1989 yılında Hint asıllı 32 yaşındaki başarılı yönetmen Mira Nair, Uganda’nın en prestijli okulu Makerere Üniversitesi’ne girerken oldukça heyecanlıydı.

Hint asıllı yönetmen Mira Nair
Kolonicilik ve sömürgeciliğe ilgili, sol görüşlü bir Marksist akademisyen olan Mahmood Mamdani ile görüşmek için uzun bir yol katetmişti. Mahmood Mamdani, Uganda doğumlu Hint asıllı bir Müslüman’dı. Daha önce sürülmesine ve vatandaşlığının iptal edilmesine rağmen ülkesine geri dönen tutkulu bir vatanseverdi. Mamdani ve ailesi, 1972 yılında Uganda diktatörü İdi Amin’in Asya kökenli Ugandalıların 90 gün içinde ülkeyi terk etmesi emri üzerine vatansız kalmış ve İngiltere’de bir mülteci kampına yerleşmişti.

İdi Amin, Britanya sömürgeciliğine yönelik öfkesini sömürge zamanında ülkeye göç eden ve ekonomiye katkı veren Hint azınlığa yöneltmiş, özellikle Müslüman Hintler yıllar önce geldikleri Hindistan’a dönmeye çekindiği için adeta vatansız kalmıştı. Büyük ihtimalle bu mülteci kampındaki en şanslı insanlardan biri Mamdani’ydi. 1963 yılında özel bir burs programıyla Amerika’ya gitmiş, Pittsburgh Üniversitesi’nde siyaset bilimi okumuş, ardından Tufts Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmıştı. Doktorasını Harvard’da yapmasına rağmen hem tez araştırmasını yapmak hem de doğduğu topraklarda üniversite hocası olmak için ülkesine geri dönmüştü. Fakat Harvard’dan hevesle döndüğü ülkesinin kendisine hediyesi maalesef tehcirdi.

Mahmood Mamdani
Fakat yaşanan bu kişisel dram Mamdani’ye hayatı boyunca ilham olmuş, sömürgecilik, milliyetçilik, azınlık hakları üzerine en özgün eserler vermesini sağlamıştı. Sömürgecilik karşıtı bir Ugandalı siyasetçinin emriyle ezilen bir azınlığa mensup olmak Mamdani’ye eşi benzeri bulunmaz bir bakış açısı vermiş, ezberleri kırmasına yol açmıştı. Mamdani’ye göre sömürülen bir halk da bir başka halkı ezebilir, haklarını ihlal edebilir, “mağdurlar” da “fail” olabilirdi. Ugandalı Hintlerin tehcirini anlattığı ve mülteci kampında kaleme aldığı “Vatandaştan Göçmene” kitabını da bu bakış açısıyla yazmıştı.
Nitekim bu kitap Uganda’dan tehcir edilen ve sonrasında Amerika’ya yerleşen Hint asıllı bir ailenin kızı ile siyah bir Amerikalı’nın etnik gerilimlerden dolayı hoş karşılanmayan “yasak” aşkını anlatan “Mississippi Masala”filmi için araştırma yapan Mira Nair’in dikkatini çekmiş, genç yönetmen Mamdani’den çok etkilenmişti. Harvard mezunu Mira Nair de Mahmood Mamdani gibi post-kolonyalizm ve Marksizme ilgiliydi. İlk filmi bol ödüllü “Salaam Bombay!”’da sokak çocuklarını işlemiş, derin yoksulluğu gündeme taşımıştı.
Uganda’da çekeceği film için başkent Kampala’ya gelip Mahmood Mamdani ile görüşen Mira Nair sadece film senaryosu veya mekan seçimi için birlikte çalışmakla yetinmedi; iki Harvardlı genç solcu birbirine hızlı bir şekilde aşık oldu, film seti için seçtikleri evde yaşamaya ve hayatı paylaşmaya başladı, iki sene sonra da evlendi.
Uganda’ya yerleşen çift, 1991’de doğan erkek çocuklarına siyasi mücadelelerine yakışır bir isim koymuştu: Zohran Kwame Mamdani. Kwame, Gana’nın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra ilk başbakanı olan sosyalist Kwame Nkrumah’un ismiydi.

Mira Nair, Zohran ve Mira Nair’in annesi
Mamdani ailesi, Zohran beş yaşındayken önce Güney Afrika’ya, iki sene sonra New York’a taşındı. Bütün kitap ve filmlerinde Batı’ya eleştirel bakmış bu entellektüel çiftin uzun bir “dünya vatandaşlığından” sonra New York’a demir atması pek de çelişkili değildi. New York, 90’lı yıllarda kentteki Columbia, NYU gibi üniversitelerle post-kolonyal çalışmaların yoğun yapıldığı, dünyanın dört bir yanından en başarılı öğrencilerin eğitim almaya geldiği, solcu akademisyenlerin ezber bozmak için birbiriyle yarıştığı bir beynelminel vahaydı.

Mahmood Mamdani ve Zohran Mamdani
Nitekim zaten Mahmood Mamdani de Marx ile ABD’de tanışmıştı. Üniversite yıllarında Martin Luther King Jr. ve arkadaşlarının ırkçı beyaz eyalet yöneticilerine karşı başlattığı Selma yürüyüşüne katılmak için otobüse binerken gözaltına alınan Mahmood Mamdani, kendisini sonrasında kurtaran Uganda Büyükelçiliği’nin “karışma böyle şeylere, sen yabancısın” ikazına “buradaki siyahlar bizim bağımsızlık mücadelemize benzer bir savaş veriyor, anlamıyor musunuz?” yanıtını verdikten sonra özgürlüğüne kavuşmuş, fakat iki hafta sonra yurt odasında FBI’nin “kibar” bir ziyaretine maruz kalmıştı. FBI yetkilileri genç öğrenciye “Marx’ı sever misin?” diye sormuş, Mamdani ise “kendisiyle tanışmadımi kim ki o?” demişti, FBI yetkilileri ise Marx’ın kim olduğunu “fakirlerin neden fakir kalmaması gerektiğini yazan bir filozof” diyerek açıklamış, Marx’ın kim olduğunu bile bilmeyen genç adamı rahat bırakmıştı. Fakat bu ziyaret amacına ulaşamamış, Marx’ı inadına merak eden Mamdani’yi Marx ile tanıştırmış, Mamdani Marx’ın bütün eserlerini okumuş, bütün eserlerine sirayet edecek kadar etkilenmişti.

Mahmood Mamdani ve Mira Nair
Aradan geçen onlarca yılda Mahmood Mamdani kitap ve makalelerini yazmaya, Mira Nair de filmlerini çekmeye devam etti. Ne var ki film gibi bir hikaye ile tanışıp, birbirini sevip pergel gibi bir ayağı New York, diğer ayağı dünyanın dört bir yanında olan bu dünya vatandaşı entellektüel çiftin en çok ses getiren eseri ne çektikleri filmler ne de yazdıkları kitaplar oldu. En büyük eserleri oğulları Zohran Mamdani’ydi.

Mahmood Mamdani, Mira Nair ve oğulları Zohran Mamdani
Zira çok değil sadece beş ay sonra Demokrat Partili sosyalist Zohran Mamdani, bir zamanlar babasını FBI vasıtasıyla Marx ile tanıştıran Amerika’nın en büyük metropolü New York’un ilk Müslüman belediye başkanı ve bir süredir Amerikan siyasetini derinden sarsan bir değişimin yeni öncülerinden biri olmaya namzet.
Marksist Nepo-baby mi, yoksa cesur aktivist mi?
İlkokulu Güney Afrika’da, liseyi New York’ta okuyan Zohran Mamdani lisans eğitimini Afrika çalışmaları alanında tamamladı. Zohran Mamdani, bugün kendisini eleştirenlerce ünlü çiftlerin kayrılan ve ciddi bir işte çalışmak zorunda olmayan çocuklarına takılan “nepo-baby” lakabını almasına sebep olacak şekilde üniversiteden sonra ciddi bir işte çalışmadı. Fakat her zaman siyaseti hedeflemiş olsa gerek ki üniversite yıllarından itibaren sosyalist örgütlerde ve Filistin hareketi içerisinde yer aldı. New York’ta yerel siyaset yapan sosyalistlerin kampanyalarında çalıştı, kirasını ödeyemediği için evden çıkarılmak istenen kiracılara gönüllü danışmanlık yaptığı STK’lara yazıldı. Sadece siyaset değil, müzikle de ilgilendi, Hint kültürünü ti’ye aldığı bir rap şarkısı yayınladı, annesinin bir filminde cast danışmanı olarak çalıştı, New York’un kültür-sanat dünyasının içine girdi.

Nihayetinde 2019 seçimlerinde Black Lives Matter eylemlerinin beslediği Trump karşıtı rüzgarında etkisiyle şehir yaşamında yasa yapmak gibi kritik rollere sahip kent meclisine adaylığını koydu. Kendisi gibi Asyalı ve Müslüman göçmenlerin yoğun yaşadığı Astoria bölgesini temsil etmek için çıktığı bu siyasi macerada, çok başarılı bir saha çalışması yürüttü, ciddi bağış topladı, Müslüman seçmenleri normalde gitmedikleri sandığa taşımak adına Ramazan ayında ekibiyle birlikte 12 bin iftar paketi dağıttı, çetin bir önseçimin ardından Demokrat Parti adaylığını kazanıp kent meclisine girdi.
2018’de Amerikan vatandaşlığı alan Zohran Mamdani, kent meclisinde öncülük ettiği yasa tasarılarından ziyade, konuşmaları ve sosyal medya kampanyalarıyla önplana çıktı, özellikle New York’ta güçlü olan sosyalist kanat ile bağlarını ciddi bir şekilde pekiştirdi.
2025 yılında da yine Trump karşıtı rüzgarın estiği bir dönemde New York Belediye Başkanlığı için adaylığını oldukça sol bir kampanya ile ilan etti. Zira ne kadar “nepo-baby” olmakla suçlansa da Mamdani yine de yüreği soldan atan “Marksist bir nepo-baby”. Mamdani’nin temel vaatleri, ücretsiz kreş, ev kiralarına zam yasağı getirilmesi, kamu konutlarının artması, asgari ücretin saatlik 30 dolara çıkartılması, zenginlerden daha çok vergi alınması, metro ücretlerine zam yapılmaması, otobüslerin bedava olması, New York’un LGBT bireylere yönelik korunaklı bir kent olması.
Fakat yine de ev kiralarının uçtuğu, geçim sıkıntısının yüksek olduğu, kentin çeperindeki çoğu göçmen işçi sınıfının sesinin Manhattan’daki gökdelenlerden pek duyulmadığı New York’taki ortalama bir seçmenin ilgisini çekebilecek bu kampanyanın bu denli ilgi çekmesinin sebebi, bu sol vaatler değil. Şii bir Müslüman olan Zohran Mamdani’nin olumlu veya olumsuz bu denli gündem olmasının en büyük sebebi cesur bir Filistin aktivisti olması.
İsrail Büyükelçiliği değil, New York Belediye Başkanlığı seçimi

İlkbaharda New York sokaklarında yürüyen beyaz tenli biriyseniz elinde hurma, mersin ve söğüt dalı ve iri bir limon türü olan etrog ile dolaşan bir Haredi Ortodoks Yahudi tarafından “Yahudi misiniz?” sorusuyla durdurulup Sukkot (Çadırlar Bayramı) için dua etmeye ikna edilmeye çalışılması (Ortodoks Yahudiler için seküler bir Yahudi’ye dua ettirmek büyük sevap) üzerine uzaklaşırken “drunk food” (gece atıştırması, sarhoş yemeği) olarak dilim pizzanın tahtını almış bir seyyar kebap arabası görmesi oldukça olağan. Bu tuhaf tesadüf bir Netflix sahnesi değil, tipik bir New York manzarası. New York, ABD’nin hem en büyük Müslüman hem de en büyük Yahudi şehri. Şehrin %12’si Yahudi, %9’u Müslüman. Şehirdeki beyazların yarısını Yahudiler oluşturuyor. 1,9 milyon Yahudi bagel dükkanlarıyla, kültür sanat camiası ve finans sektöründeki rolleriyle eski kent kültürünün, 1,2 milyonluk Müslüman nüfus ise banliyölerdeki mahalleleriyle, yeni açılan etnik lokantalarıyla yeni kent kültürünün en önemli simgeleri.

Zohran Mamdani de işte bu kozmopolit kentin belediye başkan adayı. 7 Ekim’den bu yana dünyanın ve ABD’nin gündemi Gazze’yken, New York seçimleri de Gazze’den azade değil. Zohran Mamdani üniversite yıllarından beri sıkı bir Filistin destekçisi. İsrail ürünlerinin boykot edilmesini savunan BDS hareketini destekliyor, soykırım ifadesini kullanıyor. Ünlü oyuncu Cynthia Nixon ile birlikte Biden’a tepki göstermek adına açlık grevine girmiş bir isim. Bu duruşu özellikle kentteki Müslümanlar, gençler ve solcu kanat arasında destek arttırmasına yarıyor. New York, İsrail karşıtı solcu Yahudilerin de güçlü olduğu bir kent. Naomi Klein gibi İsrail karşıtı Yahudiler bu nedenle çok yoğun bir şekilde Mamdani’yi destekliyor, “antisemitizm” iddialarına karşı Mamdani’yi savunuyor.
Fakat New York’ta sadece İsrail karşıtı Yahudiler yaşamıyor. İsrail’i destekleyen Yahudiler de Mamdani’nin bu net duruşu karşısında Filistin destekçisi bir solcunun seçilmemesi için elinden geleni yapıyor. Mamdani’nin “intifadayı küreselleştir” sloganını kınamaması, “Apartheid olmayan demokratik bir devlet niteliğini haiz olması” şerhi olmadan “İsrail’in var olma hakkı” olduğunu vurgulamaması nedeniyle antisemit olduğuna dair yoğun bir kampanya yapılıyor. Mamdani ise “intifada”nın ABD Holokost Müzesi tarafından bile Arapça isyan anlamına geldiğini, Yahudilere yönelik bir katliam çağrısı anlamıyla bunu kullanmadığını söylüyor, bu iddialara teker teker yanıt vererek kendisinin de ölüm tehditleri ve İslamofobik nefret mesajları aldığını belirtiyor. Böylece bu tartışmada geri adım atmak veya yanıtsız bırakmak yerine özellikle solcu Yahudilerin desteği ile ringe tutunuyor.

Belediye başkan adaylarının televizyon karşısında yaptığı münazaralarda ise en önemli konu ne otobüs hatları ne metro bileti ücreti. Gazeteciler en çok İsrail ile ilgili soruları soruyor, adayların neredeyse hepsi ilk yurtdışı ziyaretlerine İsrail’e yapacaklarını belirtiyor. Filistin’in gündem olmasından dolayı kentteki Yahudi ve Müslüman seçmenlerin katılımın az olduğu önseçimlere ilgi göstermesi konuyu daha da fazla İsrail ve Gazze’ye getiriyor.
İsrail’i destekleyen New Yorkluların ise iki favori adayı var: Eski New York eyaleti valisi Andrew Cuomo ve New York’un mevcut belediye başkanı Eric Adams. İki isim de sıkı bir İsrail destekçisi. Cuomo özellikle Micheal Bloomberg gibi zengin iş insanlarından yoğun bağış alıyor, Trump destekçilerinin bile ilgilisi çekiyor. Fakat iki isim de skandallarla özdeşmiş. Adı yolsuzluk iddialarına karışmış Eric Adams, davanın düşürülmesi karşısında kendini affettirmek adına uzun süredir Trump’a yanaşmış ve konum değiştirmiş, nihayetinde federal hükümetin davayı kapattırmasını sağlamıştı. Bu nedenle Adams, Kasım ayındaki seçimlerde Demokrat Parti’den değil, ama bağımsız aday. Babası gibi New York Valiliği yapmış İtalyan asıllı Andrew Cuomo ise hakkındaki görevi ihmal ve taciz iddiaları karşısında valilik görevinden istifa ettirilmiş, tartışmalı bir isim. Cuomo son 30 senedir oturmadığı New York kentine yeni bir başlangıç yapmak için geri döndü ve özellikle solcu Mamdani karşısında İsrail destekçilerinin desteğini ve parasını alarak “sıfırdan” kendini yarattı.

Bloomberg ve Cuomo
Zohran Mamdani ise bu ikili karşısında milyonlarca kişiye ulaşan, yeri geldiğinde Hint film sahnelerini ti’ye alan Urduca’dan İspanyolca’ya çok dilli bir sosyal medya kampanyası ve ünlü oyunculardan gençlere yüzlerce kişinin gönüllü çalıştığı bir saha çalışması yaptı, 8 milyon dolarlık rekor bir bağış miktarına ulaştı. Bu nedenle de kısa bir sürede anketlerde yükseldi, Demokrat Parti belediye başkan adaylığı önseçim yarışını isim tanınırlığı nedeniyle birinci gözüken Cuomo’yla son zamanlarda başa baş götürmeye başladı.
Zohran Mamdani’nin en büyük şansı ise New York şehrinin eşi benzeri dünyada bulunmayan seçim sistemi.
Bu seçimde boşa giden oy yok!
New York’ta “ranked choice system” yani tercihli oy sistemi belediye seçimleri için kullanılıyor. Bu sisteme göre seçmenler, pusulada bulunan adaylar arasındaki beş adaya tercihlerini belirli bir sıralamaya tabii tutarak oy verebilecek: 1, 2, 3, 4 ve 5. tercihlerini belirtebilecek.

Pusula örneği
İlk seçimde herkesin “1. Tercih” oyları sayılacak. Hiçbir aday ilk tercih oylarında %50’yi geçemezse en az oyu alan diskalifiye olacak. Fakat bu adaya verilen oylar boşa gitmeyecek, çünkü bu adaya verilen oy pusulaları tekrardan sayılacak ve bu pusuladaki “2. Tercih” oyları sisteme eklenecek. Sondaki adayın elenerek pusuladaki tercihlere göre oyların dağıtılması herhangi bir adayın %50’i geçmesine kadar devam edecek, böylece başka adayları da 2, 3, 4 veya 5. Sıralara koymuş kişilerin oyları boşa gitmemiş olacak. Bu sistem sayesinde herkes ilk tercih olarak gönlündeki adaya, sonraki tercihlerinde de “kazanmasını istemediği” adayı engellemek adına “yetmez ama evet” dediği adaylara oy verebiliyor, böylece adaylar birbiriyle yarışmak yerine ittifaklar kurmaya, “beni 1’e, onu 2’ye yazın” diyerek destek kazanmaya odaklanıyor.
Zohran Mamdani, diğer solcu adayların “ikinci tercih” desteğini alarak bu sayede anketlere göre yükseliyor, şansını arttırıyor. En az sevilen adaylardan Cuomo da bu nedenle tek başına %40’larda gözükse de diğer adayların sayım sırasında diskalifiye üzerine ikinci tercih oylarının Mamdani’ye eklenmesi durumunda yarışı ikinci bitirme riskini taşıyor. Mamdani bu amaç doğrultusunda son günlerde solcu Yahudi Brad Lander ile birlikte kampanya yapıyor, iki aday seçmenlerine “ikinci tercihe arkadaşımı yazın” diyor.

Zohran Mamdani’nin bu kendine özgü yarışta en büyük zorluğu ise aleyhine harcanan milyonlarca dolar, seçilmemesi için telaşa kapılan iş insanları, İsrail lobisi veya vatandaşlığının iptal edilmesini isteyen ırkçı Cumhuriyetçiler değil; ilginç bir şekilde beyaz olmayan seçmenler. Sandığa gitme oranları diğer azınlıklara göre yüksek olan siyah ve Hispanik seçmenler Mamdani’ye mesafeli. Mamdani, daha yoksul olan yeni göçmen azınlıkları, Asya kökenlileri, Müslümanları heyecalandırırken; göreceli orta sınıf olan siyah ve Hispanikler Mamdani’nin sol politikalarına mesafeli, ödedikleri vergileri arttırabileceği için tepkili, yönetim tecrübesinden şüpheli. Cuomo bu kesimlerde ciddi anlamda önde. Önde gelen elit siyasetçilerin de desteğini almış durumda. Fakat Mamdani anketlerde yükselince Bernie Sanders, Alexandria Ocasio Cortez ve ABD’nin en büyük sendikalarından UAW’nın resmi desteğini aldı, bu isimlerle birlikte miting yapmaya başladı. Üstüne üstlük Mamdani, daha önce temsil edilmediği için sandığa gitmeyen birçok Müslüman ve Asyalı’yı da anketleri ve geçmiş seçimleri yanıltacak şekilde sandığa taşıyabileceğine inanıyor. Mamdani yine eğitimli beyazlar ve gençler, New York’un genç kuşağı arasında çok popüler. Bu insanların sandığa katılımının artması da şansını yükseltiyor.
Salı günü (24 Haziran 2025) düzenlecek Demokrat Parti başkan adaylığı önseçimleri kendine özgü bu sistemden dolayı uzun süren bir sayımın ardından belli olacak. Mamdani yarışı kazanırsa partisinin belediye başkan adayı olacak. Bu durumda da zafer garanti değil. Mevcut belediye başkanı Andrew Adams gibi yarışı kaybeden Cuomo da İsrail destekçilerinin el atmasıyla bağımsız aday olabilir veya Mamdani yarışı kaybetse de Cuomo-Adams’a sağcı diyerek yarışta sol aday olmamasından dolayı bağımsız adaylığını koyabilir.
Her şey muğlak. Ama bu bir başlangıç. Zira Zohran Mamdani çoktan kazandı ve büyük bir değişimin kapısını araladı bile.
Kitap yazmak değil, seçim kazanmak
Zohran Mamdani, Alexandria Ocasio Cortez ile düzenlediği büyük mitinginde kendisine “kazandın bile” diyenlere tepki gösterdi, “Ben artık ahlaki zafer istemiyorum. Solcuların her seçim yenilgisinin ardından kitap yazmasından sıkıldım. Kazanmak, zafer yazmak istiyorum” diyerek kitlesini coşturdu. Fakat Mamdani’nin kulağına “kazandın bile” diyenler oldukça haklı. Zira Zohran Mamdani, uzun zamandır derinden sessizce gelen bir değişimin habercisi. İsrail lobisinin en güçlü olduğu bir kentte Filistin aktivisti sosyalist bir göçmenin belediye başkanlığına bu denli yaklaşması, ABD’de bir şeylerin değiştiğinin en büyük kanıtı. Gençler, solcular ve göçmenler giderek siyasette daha görünür oluyor, ve görünür oldukça siyasi merkezin konumunu da kaydırıyorlar. Birçok konuda sosyal devletten yanalar, İsrail’in tam karşısındalar. Bu nedenle daha öncesinde birbirine benzeyen adayların yarıştığı seçimlerde şimdi Demokrat Parti’nin adaylığı için boykot ve intifada kelimelerini kullanan bir Filistin yanlısının ismi geçiyor. İsrail lobisi daha önce garantide gördüğü birçok yarış için milyonlarca dolar harcamak zorunda. Dokunulmazlık zırhı yavaş yavaş dağılıyor.

Zohran Mamdani sadece Filistin ile değil, özgün kişiliği ile de ezber bozuyor. Suriyeli bir karikatürist ve çizer olan eşi Rama Duwaji ile nikah fotoğrafları bunun en iyi örneği. Hinge adındaki bir flört uygulamasında tanışan çift bu sene evlendi. Dubai’de balayı yapmalarına Cumhuriyetçilerin tepki gösterdiği çift, bu lincin ardından şehrin metro ve sokaklarında çekilen doğal fotoğraflarını paylaştı. Bu fotoğraflar birbirinden farklı milyonlarca insanın yaşadığı New York’un bir özeti. Suriyeli bir karikatürist ve Hint asıllı sosyalist bir Müslüman’ın aşkı. Proje gibi gözüken, samimiyetsiz çiftlere nazaran sıradan kentlilerin de benzerini çekebileceği, aynı hayatı yaşayabileceği, aynı şeye öfkelenebileceği ve sevinebileceği bir sahicilik. Milyonlarca dolarının satın alamayacağı bir doğallık. Bu nedenle bu nikah fotoğrafları Mamdani’nin fikirlerinin çoktan önüne geçti, Mamdani’nin Suriyeli eşi Rama Duwaji çoktan ünlü oldu bile.

Birçok New Yorklu gibi dating uygulamalarında tanışan, sahici ve komik fotoğraflar çektiren, kasıntı davranmayan, Astoria’daki 1+1 küçük bir dairede oturan bu ikili; yakın zamanda kentin en güçlü çifti olabilir.
Hint asıllı sosyalist ve Filistin aktivisti bir Müslüman’a New York hazır mı bilemem; fakat Zohran Mamdani bütün renklerin soldurulmaya çalışıldığı bir dünyada tek tipliğe inat melezliğe tutunması ve bu melezliği dünya çapında cesaretlendirecek nitelikte etkili bir kampanya yapmasıyla bu yarışı çoktan kazandı.
İnşallah Mamdani bu yarışı kazanır da bu melezliğin hikayesinin detayları da bu köşede yazılmaya devam eder.
İlgilisine öneri:
- Mamdani’nin “Nani” isimli rap şarkısı https://www.youtube.com/watch?v=iQVsVNPkPmE