Programın tamamını izlemek için:
Seçimlere bir aydan az bir süre kaldı. Muhalefetin kampanyasını nasıl buluyorsunuz? Sizce muhalefet kampanyasında başarılı mı?
Bazı artıları, bazı eksileri var. Dezavantajları, farklı ve uyumsuz parçaların bir araya gelerek ortak bir siyasi melodi üretme zorunlulukları olarak ifade edilebilir. Hakikaten farklı siyasi partilerin farklı siyasi tahayyülleri, farklı çıkışları, farklı vurguları, kendi aralarında zaman zaman yaşadıkları çatışmalar bu konuda bir zaafı ortaya koyuyordu ki, hâlâ koyuyor tabii. Buna karşılık avantajları da olan bir yapı bu. Karşısındaki tek rakibe karşı kampanya yürütebilen birden çok aktörlü bir yapı bu. Üstelik şimdi belediye başkanlarının da katılmasıyla daha çok ses getirebilen bir siyasi doku.
Sorunun esasına gelecek olursak, ben Millet İttifakı’nın kampanyasını beklediğimden daha iyi buldum. Kılıçdaroğlu’nun arkasında yavaş yavaş bir kümelenme oluşuyor. Adaylığına gelen çeşitli itirazların anlamını kaybetmeye başladığını ya da etkilerinin çok azaldığını görüyoruz. Bunu daha önce de konuşmuştuk, benim çok uzun süredir öngördüğüm bir şeydi. Konjonktür değişince, aday tek kalınca, karşıdaki adayla yarış başlayınca muhalefetin o adayın etrafında toplanması eğilimi her zaman daha güçlü olur diyordum. Oldu.
İkinci önemli şey şu: Türkiye’de bir Erdoğan’a karşı ya da Erdoğan için yapılacak referandum fikri var. Seçimlerle ilgili böyle bir imaj var. Bugün bu imajın yanına ikinci bir imaj daha ekleniyor; o da Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği bir yeni Türkiye, yeni yönetim fikrine ilişkin. Muhalefetin özellikle son dönemdeki çıkışlarıyla, tarzıyla Kılıçdaroğlu üzerinden bir alan kazanmaya başladığını görüyoruz. Artık seçimlerin sadece Erdoğan üzerinden girilecek seçimler değil aynı zamanda yeni bir Türkiye arayışı iddiası ve umutlarını da içeren seçimler olarak algılandığını varsaymak için bazı verilere sahibiz diye düşünüyorum.
Parçalı olarak baktığımız zaman üç tür siyasetten bahsedebiliriz. Bir tanesi içe yapılan siyasettir. Örneğin Altılı Masa’nın içine dönük siyaset. Bu tahrip edici bir siyasettir. Muhalefet bu siyasetten uzaklaştı, Altılı Masa’da yaşanan büyük krizden sonra. Hatta Muharrem İnce’yle ilgili bile mesela Kılıçdaroğlu’nun çok menfi cevaplar, çıkışlar yapmadığını; ikinci turda kendisine gelebilecek oyları varsayarak onu da bir tür yedeğinde tuttuğunu görüyoruz. Bu iç siyaset boyutu pozitif seyrediyor.
İkincisi tabii eleştirel siyaset. Tayyip Erdoğan’a ve uygulamalarına yönelik eleştiriler muhalif kampanyanın bir parçası. Bunları açıkçası İYİ Parti çok başarılı yapıyor son dönemde. Sosyal medyayı çok iyi, etkili kullanıyorlar. Ben Tayyip Erdoğan’ın doğrudan doğruya yönetim tarzına ve şahsına yönelik eleştirel siyasetin kuvvetli olduğunu düşünüyorum.
Kılıçdaroğlu’nda da kurucu siyaset boyutunun -üçüncü siyaset boyutu diyelim- biraz daha ön plana çıkmaya başladığı kanaatindeyim. Yani kavgasız bir Türkiye, umut veren bir Türkiye, farklılıkların birleştiği bir Türkiye iddiasını dile getirmeye başladı. Eleştiriden çok bunlara vurgu yapmaya başladı Kılıçdaroğlu son dönemlerde. Bu da kampanyaya çeşitlilik olarak, pozitif bir girdi olarak yansıyor. Şöyle de söyleyebiliriz; muktedir olmak, mahir olmak gibi unsurlar açısından baktığımız zaman Kılıçdaroğlu’nun edilgin, geride duran, koordinatör imajının yanına yavaş yavaş yumuşak bir güç imajının da eklendiğini, güç fikrinin yavaş yavaş oluşmaya başladığını görüyoruz. Tabii önümüzdeki günlerde bunun derinleşmesi gerekiyor.
Bu açıdan baktığımız zaman ben muhalefetin kampanyasını kendi imkânlarına göre zengin ve gelişmiş buluyorum. Bir iki puan daha arttırmaları gerekiyor birinci turda kazanmak için. Bu tabii kampanyanın çok daha kesifleşmesiyle de mümkün olabilir. Ama en çok kararsızların, gençlerin, ortada duranların muhalefete yönelmesiyle bu mümkün olabilir. Bunun kampanya üzerinden sağlanıp sağlanamayacağı hakkında büyük laflar etmeyelim. Bekleyelim, görelim.