, tarihle hesaplaşmadan ve gelecek için gerçekçi bir fikir inşa etmenden, insanları değişimin sahiciliğine inandıramazsınız.

TARİHSEL BAGAJ

İkincisi, CHP’de bir dönem Fazilet Partisi’nde yaşandığı gibi, bir “Yenilikçiler” ve “Gelenekçiler” çekişmesi yaşanmadı. Orada birbirinden farklı iki siyasi fikrin yarışması söz konusuydu. Abdullah Gül’ün başını çektiği Yenilikçiler, Erbakan’ın Recai Kutan’a emanet ettiği Gelenekçiler’den hem muhteva hem de metot olarak farklı bir siyaset anlayışını savunuyorlardı. Su yüzüne çıkan, gerçekten birbirinden tamamen ayrı iki görüşün çarpışmasıydı.

Oysa CHP Kurultayı’nda böyle bir durum olmadı; ne Kılıçdaroğlu gelenekçiydi ne de Özel yenilikçi! Özel, Kılıçdaroğlu’ndan farklı bir ideolojik perspektife sahip değil; onun kamuoyuna ve partisine sunduğu ayrı bir siyasi tahayyülü de yok.

Mesela, CHP’nin bir tarihi var; bu tarih onun geniş toplumsal kesimlerle yakınlaşmasını ve onların temsilini üstlenmesini imkânsız kılıyor. Özel, ne bu tarihe ilişkin bir değerlendirmede bulundu ne de CHP’nin bu tarihsel bagajının üstesinden nasıl geleceği hakkında bir tez ileri sürdü.

Keza Özel’in ülkenin yakıcı dertleri için de yeni bir tasavvuruna tanık olunmadı. İçte ve dışta temel sorun alanlarını nasıl tanımlandığını ve çözümü için hangi siyasetleri izleyeceğini açıklığa kavuşturmadı. Hülasa Özel, sadece Kılıçdaroğlu’ndan daha iyi bir genel başkan olacağını söylemekle yetindi ama tarihi ve güncel meselelerde yeni bir söz üretmedi. Ne var ki, tarihle hesaplaşmadan ve gelecek için gerçekçi bir fikir inşa etmenden, insanları değişimin sahiciliğine inandıramazsınız.

CHP’deki değişim, tabanın bu tavrı nedeniyle son derece sınırlı bir alanda gerçekleşiyor, bir isim gidiyor bir başka isim geliyor ama partide ideolojik bir yenilenme söz konusu olmuyor. Bu itibarla kimse CHP’nin sahiden değiştiğine inanmıyor ve parti her seferinde toplumun geneline açılma fırsatını tepmiş oluyor.

HAYALLERDEKİ PİRÜPAK CHP 

Üçüncüsü, Kılıçdaroğlu, genel başkanlığı sırasında CHP’de iki doğru adım attı: Biri, CHP’nin toplumla arasına bariyerler ören sert “laiklik” anlayışını törpülemeye çalışmasıydı. Diğeri de, CHP’nin tarihi olarak mağdur ettiği ve tepeden baktığı kimliklerle (dindar-muhafazakârlarla ve Kürtlerle) arasını düzeltmeye çalışması, onlarla CHP arasında köprüler kurma gayretiydi. “Helalleşme” söyleminin de, başörtüsü yasağından ötürü özür dilemenin de, muhafazakâr partilerin Millet İttifakı’na dâhil edilmesinin de, CHP’nin üst kadrolarına CHP geleneğinden gelmeyenlerin yerleştirilmesinin de gayesi, bu iki adımın tahkim edilmesiydi.

Özel ve ekibi ise, Kılıçdaroğlu’nu tam da yaptığı bu doğru işler üzerinden eleştiriyorlar. Kılıçdaroğlu’nun partinin uzak olduğu kesimlerle yakınlaşma gayretlerini “sağcılaşma” olarak yaftalıyorlar. Helalleşme çağrılarını ellerinin tersiyle itiyorlar, hayallerindeki pirüpak CHP’nin kimseyle helalleşme ihtiyacının olmadığını bildiriyorlar. Laiklik mevzuunda çok taviz verildiğini düşünüyor, tez zamanda partinin özüne dönmesini tavsiye ediyorlar.

Bazı yorumcular, CHP’nin yeni yönetiminin bu tarz ifadelerine fazla anlam yüklenmemesini, nihayetinde kurultayda CHP’nin içine konuşulduğunu belirtiyorlar. Lakin mesele o kadar basit değil! Bir taraftan, bu dile başvuranların tamamının siyaseten konuştukları söylenemez. İktidar kapışması içinde aslında inanmadıkları sözleri dillendirdikleri ama yönetimi devraldıklarında şerit değiştirecekleri iddia edilemez.

Diğer taraftan ise, Baykal tarzı siyasetin CHP tabanında ciddi bir karşılığı var. CHP seçmenin ağırlıklı bir kısmı, her seçimden boynu bükük çıkmaktan müthiş rahatsız oluyor ama partinin oy havuzunu genişletecek hamlelerin yapılmasına da müsaade etmiyor. Bu seçmen yapısı nedeniyledir ki Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısına kendisinden başka hiç kimse itibar etmedi ve müspet yöndeki değişim tabana yayılmadı.

Velhasıl CHP’de fikri ve stratejik bir açılma direnç gösteren etkili bir taban var. CHP’deki değişim, tabanın bu tavrı nedeniyle son derece sınırlı bir alanda gerçekleşiyor, bir isim gidiyor bir başka isim geliyor ama partide ideolojik bir yenilenme söz konusu olmuyor. Bu itibarla kimse CHP’nin sahiden değiştiğine inanmıyor ve parti her seferinde toplumun geneline açılma fırsatını tepmiş oluyor.

Bir kısırdöngü bu; bu kısırdöngünün kırılması için, evvela partinin tabanını kökten ve kapsamlı bir değişikliğe ikna edecek, cesur ve kararlı bir yönetim anlayışı ortaya koymak gerekiyor. CHP’nin kaçak güreşmeyecek, gerektiğinde tabanı karşısına alacak ve değişmediği takdirde ilelebet kaybetmeye mahkûm olduklarını tabanın yüzüne söyleyecek bir yönetime ihtiyacı var CHP’nin. Lakin Özel ve ekibinin, hâlihazırda, böyle bir ihtiyacı karşıladıkları söylenemez.

- Advertisment -