İdeoloji nedir?

Doğallığını kaybetmiş her inanç bir ideolojidir. İdeolojiyi ideoloji yapan şey, müminler arama konusundaki iştahlı bir akım olması değil, müşterisini arayan bir ürün seviyesinde var olmasıdır.

İdeoloji nedir? İdeoloji, insanın kendine dair düşünmesinin modernlikle birlikte kolektif hale gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Bireyde fikir ne ise, toplumda ideoloji odur. Kitlelerin fikrine ideoloji diyoruz. Yüzer-gezer, tutulup bırakılabilir olan “kanaat”e ideoloji diyoruz.

Eskiden insanlarca içine doğulan ve çoğunlukla içinden çıkılmayan inanç(lar)ın, insandan nesne olarak yabancılaşarak ayrılmasıyla yeniden insana bir kanaat olarak hitap eder hale gelmesi durumunda insanın rastgeldiği (karşılaştığı, karşı karşıya kaldığı) bu kanaat(ler)e ideoloji diyoruz. İdeoloji benimseme iştihasına hitap eden nesneleşmiş zandır.

İnsanın doğal bir uzvunu düşünün. İnsanın kolu, mesela, insan için bir nesne değildir. Neredeyse ağrıyınca ancak farkına varılan bu doğal ayrışmamışlık hali içindeki bir kol ile protez bir kolu karşılaştıralım. Yerinden hiç çıkmamış bir kol “sağduyu” adıyla bilinen doğal ve yabancılaşmamış zanlar gibidir. Protez kol ise yerinden çıkıp (veya yerinden çıkmış bir kol için) bir tercih veya ikna ile eklemlenen bir eklentidir. Ona inanan insandan bağımsız bir kolektif varlığı olup insana içeriden değil hariçten gelir. Doğal veya doğallaşmış kol eğer “sağduyu” ise protez kol “ideoloji”dir. Kol kırılır veya kesilirdi ama alınıp satılmazdı. Protez kol ise vitrinde teşhir edilir ve tanıtımcıları eliyle pazarlanır, düşünürleri eliyle açıklanır. Tutulup bırakılabilir hale gelen bir kol artık protez bir koldür. “Katı olan herşey buharlaşıyor” sözüne nazire olarak inançlar konusunda şunu diyebiliriz: Doğal olan her organ protezleşiyor. Bu doğanın bilinç tarafından istilaya uğraması ve hazine toprağının özne için mülkleşmesi sürecidir. Doğal olan herşey artık iradî olduğu için, insanın inandığı şey iradenin bir tercihi olarak doğallıktan yabancılaşmak zorundadır.

Kırılıp veya kopup sonra tekrar yapışmış her kitlesel inanç bir ideolojidir. Buna modern din de dahildir. İnsanın içine doğduğu ve kopmaya uğramamış inançlar insanın neredeyse farkına varmadığı gerçekler olarak tecrübe edilirdi. Eskiden ideoloji yoktu din vardı. Dinler, bir tercih halini almamış, doğallık zannı ile tedavülde bulunan inançlardı. Kitlesel anlamda özne henüz doğmadığı için, doğruluğu “doğal” karşılanıyordu. Din adı altındaki bu inançlar öznenin vardığı bir kanaat, ispat edilmeye veya savunulmaya muhtaç bir argüman olarak (yani bir tez olarak) ortaya konmaya ihtiyaç duymuyordu. İdeoloji ise doğru’luğu tartışmalı hale gelmiş inanç olarak anlaşılabilir. Yani iki din insana iki alternatif olarak değil bir doğru ve bir yanlış olarak görünürdü. Doğrunun kendisi nesne haline gelmeyecek kadar baştan müşterisini bağlamıştı. Bütün mesele siparişi atalarca verilmiş bu paketin hangisi olduğunu teşhis etmek meselesi idi. İdeolojilerde ise iki ideoloji ispatlanması gereken bir doğru’luğa aday iki alternatiftir. İdeoloji askıya alınmış doğru, şüpheye uğramış dindir.

Modernlikle birlikte ecdadın siparişleri iptal oldu. Kitle toplumunda yaşayan ve kitlenin pazarında başka ihtiyaçlar gibi inanma/kanaat ihtiyacını da karşılaması gereken her bir birey artık inanacağı şeye dair sipariş vermek durumundaydı. Şüphesiz insanların çoğu reklamlara, bestseller listelerine, trendlere, propagandaya, kulaktan kulağa dolaşan “ay bu çok iyi imiş” diyen arkadaş gruplarına yaslanıp tercih yükünden kendilerini kurtarmaya çalışıyor. Ama artık teslimiyet ve taklit bile bir tercihtir. Doğallığını kaybetmiş her inanç bir ideolojidir. İdeolojiyi ideoloji yapan şey, müminler arama konusundaki iştahlı bir akım olması değil, müşterisini arayan bir ürün seviyesinde var olmasıdır.

Şu halde, ideoloji modern toplumda kitlesel inancın aldığı haldir. Doğallığın bozulması (yani başka bir dünyanın mümkün olduğunun keşfi) mevcut dünyayı birden mümkün dünyalardan sadece biri haline getirip tahtından etti. Böylece doğallık içinde sorgusuz sualsiz kabule mazhar olan inançlar (doğrular) artık alternatifleriyle birlikte sorgulanabilir doğruluk iddiaları halini aldı. Bu doğrular artık seçimle iktidara gelir oldu. Kralın hakimiyeti nasıl rızaya ihtiyaç duymuyor idiyse, din de iknaya ihtiyaç duymuyordu. İradenin yönetime karıştığı demokraside ise hakimiyetin kaynağı “özne” olduğu için öznenin seçtiği veya kandığı “kanaat” o öznenin bilincinde iktidara gelecekti. (Kanmak: kanaat getirmek).

Belli bir inancı modern zamanlarda savunanlar başka inançları ideoloji olarak tanımlarlar. Kendi inançlarını bir ideoloji olarak görmezler. Çünkü onların doğruluk adayları artık onların zihnine hükmeden muktedir doğrular biçimini almıştır. Bir ideoloji kanaat getirilip teslim olununca doğallaşmaya başlar. Popüler kullanımında ideoloji genellikle doğru olmayan kanaat (veya dünya algısı) için kullanılır. Doğruluğuna inanılan kanaat için ise ideoloji denmez artık. Ona gerçek denir. Bu gerçeğe eskiden din rengi verilirken modern zamanlarda ona bilim adı verilmiştir. Akıl çağında doğruya mutlaklığını din yerine bilim üzerinden vermek gerekecekti (“bilimsel sosyalizm” ibaresi buna bir örnektir).

Görüldüğü üzere ideoloji bir formun adıdır, bir içeriğin değil. İdeoloji olmayı belli bir içerikle bağlantılı düşünmek ideolojinin neden tarihin belli bir döneminde ortaya çıktığını anlamamıza engel olur. Kişi yerine kurumun otorite olarak ortaya çıktığı bir çağda ideoloji kanaatin/inancın bir kurum gibi anonim bir nesne şeklinde özerkleşmesiyle ortaya çıkmıştır. İdeoloji, üretim tarzına benzer bir bağlanma tarzının doğurduğu bir ilişkilenme biçiminin adıdır. İnsan ile inancı arasına bir mesafenin düşmesi ve inancın insana göre yüzer-gezer bir fikirsel nesne olarak insana hitap etmesi sözkonusu.

Modernlikle birlikte dünyadaki süreklilik ve doğallığın parçalanarak analize açık hale gelmesiyle birlikte insandaki inanç da sahibinden koparak protezleşmiştir. İşte insanın kendine taktiği protez inançtır ideoloji. Ayrı bir bahis olmakla birlikte, ideolojilerin ortaya çıkması ile birlikte kitlenin homojenleşmesi ve merkezi bir kontrole açık hale gelmesi mümkün olmuştur. Cemil Meriç “ideolojiler idrake giydirien deli gömlekleri”dir derken ideolojinin zihne giydirilen standart bir üniforma olmasına dikkat çekmiştir. Halbuki ideolojide asıl mesele insanların giydiği bu gömleğin deli gömleği olması değil kaynağının terzi değil fabrika olmasıdır.

- Advertisment -