DEVA Partisi Fatih Belediye Başkan Adayı Müfide Boğazlıyanlıoğlu ile seçim çalışmaları ve 1979’da liseden mezun olduktan sonra 30 yıl ara vermek zorunda kaldığı ancak sosyoloji bitirip ardından da yüksek lisans yaptığı eğitim hayatı üzerine konuştuk.
Liseyi bitirdikten sonra öğrenim hayatına devam edemediğiniz ve 30 yıl sonra sosyoloji okuyup yüksek lisans yapmışsınız. Öğrenim hikayenizi anlatır mısınız?
Memleketim Yozgat Boğazlıyan’da doğdum ve ilkokul ile ortaokulu orada okudum. Lise sınavında, İstanbul’da Saint Joseph Lisesi, Üsküdar Kız Lisesi gibi birçok liseyi puanım tutuyordu. Ailem memleketimizin büyük çiftçilerindendi, maddi anlamda durumumuz iyiydi ama o dönemin koşullarında babam bir kız çocuğunu yalnız başına İstanbul’a göndermeye yanaşmadı.
Yozgat Öğretmen Lisesi’nde üç yıl yatılı okuyup 1979’da mezun oldum. Öğretmen liseleri bünyesinde iki yıllık eğitim enstitülerine geçiş hakkımız vardı. Oradan mezun olunca sınıf öğretmeni olabiliyorduk. O dönem Ecevit hükümeti, sağcıların elinde olduğu gerekçesiyle Yozgat’taki de dahil bazı eğitim enstitülerini kapattı.
O sırada yine üniversite sınavına da girdim. Puanım Ankara’daki Yabancı Diller Yüksekokulu’nu tutuyordu, Hacettepe’den birçok bölüm tutuyordu. Babam MHP’liydi, o dönem ilçe yönetiminde yer almıştı. Ben de öğrencilik yıllarımda ülkücülerin içinde yer aldım. Babam 12 Eylül öncesi ortamda Ankara’ya gitmemi istemedi. Hayaller öyle suya düştü. Bir yıl içinde de görücü usulü evlilik oldu. Evlendikten altı yıl sonra bir oğlum 3, bir oğlum 4 yaşındayken tekrar üniversite sınavına girdim. Hacettepe Üniversitesi Felsefe bölümünü kazandım. Ama çocuklarım küçüktü ve çeşitli diğer nedenlerle yine Boğazlıyan’dan ayrılıp üniversiteye başlamam mümkün olmadı. Üniversite sınavını kazanmış olma sevinci yaşamış oldum sadece.
2008’de çocuklarımın İstanbul’daki öğrencilik ve mesleki süreçleri sırasında eşimle birlikte Boğazlıyan’dan ayrıldık ve İstanbul’a yerleştik. 40 küsür yaşımda İstanbul’a gelince ilk işim üniversite sınavına girmek oldu. Puanım tutan birçok yer vardı ama benim tabii artık örgün öğrenimde okuyacak bir durumum yoktu. Mecburen açık öğretim tercih ettim ve sosyoloji okudum.
Mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi alanında yüksek lisansa başvurdum. Din Sosyoloji istediğim alandı. Orada da karşıma Berat Albayrak’ın yengesi çıktı. Serhat Albayrak’ın eşi Hafize Şule Albayrak orada hocaydı. Bölümde yüksek lisans programına TÜGVA, TÜRGEV referanslı olanlar alınıyordu.
Bölümden bir hoca misafir öğrenci olarak dersleri alıp, bilim sınavından tam puan alırsanız mülakat hakkımız olacağını söyledi. Ancak Hafize Şule Albayrak, mülakata girmemizi engelledi.
Marmara Üniversitesi olmayınca İstanbul Aydın Üniversitesi’ne başvurdum ve genel sosyoloji alanında yüksek lisansımı 2021’de tamamladım. Yüksek lisans tezimi beyin göçü üzerine yaptım. “San Francisco’da yaşayan Türklerde sosyokültürel değişme ve kimlik algısı” üzerine derinlemesine çalıştığım, odak grup çalışmaları yaptığım 165 sayfalık bir tez yazdım.
Siyasete yönelmeniz nasıl oldu?
Üniversitede hoca olma hayalimin gerçekleşemeyeceğini anlayınca tüm bunların değişmesini sağlayabilecek kurum olarak siyasete yöneldim. DEVA Partisi’ne internet sitesinden başvurdum. Mülakatlar sonucunda İstanbul il başkanlığı sosyal politikalar komisyonunda görevlendirildim.
Fatih, AK Parti’nin güçlü olduğu bir yer. Çalışmalarınızda nasıl karşılıklar alıyorsunuz? AK Parti tabanından oy alabilecek misiniz?
Esnaf ziyaretlerinde de STK ziyaretlerinde de çok olumlu karşılıklar alıyorum. Kendimin de ikamet ettiği Fatih’te özellikle de kadınlardan olumlu karşılık alıyorum.
Fatih’te AK Parti sanıldığı kadar da güçlü değil. CHP’nin de azımsanmayacak bir oyu var. Biz AK Parti tabanından kopanlar için alternatifiz aynı zamanda bir kısım CHP tabanından da oy alabiliriz.
Çalışmalarımız sırasında “Biz AK Partiliyiz” diyenlere “Biz de AK Partiliydik. İyi işler yapıldığı zaman bizler de oy verdik artık değişim zamanı” diyorum. Gerçekten de dediğim gibi. Kendileri gibi bir dönem AK Parti’yi desteklemiş biri, insanlara kendilerine daha yakın biri olarak geliyor.
“Şu anda ülkenin gidişatından memnun musunuz” diye sorunca aynı insanların büyük çoğunluğu “Değiliz” diyor. Özellikle emeklilerin tepkisi çok yüksek. Bu tepki oylarını alacağız diye düşünüyorum.
Sadece de Müslüman muhafazakar tabana yönelik çalışmıyoruz tabii. Birkaç gün önce Samatya’da Surp Kevork Ermeni Kilisesi’ni ziyaret ettik.
Oradan nasıl tepki aldınız?
Önemli bir kısmı Boğazlıyan’dan göç etmiş hemşehrilerim. Kilise yönetimin yarısı Boğazlıyanlı, yarısı da Yozgatlı. “Kimlerdensin” diye sordular birçok ortak tanıdığımız çıktı.
DEVA heyetinin Surp Kevork Ermeni Kilisesi’ni ziyaretinden.
Boğazlıyan’da benim çocukluğumda, annemin ailesinin bütün komşuları Ermenilerdi. Hafta sonları hep dedemlerde kalırdım. Ermeni komşularımızla iç içe büyüdüm. Ermeni arkadaşlarım çok fazlaydı. Eşimin babaannesi Ermeni’ymiş. Ama kayınpederim de hiç annesini tanımamış, acıklı bir hikayesi var. Kayınvalidemin annesi de sonradan Müslüman olmuş bir Ermeni kızıymış ve birçok Müslümandan daha fazla İslam’ı yaşayan çok mütedeyyin bir kadınmış. Ortak hikayelerimiz var.
Biz evrensel insani değerlere sahibiz. Ermeni Cemaati’nin oyunu alacağım. Hemşehrilerimin oyu bana.
Diğer yandan İsmailağa Cemaati mensuplarının yoğun olduğu Çarşamba’da da çalışma yaptınız. Nasıl karşılıklar aldınız?
Çarşamba gibi AK Parti’nin çok yoğun desteklendiği düşünülen bir yerde bile sadece bir iki ufak tefek olumsuz tepki aldık.
Samatya’da Boğazlıyanlı Ermeniler olduğu gibi Çarşamba’da da Boğazlıyanlı muhafazakar dostlarımız var. DEVA Partisi olarak biz Türkiye’nin mozaiğini temsil ediyoruz. Her kesimden insanın oy vereceği partiyiz. Türkiye’nin geleceği için çalışan partiyiz. O yüzden Fatih’teki tüm kesimlerden de oy alacağız. Ermeni cemaatinden de İsmailağa Cemaati’nden de oy alacağız.