Muhalefeti desteklerken bir çeşit dokunulmazlık zırhına kavuşan Kürtler, Çözüm Süreci ile bu zırhı kaybediyor, iktidara artan öfke, Kürtlere karşı 90’lardan beri görülmemiş ırkçı bir nefretin önünü açıyor, daha da açabilir. Bu tehlikeli nefret, DİSK’in bile iktidar işbirlikçiliğiyle suçlandığı İzmir Grevi’yle görünür oldu.
Meclis’te kabul edilen düzenlemeyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar hariç hasta mahkumlara tahliye ve konutta infaz yolu açıldı. Adalet Bakanlığı kaynaklarına göre, karar bugün Cumhurbaşkanı'nın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanacak. Aynı saatlerde Adalet Bakanlığı'nın yönetmeliği tüm cezaevlerine gönderilecek ve bugün itibarıyla tahliyeler başlayacak.Paketin hazırlanmasında etkin olan MHP Genel Başkan yardımcısı Feti Yıldız, paketten çıkarılan infaz düzenlemesi için Ekim ayını işaret etti, Terörsüz Türkiye mesajı verdi: “İnfaz Kanunu’na ekim ayında başlayalım, el birliğiyle bir İnfaz Yasası çıkaralım, arkasından da Anayasa çıkarırız. Türk milleti Terörsüz Türkiye hedefine kilitlenmiştir. Hiçbir ayak oyunu bu inancı zayıflatamaz. Terörsüz Türkiye hukukun üstünlüğü demektir, güçlü demokrasi demektir.”
Aileler önemli bir militan güç olarak CHP üzerindeki baskıyı artırdılar. Medyayı etkilediler. Anayasa Mahkemesi konuyu kanun önünde eşitlik ilkesi açısından incelemeye aldı.16 Temmuz sabahı mutlu haber geldi. Anayasa Mahkemesi Af Kanununun bütün tutuklu ve mahkumları kapsaması yönünde karar vermiş ve içeride kalanların da tahliye edilmesini sağlamıştı.
Gözaltına alınan Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgül, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe, Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara, Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin ve Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar tutuklandı. Belediye Meclisi çoğunluğunun AK Parti’de olduğu Gaziosmanpaşa’da başkanlığın AK Parti’ye geçmesi bekleniyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi işçilerinin sürdürdüğü grev, yalnızca bir toplu iş sözleşmesi uyuşmazlığı değil; Türkiye’deki sınıf ilişkilerinin, kimlik siyasetinin ve orta sınıfın dönüşen ruh halinin çarpıcı bir ifşasıdır. Grevdeki işçiler ne ayrıcalık istiyor ne de astronomik bir ücret; yalnızca aynı işi yapan ve başka şirketlerde çalışan işçilerle eşit ücret talep ediyorlardı. “Eşit işe eşit ücret” ilkesi savunuluyordu. Toplu sözleşme masası bizzat belediye yönetimi tarafından devrildi. Ardından belediye, hem grev hakkını kriminalize eden bir söylem kurdu, hem de işçileri ve sendikayı hedef tahtasına oturttu.