Ana SayfaGÜNÜN YAZILARISağ kalsa bile “sâlim” mi meçhul

Sağ kalsa bile “sâlim” mi meçhul

“Dünya Madenciler Günü”nü kutlamak bir yana, eski deyimiyle “idrak etmek” bile şüpheli. Zira ister “maden kazası” olsun, ister deprem, bu ülkede hep “mevzuata uygun facia”. Orman yangınları, seller filan da “hâl ve gidişata uygun”… O “gidişat” ve “mevzuat”, mevzuun bugünkü hâli, işleyişiyle yanına kâr kalanlara da biçilmiş kaftan. Devletlû menfaatlere de gayet uygun. Felâketlerde ölenlerin, mahvolanların “kader”ine de… Yani sağ kalsan bile “sâlim” değilsin.

“Ben o madene üç kızımı okutabilmek için girdim, ölmek için girmedim. Sen kazan, kazandığında gözümüz yok. Ama neden iş güvenliği önlemlerini almıyorsunuz? Biz -Soma’da 2014’de- bu şekilde 301 arkadaşımızı kaybettik. Başka arkadaşlarımızı kaybetmek istemiyoruz.

Ben o madenden çıkmış, 301 kişiyi gömmüş bir adam olarak o zaman haklarımı bilmiyordum. Şimdi haklarımı öğrendim. Milletvekilleriyle konuştuk, ‘Hepsi bize yerden göğe kadar haklısınız’ dedi. Haklı görmeyen sadece Ferhat Nasıroğlu… (Ak Parti Batman Milletvekili Nasıroğlu, Soma’da çalıştıkları Fernas Madencilik’in de sahibi.) 

Ankara’ya geldik daha iki kelime etmeden bizi gözaltına aldılar. Ben 21 senedir madende çalışıyorum. 11 sene ‘emniyetçi’ olarak çalıştım. Sondajda delik deliyorum, delikten metan gazı gelme riski var, bana bir cihaz verip o ölçümleri bile yaptırmıyorlar. Sorunların sadece birkaçını söylemeye çalıştım, saymaya kalksan çok sorun var şirketinde…”

Suçlar ve “kabahat”ler

İki ay önce, Manisa Soma’dan arkadaşlarıyla Ankara’ya yürüyen, ekim ayını Kurtuluş Parkı’nda oturma eylemi, açlık greviyle sesini duyurmaya çalışarak geçiren maden işçisi Eyüp Can işverene, iktidara böyle seslendi. Konuşurken sarıldığı kızı ağladı ağlayacak…

Bazı arkadaşlarıyla birlikte “disiplinsizlik” bahanesiyle “tutanak bile tutulmadan” işten atılmışlar. Asıl neden Bağımsız Maden-İş Sendikası’na üye olmaları… Nasıroğlu’nun akrabası müdürlerinin ses kaydıyla da kanıtlamışlar bunu. İşverenin yaptığı yasalara göre açıkça suç. Buna göz yummanın, gereğini yapmamanın “kabahat”i de büyük.

İşçiler patronlarıyla, AK Partili Nasıroğlu ile görüşmek istiyorlar. Ama o karşılığı Meclis kürsüsünden veriyor: “Burada işte bir tane münafık grup var. Bu münafıklar bu işin çözülmesini istemiyor. Bir münafık sendika başkanı var. Münafıklar siyasette de var. Münafıklar ordusu bir araya gelince maalesef sorun çözülemez.”

Dolup boşalan hafızalar

Yürümeye kalktıklarında polisin sert müdahalesiyle karşılaşıyorlar… Soma’da, Ankara’da defalarca gözaltı… Bazen rastlıyoruz birkaç cümleden, “hâlâ direnişteler” vurgularından ibaret haberlerine.

Maden işçileri 53 günlük direnişin ardından işverenle anlaşıp dönüyorlar. Sosyal medyada gözümüze çarptığı kadarıyla hâlleri, görüntüleri, hafızamızın muhtemelen loş bir köşesindeki “Soma manzaraları” arasına kaldırılıyor. Öyle çok ki, nereye sığdırasın.

Bugün onların yerini yukarıdaki fotoğraf, Ankara Nallıhan’daki Çayırhan Linyit Madeni İşletmeleri’nde çalışan maden işçilerinin direnişi almış mesela. Bin 300’ü yeraltında 2 bin 100 işçi. Yine rastlıyoruz arada. Görüntüleri her an dolup boşalan hafızamıza, olduğu kadarıyla vicdanımıza emanet.  Ki vicdanın madenlerde imtihanı yaman bu ülkede.

21. Yüzyıl’ın en büyük felâketi

Bazısı, bazen “unutulmaz görüntüler” başlığıyla alınıyor kayda. Eyüp Can’ın kurtulduğu 13 Mayıs 2014’deki “Soma faciası” gibi. Geçen pazar yayınlanan “Maden ocağının dibinde…” yazımdan devamla… 1992’de Zonguldak Kozlu’da “Dünyanın en büyük grizu patlaması” olarak anılan facianın daha da büyüğü. Ekleniyor, kara rekorlarımızın arasına…

Soma’da madende çıkan yangın 301 madenciyi hayattan koparıyor. 80’den fazla madenci de yaralı. Kayıtlara “21. Yüzyıl’da dünyada gerçekleşen en büyük maden felâketi” olarak geçiyor. BBC’nin ilk kez yayınladığı güvenlik kamerası görüntüleri de izleyenler, rastlayıp da bakanlar için muhtemelen unutulmaz.

Kurtulup “yaşayanlar”ın hayatı

Madenden yangından kaçabilen işçiler çıkıyor önce… Yüzleri kapkara, içerdeki sıcaktan bazılarının üstü çıplak. Havalandırma sorunları nedeniyle günlerdir çok sıcak zaten, ama o an cehennem. Önden gelenler kendileri yürüyorlar. Gözleri arkada, arkadaşlarında…

Daha sonra gelenlerin giderek adımları yavaşlıyor, belleri bükülmüş. Sendeliyor, öksürüyorlar…  Akciğerleri zehirli gazla-dumanla dolu, belki kalan ömürlerinde eskisi gibi yürüyemeyecekler. Ama “yaralı”larla birlikte “kurtulanlar” arasında sayılıyor isimleri; sağ ama “sâlim” mi o belli de değil, “haber” de… Kalan ömrü öyle de geçse, hayatı çalışanı-emeklisiyle açlık sınırında tükense de “yaşıyor” işte. “Haber değeri”, haber takibi yok.

Bir süre sonra kurtarma ekiplerinin çıkardıkları yürüyemiyor, arkadaşlarının kolunda… Sonra sedyeyle çıkartılan birkaç kişi. Zaman geçiyor, artık sedyeler cesetler için bekliyor. Ölen arkadaşlarının ellerini-ayaklarını bağlayıp, sedyelere yatırıyorlar. O gün yüzlerce kez tekrarlanıyor bu “işlem”. Görüntüler baretini dolaplara fırlatan, dolapları tekmeleyen bazı işçilerle bitiyor.

“142 kişiydik 6 kişi kaldık”

Basının çektiği görüntülerde birisi çalıştıkları bölümü anlatırken dehşet içinde: “142 kişiydik, 6 kişi ayakta kaldı…” Ölenlerin en genci 18 yaşında, en yaşlısı 52. “Hepsi arkadaşım ya…” diyor bir başkası, susuyor, konuşamıyor.

Onlar “can dostu”. Birbirlerine omuz veriyorlar, yerin dibinde dertleşiyorlar, “nevale”lerini yüzlerce metre derinlikte paylaşıyorlar. Beş ay sonra, 28 Ekim 2014’de Ermenek’te su baskınına uğrayan madende işçiler, işverenle “yemek ve servis haklarından vazgeçerek anlaştıkları için ‘kaza’ya aşağıda, yemekte yakalanıyor”. Ölüyor, 18’i…

Soma’dan Ermenek’e geçit yok

Bazı haberlerin başlığı “Ermenek maden katliamı”. Zira felâketin “yeraltında biriken suyun tahliye sistemindeki eksiklikler nedeniyle olduğu” iddialarını da okuyoruz o günlerde. (Ki Çalışma Bakanlığı’nın -aşağıda değineceğim- madenlerde tespit ettiği “mevzuata aykırılıklar” arasında o da var.) 2003’de de grizu patlaması 10 işçiyi yakalamış o madende.

O sırada “maaşlarını alamadıkları için” Soma’dan Ankara’ya yürüyen işçilerden bir kısmı otobüsle Ermenek’teki “kader arkadaşları”nın (öyle denir medyada) yanına gitmek istiyor. Ama Uşak’ta polis onları geri çeviriyor: “Yasak!”. (“Madenciler yemek hakkından vazgeçmiş”, BBC, 29 Ekim 2014.)

Soma’da akılda kalan görüntüler arasında ambulansta sedyeye yatırılırken “Çizmelerimi çıkarayım, kirletmeyeyim…” diyen madenci de var. Milletçe üzülüyoruz tabii. Lâkin “Bu ülkeyi, bu hayatı kirleten sen değilsin!” başlığına pek rastlanmıyor haberlerde.

Dere tepe dümdüz “şablonlar”

“Soma faciası”nda bildik gazeteler manşetlerinde şablonları bölüşüyorlar. Neredeyse hepsi “Kara haber, Kara gün, Kara ölüm, Kara tablo, Kara toprak” başlıklarıyla kömürün karasından az, öz, dere tepe düz gitmiş. İktidarın yıllardır madenlerde (de) “dere tepe sürdürdüğü” politikadan, anlattığı masallardan farkı yok.

Bir kısmı da başka “benzetme”den, “eğretileme”den, madendeki yangından… Başlıklarında dört adet “Yüreğimiz yandı, İçimiz yanıyor, yüreğimiz yandı” filan. Bir de “Türkiye ağlıyor”… Öyle yandığını hiç görmesek de, Türkiye’yi o felâketler bile birleştirmese de, lafın, “manşetin gelişi” öyle. Spotlardan ise 200-300 madencinin yüzlerce metre derinlikte mahsur kaldığını öğreniyoruz. Başlıklara bakınca çoktan gömülmüşler sanki.

“Mevzuata uygun facia”

Taraf Gazetesi’nin sürmanşeti ise “değişik”. “Mevzuata uygun facia: ‘Çalışma Bakanlığı, en son iki ay önce olmak üzere sürekli denetlenen madende, mevzuata aykırılık yok’ dedi.”

Altında da “CHP 20 gün önce önerge verdi. Meclis araştırması reddedildi” başlığı… CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in “Soma’daki kazaların mercek altına alınması” önergesi AK Partili vekillerin oyuyla reddedilmiş. İki satırla anlamaya, anlatmaya, anlayana yeter özeti.

“Geliyorum” diyen facia

CHP’nin önergesinin reddinin “taptaze” vebali bir yana… Çalışma Bakanlığı’nın savunduğu “mevzuata uygunluk” doğru da değil. Her felakette uydurdukları, buldukları “maden” orada da çalışıyor. O gün de öyle, bugün de…

Velâkin Soma’da o koşullarda bizzat yaşayan işçiler de, farklı haberler, belgeler de öyle demiyor. Ötesi, Çalışma Bakanlığı’nın -ulaşabildiğim- kendi Soma ve maden raporları da… “Elde avuçtaki” mevzuata bile aykırı, gerçeklere de.

Facia, Bakanlığın 2012 raporunda da “Geliyorum” demiş. “Manisa (Akhisar-Gördes-Soma) Bölgesi’nde iki inceleme yapıldığı, ilk incelemede sekiz işletmeden yedisinde 84 başlıkta mevzuata aykırılığa rastlandığı ancak herhangi bir kapatma kararı uygulanmayıp idari para cezası uygulandığı” vurgulanmış. “İkinci aşama teftişlerde ise 34 mevzuat aykırılığına rastlanıldığı ve yine kapatma cezasına gerek görülmediği” belirtiliyor.

“Aykırılık”ın ölümcül vahâmeti

“Mevzuata aykırılık”ın vahâmetini de Çalışma Bakanlığı’nın Aralık 2015’de yayınlanan raporundan dehşetle öğreniyoruz. “Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Programlı ve Program Dışı Teftişler Sonuç Raporu”nda da 16 ildeki madenlerde “1313” mevzuata aykırılık tespit edilmiş.

Yapılan teftişlerde aksaklıkların “ağırlıklı olarak havalandırma, acil durum-tahlisiye, ilk yardım, alev sızdırmaz ekipman, yangın-patlama-su baskını, mekanik ve elektrikli ekipmanlar”, yani “hayatî” konularda olduğu saptanmış:

“Bu durum madenciliğin temel gerekleri olan ve özellikle havalandırma başlığında ciddi aksaklıkların bulunduğunu göstermektedir. Toplu ve bireysel kaçış, kurtarma konularında yetersizlikler olduğu görülmektedir. Ayrıca yer altı kömür madenciliğinde en çok kazaya neden olan yangın-patlama-su baskını tespit sınıfında işyerlerinde gerekli ölçüm ve kontrollerin yapılmadığı gözlemlenmiştir.”

“Bahçeli: Madendeki kaza cinayet”

Meclis’te 20 gün önce CHP’nin Soma önergesine destek veren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin facianın ardından sert tepkisi de vahim manzarayı özetlemişti zaten: “Saklamaya, gizlemeye, örtbas etmeye kimse kalkışmasın. Soma faciası her şeyi gün yüzüne çıkarmıştır.  Şimdi zaman yasımızı tutmakla birlikte Soma’daki facianın asıl sebeplerini detaylarıyla ortaya çıkarma ve sorumluların ceza almasını sağlama zamanıdır.

Soma’daki şirket ihalesiz olarak devlete kömür satmıştır. (Ki Sayıştay raporuna göre SOMA A.Ş.’nin “devlete sattığı kömür”ün yarısından çoğu da kömür değil taş.” (¹) Sırf siyasete kömür torbasıyla yön vermek, muhtaç vatandaşlarımızın aklını çelmek için mevzuata aykırı işlemlere alenen imza atılmıştır. Toprak altındaki işçilere ek külfetler yüklenmiştir. Bize göre madendeki kaza cinayettir. Denetim eksikliklerinin had safhada olduğu anlaşılmaktadır.” 

“Hatırlatan alçaktır, ahlaksızdır”

Önemli açıklamalar… Ancak sekiz yıl geçiyor 14 Ekim 2022’ye geliyoruz. Bu kez grizu patlaması Amasra’da 42 işçiyi koparıyor hayattan. Yine tepkiler patlıyor her yandan… Bahçeli bu kez daha da sert… Ama MHP artık iktidar ortağı. Öfkesi bu kez istikamet, “maden” değiştirmiş:

“Amasra’yı konuşuyorken sekiz yıl önceki Soma felaketini hatırlatmak maksatlıdır, hastalıklı bir yaklaşımdır. Sosyal medyadan ortamı kızıştırmak için devreye girenler hem alçak, hem de ahlaksızdır. (…) Fırsatçılık yapanların kanında leke vardır. Şimdi zillet partilerinin teker teker bu felaketi siyaset malzemesi yaparak gürültü kirliliğine kapı açacak olmaları, kızarmaz yüzü, utanmaz bakışı ortaya koyacaktır.”

“Hâl ve gidişata uygun facia”

Esasında bu da mevzua-mevzuata, hatta “hâl ve gidişat”a uygun. Mesela Taraf’ın 10 yıl önce attığı “Mevzuata uygun facia” manşetini aynen al, “mevzuat”taki imar aflarıyla, iktidarın kıyılarda-ormanlarda bile kulpunu bulduğu, yönetmeliğini, kararnamesini, “mevzuat”ını uydurduğu “kaçak göçek” yapılaşmayla faciaya dönüşen depremlerde at. Orman yangınlarında, sellerde başlığına “Hâl ve gidişata uygun facia”yı yerleştir.

O “gidişat” ve “mevzuat” mevzuun bugünkü hâli, işleyişiyle yanına kâr kalanlara da biçilmiş kaftan. Devletlû menfaate de gayet uygun. Aslında ülkemizdeki “o mevzuat”ın, yani sözlükteki anlamıyla “Yürürlükte bulunan, geçerli olan yasalar, kararnameler, yönetmelikler, hususlar, mevzular vb.”nin kapsamı ölesiye geniş.

Madenciler Günü’nü “idrak etmek”

O “milli mevzuat” ve benzeri (vb.) geçen pazar vurguladığım yönleriyle madenlerde ölenlerin, yaralananların “kader”lerine de uygun… Önceki yazımda 1992’de Kozlu’daki faciada Milliyet’in değindiğim “Kaderin böylesi” başlığının altındaki cümleyle “kaderleri böyle olanların cesetlerinin” fotoğrafı var mesela.

Uygun, hatta “normal, olağan”. Öyle ki o mevzuat “Olağanüstü hâller”e de uygun, “OHAL”in kullanımına/kullanışlılığına da… O hâllerin, o “olağan”ın, o “normal”in en yetkili ağızdan fıtratımıza “uygun” izahı, itirafı gelecek pazara… Böyle bir ülkede “4 Aralık Dünya Madenciler Günü”nü kutlamak bir yana, eski deyimi-kalıbıyla “idrak etmek” bile zor. Şüpheli…

(¹) “Yüzde 33’ü kömür”: Sayıştay denetçileri, Soma A.Ş.’nin kamuya 2013’de sattığı 2.3 milyon ton kömürün 1.5 milyon tonunu mercek altına alıyor. Bunun sadece 768 bin tonunun kömür, geri kalanının işe yaramadığı ve taş olduğu açıklanıyor. İncelenmeyen 800 bin tonun da ne olduğu belli değil. CHP Manisa Milletvekili ve TBMM Soma Komisyonu Üyesi Özgür Özel, Soma A.Ş.’ye haksız bir biçimde fazla ödeme yapıldığını, kamuya satılan kömürün yüzde 33’ü bile bulmadığını iddia ediyor.

- Advertisment -