Ana SayfaManşetEcevit 6-7 Eylül’de özür dilemişti

Ecevit 6-7 Eylül’de özür dilemişti

“Fatih Bizi Affet” başlıklı yazı, ırkçılığı, farklı inançlara ve dinlere yönelik düşmanlığı eleştiren satırlarıyla ilgi çekici. O dönem için belki de aykırı sayılabilecek bir yazı. Yazının bazı bölümlerini aktarıyor, bu acı olayın 65. yıldönümünde Rum, Ermeni, Yahudi komşularımızın acılarını paylaşıyoruz. 9 Eylül 1955 tarihli Ulus Gazetesi’ndeki Bülent Ecevit imzalı makaleden satırlar:

Her toplumun tarihinde acı sayfalar vardır. Özür dilenmesi gereken felaketler vardır. 6-7 Eylül 1955 bunlardan biri.

İstanbul başta olmak üzere Rum, Ermeni ve Yahudi vatandaşlarımızın o yıllarda yoğun olarak yaşadığı yerlerde (İzmir, İskenderun, Çanakkale) azınlıklara örgütlü saldırılar düzenlendi. Malları yağmalandı. Resmi rakamlara göre azınlıklardan 12 kişi öldürüldü, yüzlerce kişi yaralandı.

4 bin 214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel gibi yerlerin bulunduğu 5 bin 317 mekân saldırıya uğradı. Haber ve analiz sitesi Serbestiyet.com, o zaman genç bir gazeteci olan Bülent Ecevit’in, CHP’nin resmi yayın organı Ulus Gazetesi’nde (olayların hemen ardından, iki gün sonra) yayınlanmış ve saldırıyı eleştiren yazısını arşivlerden çıkardı.

“Fatih Bizi Affet” başlıklı yazı, ırkçılığı, farklı inançlara ve dinlere yönelik düşmanlığı eleştiren satırlarıyla ilgi çekici. O dönem için belki de aykırı sayılabilecek bir yazı. Yazının bazı bölümlerini aktarıyor, bu acı olayın 65. yıldönümünde Rum, Ermeni, Yahudi komşularımızın acılarını paylaşıyoruz. 9 Eylül 1955 tarihli Ulus Gazetesi’ndeki Bülent Ecevit imzalı makaleden satırlar:

Fatih, bizi affet!

“Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde birçok din ve milliyetten insan, beraberce ve eşit haklarla yaşadı. Hepsine, bütün Osmanlı topraklarını kendilerine vatan bilme fırsatı verildi. İstanbul ve İzmir’deki son yıkıcı ve yakıcı nümayişler, bu asil geleneğe indirilmiş bir darbedir.

Zafer günü İstanbul şehrinde Fatih Sultan Mehmet tarafından bir millî siyaset olarak benimsenmiş bu geleneğin, 502 yıl sonra Cumhuriyet devrinde böyle sarsılmış olması acıdır. Bir dâvada milletçe haklı olabiliriz. Fakat bir yabancı devletin konsolosluğunu, bir başka dinden insanların tapınaklarını yakmakta, başka din yahut ırktan Türk vatandaşlarının kendi Anayasamızla teminat altına alınmış haklarına tecavüz edip onların Türkiye toprakları üzerindeki güvenliğini bozmakta, hal ve şartlar ne olursa olsun, kendimizi haklı göremez ve gösteremeyiz.

Türk Milleti’nin itibarına bu derece zarar verebilecek hareketler başka türlü izah edilemezdi. Bu tertip ve tahriklerden sorumlu olanların bir millî dâvada duyulan heyecanı bu kadar aleyhimize istismar edebilmeğe fırsat bulabilmiş olmalarına ne kadar üzülsek yeridir. Tek teselliyi, Türk Milleti’nin böyle hareketleri asla tasvip etmiyeceğine, benimsemiyeceğine olan inancımızda arıyoruz.”

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN

- Advertisment -