Kılıçlı yemin ettikleri için ihraç istemiyle YDK’ya sevk edilen teğmenlerden İzzet Talip Akarsu’nun sınıf okulunda yaptığı savunma ortaya çıktı: “Kara Harp Okulunda özellikle Atatürk ile özdeşleşmiş marşların (İzmir Marşı, Biz Atatürk Gençleriyiz Marşı, 10. Yıl Marşı) ve yürüyüş kararlarının (En büyük Türk Atatürk, Sarı Saçlı Mavi Gözlü) yasaklanması bizi derinden üzen ve hayal kırıklığına uğratan olayların başında gelmektedir.”
Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, süreç “belli bir olgunluğa ulaşana kadar” açıklama yapmama kararı aldı: “Sürecin hassasiyeti nedeniyle, belli bir olgunluğa ulaşana kadar basına bilgilendirme yapamayacağız. Bu karar bir şeyleri saklamak anlamına gelmiyor; aksine yürüteceğimiz görüşmelere saygının bir gereği. Ancak tek bir cümle kurmak gerekirse, önceki süreçlerden çok daha umutlu olduğumuzu söyleyebiliriz. Yeni senede heyet olarak kapsamlı bir açıklama yapacağız.”
1993 Turgut Özal döneminden bu yana, yani 31 yıldır çeşitli adlarla sürdürülen çözüm, diyalog ve müzakere süreçleri kimi zaman Türkiye içi güç odakların kavgası nedeni ile 1993-1996 gibi, kimi zaman Askeri vesayetin güç körlüğü nedeniyle 1999-2004 yılları gibi
kimi zaman iktidarın güçsüzlüğu nedeniyle 2006-2012 yılları gibi, kimi zaman PKK'nin dışarda elde ettiği mevzileri barıştan daha kıymetli gördüğü 2013-2016 yılları gibi
kimi zaman iktidarın demokrasi ve barışa ihtiyaç hissetmediği 2016-2024 yılları gibi
heba edildi ve yine sil baştan bir dejavu durumuna döndük. Yine bölgesel ve uluslararası durum bir zorunluluğu dayatıyor. Ve bu dayatmada PKK’nin silahla varlığını Türkiye de sürdürmesi imkansız hale geliyor.
Barışı ‘zafer’ kazandıktan sonra ulaşılan sükût ortamı olarak değil de kavga ettiğinle işbirliği sonucunda ulaşılan bir sükût ortamı olarak tanımlarsak, Türkiye’de şu anda yaşanmakta olan şey nedir? Hiç şüphesiz bir barış girişimidir. İçinde ne yazık ki adalet vaadi yoktur, dolayısıyla eksik bir barış girişimidir fakat yine de değerlidir çünkü barışı savunanların adaleti savunma imkânının önünde açılmış bir yoldur. Silah, adaletsizliğin failinin adalet üzerine konuşmayı bastırmada kullandığı bir araç haline gelmişse, silahların konuşmaya devam etmesi kime yarar?